Sevgili okurlarım size bu satırları lütfen inanın en samimi duygularımla içten yazıyorum.
Buna sizlerle dertleşmek de denilebilinir..
Düşünüyorum da bunca yıl yapılan haksızlıklara, yenilgilere karşın şikâyetlerimi sadece partim içinde dile getirmiştim. Ha, bir de bunları önceki genel başkanım Sn. Baykal’a mektupla bildirmiştim.
Partinin içinde bir şeylerin değişmesi lazımdı. Bunu istemek, çalışan emekçi partililerden birisi olarak en tabi hakkımdı.
Kolay değil, yıllarımı vermiştim partim için.
Yıllardır örgüt toplantılarımız yapılmıyor, örgütün sıkıntıları dile getirilemiyordu. Delegeler yukarının belirlemesi ile seçiliyorlardı.
Canla başla çalışan insanların önleri kesiliyor ve hep tepeden inme birileri delege oluyorlar ya da belirli yönetimlere getiriliyorlardı.
Kurultay delegelerine baktığımızda aynı insanlar ve onların yakınlarını görüyordunuz.
Parti içinde emek veren en çok kadınlar olmasına rağmen kurultay veya kongre salonlarına baktığınızda parmakla sayılacak azınlıkta oluyorlardı. Ben ve benim gibi yıllarını partiye adamış birçok emekçi kadın yok sayılıyordu.
Dile kolay, yıllardır her kademede nefer gibi çalışmışım ama kurultay delegesi olmayı bir yana bırakın, mahallemden bile sayılı delege çıkabilmişimdir.
Neden delege çıkamıyorduk. Çünkü yukarıdan belirlenen delege ağaları yukarının isteğine göre delegeleri belirliyorlardı. Yalanlayan varsa çıksın karşıma.
İşte tüm bunlara, yıllardır iktidar olmamamıza rağmen, partimizi gönülden seven emekçiler olarak dışarıda sessiz kaldık hep. Partimizin kurumsal kimliğini zedeleyecek en ufak bir konuşma yapmamışız ve devamlı önceki genel başkanımızı desteklemişizdir. Ona destek olmak partimizi iktidara taşımanın en güzel yoluydu elbette.
Benim aldığım aile terbiyesi yanı sıra bu bir siyasi erdemdir.
Hiçbir zaman dönek olmadım ve kimsenin eteğine de tutunmadım. Genel Başkanım Baykal’ı çok seviyordum. Parti içi hataları da yürekli olarak ona yazıyordum.
Yıllarım böyle geçti ama partide bir şey değişmedi.
Sn.Baykal’ın çok iyi bir devlet adamı, siyasetçi olması yetmiyordu artık.
Akademisyen çıkışlı konuşmaları her ne kadar ders niteliğinde olsa da ortalama eğitim seviyesi düşük olan Türkiye toplumuyla ve popülist sağ siyasetçiler yanında zayıf kalıyordu.
Ankara’dan dışarı çıkılmıyor, güneydoğu ve Anadolu ihmal ediliyor sadece büyük kentlere gidiliyordu. Halkta şu düşünce oluşmuştu.
CHP iktidar olmak istemiyor.
CHP de hep aynı adamları görmekten bıktık.
Baykal ve yönetimi az olsun benim olsun hesabı güdüyor.
Baykal varken bu CHP ye oy vermem.
Bu sözler karşısında bizler, bilhassa emekçiler aslanlar gibi partimizi müdafaa ediyor söz söyletmemeye çalışıyorduk
***
Gelelim sevgili eski genel başkanıma;
14 Ekim 1973′ten bu yana 15, 16, 18, 19, 20, 22 ve bu dönemle birlikte 7 dönemdir milletvekili seçilmişti. 38 yıldır Antalya CHP milletvekili olarak siyasetin içinde olan ve son 11 yıldır CHP genel başkanı olarak görev yapmıştı ama partiyi bir türlü iktidara taşıyamamıştı. Sn. Deniz Baykal bir komplo sonucu parti liderliğinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Hatasıyla, sevabı, günahı ile onu çok sevdim ve sevdik. Ama olmadı işte.
Bunları uzatmak istemiyorum.
***
Sn. Baykal’ın en güzel yaptığı şeylerden teki örgütün içinden yetişmiş olan Gürsel Tekin’i İst. İl. Başkanı yapmış olmasıdır.
Biraz dağılmış, küskün olmuş örgütü bir araya toplamakla Tekin işe başlamıştı. Buna ben de örgüt içinde olan diğer arkadaşlarım gibi sevinmiş, “ Oh ya, nihayet”demiştim.
Gürsel Tekin’in bu yükselişi bazıları tarafından maalesef hazmedilememişti. Oysaki ben ve benim gibi düşünenler içimizden arkadaşlarımızın hak ettiklere yere yükselmesinden gurur duyduk daima.
Bizim gibi düşünmeyenlerin, çıkarcıların ona karşı kıskançlığı halen devam etmektedir.
Gürsel Tekin duygusal bir adamdır.
Eski genel başkanımın istifası sırasında bir TV de idi. İçten ve samimi olarak o an gözyaşlarını tutamamış milyonlar önünde ağlamıştı. Bu bile abartılarak sahte gözyaşları denilmişti birileri tarafından.
Hâlbuki o sırada bizler de ilçede televizyon kanallarına kitlenmiş ağlıyor, ağlıyorduk.
Bir müddet isyan ettik, inanmadık ve sanki yara aldık. İçimiz yanıyordu.
Bir kalemde onca yıllık genel başkanımızı silip atmak kimseden beklenemez değil mi?
Sonrası malum hepimiz biliyoruz.
***
Şimdi gelelim dünden bu güne.
Baykal döneminde
GENEL SEÇİM
Seçim tarihi / CHP’nin oy oranı
24 Aralık 1995 / Yüzde 10.71
18 Nisan 1999 / Yüzde 8.71
3 Kasım 2002 / Yüzde 19.39
22 Temmuz 2007 / Yüzde 20.9
YEREL SEÇİM
Seçim tarihi / CHP’nin oy oranı
27 Mart 1994 / Yüzde 4.61
18 Nisan 1999 / Yüzde 11.8
28 Mart 2004 / Yüzde 18.23
CHP, 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde yüzde 20.9’a ulaşınca, Genel başkanımız Baykal, bu oranı “başarı” diye kaydetmede bir beis görmemişti. Yani yanlış hatırlamıyorsam 7 kez seçim kaybetmiştik.
Şimdi nasıl oluyor da %26 yı başarısızlık olarak dillerine dolayabiliyorlar hayret. Hayret ki hayret!
****
O malum açıklama günü gelmeden, her şeye rağmen umutluyduk ve çalışıyorduk. O sıralar ben CHP Kadıköy Kadın Kolu başkanıydım.
Kaset olayını işittiğimizde ben ve arkadaşlarım kapı, kapı gezerek CHP yi anlatıyorduk.
Şok olmuştuk ve inanmak istememiştik, inanmıyorduk. Gözyaşlarımız ile çalışmamızı kesmiş ve evlerimize dönmüştük.
***
Sonrası malum. Sn. Önder Sav kendi içinden neler geçirdiğini bilemeyiz tabi, Baykal’ın tekrar göreve dönmesi ihtimali karşısında alel acele Sn. Kılıçdaroğlu’nun genel Başkan olması için çalışmıştı. Yıllardır ikinci adam olarak görülse de aslında birinci adamın kendisi olduğunu böylece dosta düşmana karşı ispatlamıştı. Kaset olayında 50 senelik arkadaşının yanında duracağına ona ihanet etmişti. Bana göre böyleydi bu.
Gürsel Tekin’e karşı olumsuz düşünceleri ta Baykal zamanında başlamıştı. Onun ileride (ne kadar ileride bilinmez, çünkü 40 yıldır nerdeyse partideki konumunu koruyordu.)kendisine rakip olacağı düşüncesi veya ona biat etmeyeceği hususunda çelişkileri vardı.
İşte o gün bugündür çeşitli entrikalar ile Gürsel Tekin’i düşürmek için kendisi ve ona biat eden arkadaşları uğraşmaktadırlar.
Bence işin altında birçok yazarın da yazdığı gibi esas düşürmek istediği Kılıçdaroğlu’dur.
Bunun içinde gözden çıkarttığı yakın arkadaşı Sn. Baykal ile işbirliği içine girmiştir.
Partide yine tek adam saltanatını sürdürebilmek için elinden geleni ardına koymamaktadır.
Bunu anlayabilirim ama önceki genel başkanım Sn. Baykal’ı onunla iş birliği içerisine gir mesini bir türlü kafam basmıyor.
Eksen kayması, başarılı olamadık sözleriyle aslında CHP ye zarar verdiklerinin farkında değiller mi?
Bir zamanlar Yeni Sol, Anadolu Solu söylemleri bu partide söylendi ama netice çıkmadı.
Ben varsam CHP olmalı, yoksam batmalı düşüncesi oluşuyor halkın kafasında. Bu da onlar gibi büyüklere hiç yakışmıyor.
Netice olarak bürokrasiden gelen Kılıçdaroğlu’nu ve örgütün içinden gelen Gürsel Tekin’i halk sevmiştir.
Örgütü en iyi bilen, tanıyan Gürsel Tekin’i yok etmeye kalmak bence tekrar ediyorum Sn. Kılıçdaroğlu’na darbe yapmaktan farksızdır.
Cumhuriyet Halk Partisi yıllardır dışa kapalı kapılarını nihayet açmış ve halkı temsil eden her kesimden temsilci gibi insan partiye alınmıştır.
Ha bunda yanlışlıklar olmamış mıdır diyeceksiniz? Elbette olmuştur. Yeni yüzler olmalıydı ama çoğunluğu örgütten olmalıydı. Örgütü tanımayan, siyasette tam pişmemiş kişilerle siyaset zor olur. CHP bir atılım yapmıştır, aslında doğrudur ama umuyorum ki bundan böyle örgüte daha çok eğilecek, partiyi daha büyütecektir.
Son olarak bu kadar partiye zarar verenler karşısında partimin artık suçlu gibi susmamasını gereken cevabı vermesini kamuyu aydınlatmasını bekliyorum.Memleket batıyor,bir iç savaş tehlikesi ile karşı karşıyayız neredeyse, halen kasap et koyun can derdinde.
Sevgilerimle.
Not: Tunceli’de PKK’lı teröristlerin mayınlı saldırısında polis memurları Hakan Yavuz ile Gökhan Büyükarslan’ın şehit edilmesiyle ilgili sert konuşan İçişleri Bakanı Osman Güneş, “böyle eylemsizlik olur mu? Bunun adı eylemsizlik olur mu? Bunun adı resmen savaş ilanıdır. Bunun adı resmen edepsizliktir, hainliktir” demiş.
Sayın bakan aklınız yeni mi geldi başınıza? Tüm bunlara çanak tutan sizler değil misiniz?
Şehitlerimize Allahtan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve sabırlar dilerim.