Türk Hava Kuvvetleri (THK) l 1911'de Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın emri ile Kur. Yrb. Süreyya İlmen başkanlığında kuruldu. Tek kişilik ilk uçaklar Balkan Savaşı'nda keşif amaçlı savaşa katıldılar. ilk Türk savaş pilotu Yüzbaşı Fesa Bey, aralarında Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi'nin de bulunduğu, siyasal mahkûmların kapatıldığı Osmanlı'nın ünlü Bekir Ağa Bölüğü tutuklularındandır. THK'ninlOO. kuruluş yıldönümünde Hasdal Askeri Cezaevi'nde Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı, Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş, 29 general ve amiral ile ayrıca Silivri Cezaevi'nde Cumhuriyet'ten V Mollarşi ordusu Mustafa Balbay da tutuklu. Demek ki Türkiye'de 100 yıldır bir şey değişmemiş! 100. kuruluş yıldönümünde Çiğli'de61 ülkeden gelen konuk komutanlar ve İzmirliler, 20 ülkenin uçak gösterilerini izlediler. Ancak törene davetli oldukları halde Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı ve öteki kuvvet komutanları katılmadılar. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'ın başkanlığındaki törende havacılar buruktular. Kısa bir süre önce de Türkiye'nin tüm silahlı kuvvetlerinin katıldığı iki önemli askeri tatbi katıı olan "Deniz Kurdu" ve "Efes" de gerekçe gösterilmeden iptal edildi. Atatürk "istikbal göklerdedir" demişti! Günümüzde "istikbal Hasdal Cezaevi'nde!" olarak değişti. Cezaevinde olmayanların istikballeri ise resimde Ayetullah'ın önündeki iranlı komutanlar gibi Fethullah'm önünde olacak demektir!
Demokrasi ve otokrasi!
Bu gazete değil aylardır; yıllardır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin, antidemokratik uygulamalarını ve siyasal, ekonomik yaklaşımlarının yanlışlıklarını somut verilerle okurlara sunmayı sürdürüyor. Aralarında Cumhuriyet'te kalem oynattıktan sonra ayrılan bazı "liberaller" bile Erdoğan'ın bu davranışlarını görmezden gelip AKP hükümetine destek çıktılar. Bu destekle Erdoğan'ı büsbütün şımarttılar. Şimdi takkenin düşüp kelin göründüğünü artık onlar da algılar oldular. Erdoğan'a ilk teşhisi Alman Başbakanı Angela Merkel ile Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy koyup AKP hükümetini dışlayınca ister istemez Türkiye'yi de dışladılar. Olan, Türk halkının AB üyeliğine oldu. Erdoğan'ı Ortadoğu'nun önderi olarak gören dış basın artık Hanya ile Konya'yı anlamaya başlayınca ilk darbe İngiliz The Economist dergisinden özetle şu sözlerle geldi: "Erdoğan'ın doğasından gelen eleştiriye karşı hoşgörüsüz tutumu şımarmasına izin verince otokratik içgüdülerini besledi. Yolsuzluk ve basın özgürlüğüne saldırı arttı. Çin'den fazla gazeteci hapiste. . . Emekli subaylar abartılı komplo suçlamaları ile soruşturma altında. . . Türkler için demokrasiyi teşvik etmenin en iyi yolu iktidardaki partiye karşı oy kullanmak olur. " Eskiden "Türkiye'deki çetelerden" söz eden Erdoğan bu yayına "Bunlar sadece Türkiye'ye değil, CHP'ye de Fransızlar! Şimdi uluslararası çeteler devrede!" diye tepki gösterdi. İngiliz dergisi 1988'den bu yana "önem verdiği" çeşitli ülkelerdeki seçimler hakkında benzeri önerilerde bulunuyor. Silvio Berlusconi'nin neden İtalya'ya uygun olmadığını, Barack Husein Obama'nın neden kazanması gerektiğini, 2010 İngiltere seçiminde neden Muhafazakâr Parti'nin iktidarı hak ettiğini de yazdı. Kimse de çıkıp dergiye "uluslararası çete" tepkisini göstermedi. Kaldı ki dergi, Türkiye'deki 2007 seçiminde "Demokrasi için AKP'ye oy verin" çağrısı yaparak Erdoğan'ı, ardından Cumhurbaşkanlığı için "generaller bağırlarına taş bassınlar ve Abdullah Gül başkanlık seçimini kazansın" diye yazmıştı. Ayrıca 2008 halkoylamasında Erdoğan'a ilk uyarısını "AB için verdiği reform sözünü yerine getirmiş gibi görünmüyor. Erdoğan gittikçe daha otokratik ve gerçeklerden kopuk görünüyor" sözleriyle yapmıştı. 2009 yerel seçiminde "CHP çaresizlik içinde. Erdoğan yüksek rütbeli generallere bile geri adım attırdı, kendine güveni tam. . . " yorumunda bulunmuştu. Erdoğan'ın üçte iki oyu alıp anayasayı değiştirme olasılığı tehlikesini Nev York Times gazetesi de paylaştı. Amerikan Time dergisi, başkan" olmak isteyen Erdoğan hakkında "Türk tarihinin en ayrılık yaratan figürlerinden biri oldu!" yargısında bulundu. Dünya ekonomisinin nabzını tutan Vali Street Journal gazetesi "Mayıs ayı enflasyonu şoke edici. . . Ekonomi fazla ısındı. . . Merkez Bankası seçimden sonra şahinleşecek. . . " sözleri ile Türk ekonomisinin sisler bulvarına doğru yürüdüğünün işaretini verdi. İngiliz Reuters Haber Ajansı AKP'den duyduğu kaygıyı sergiledi. İngiliz The Observer gazetesi "Birzaman Erdoğan'ı destekleyen liberaller bile başbakanın alıngan, baskıcı, gittikçe otoriter önder oluşundan kaygı duyuyorlar" diye yazdı. Genç kuşaklar bilmezler! DP'nin kurucusu ve 1950-60 döneminin başbakanı Adnan Menderes iktidara "Gâvur /zm/r"den yürümüş ve kendini demokrasi üstü görmüştü. Yabancı basın "otokrat" teşhisi ile Erdoğan'ın da aynı yolda ilerlediğini anlatmak istiyor. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde anayasa dersinde şu temel ilkeyi öğrenmiştik; "iktidarbozar. . . Mutlak iktidar mutlaka bozar. . . " Tıpkı Tunus'ta Zeynelabidin bin Ali'nin, Libya'da Muammer Kaddafi'nin, Mısır'da Hüsnü Mubarek'in, Yemen'de Ali Abdullah Salih'in, Suriye'de Beşşar Esad'ın mutlak iktidarlarında olduğu gibi. . . Çünkü, "demo-krasi (halk yönetimi)" başka, "oto-krasi (tek adam-yönetimi)" başka. . . Birde buna iran'daki gibi "molla-krasi (molla yönetimi)" eğilimi eklenirse varın gelin gerisini siz düşünün!
Mavi Marmara'nın geleceği!
Cuma günkü yazımızda, bir yıl önce Mavi Marmara feribotunun başı çektiği Gazze'ye yardım filosu faciasının daha büyük boyda 15 gemi ve çeşitli ülkelerden 1500 eylemci ile tekrarlanması hazırlıklarının yürütüldüğüne dikkati çekmiştik. Yeni filo yola çıkmak için 12 Haziran seçimini bekleyecekti. "insani yardım" ile "siyasal nitelikli seçim" arasındaki ilişkiyi anlamadığımız gibi Mısır'ın, 2007'de Hamas'ın Gazze'de seçimleri kazanmasından sonra "ambargo"amacıyla kapattığı Refah Sınır Kapısı'nı açtığını vurgulamıştık. Yardım bu kapıdan ve ayrıca başarılı bir çalışma yapan Kızılay aracılığı ile gerçekleştirilebilirdi. Bu yazıdan sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Hürriyet gazetesinde Uğur Ergan'a yaptığı açıklamadan "şimdilik frene basıldığını" anlayıp biraz rahatladık. Bakan Davutoğlu, "Yardım filosu, Mısır'ın Refah Sınır Kapısı'nı açması ile yaşanacakları ve israil'in Filistin'de kurulacak yeni hükümeti nasıl göreceğini beklemeli" diyor. Doğrudur. . . Bakan, Filistin Başkanı Mahmut Abbas ile konuştuğunu tüm Filistin'i kapsayacak hükümetin 23 hafta içinde kurulacağını söylediğini de açıkladı. Böylece yeni filonun üzerine düşen "seçimi bekleme" gölgesini de AKP hükümeti üzerinden şimdilik uzaklaştırmış oldu.
Yorum Gönder