Aynı kanaatte değilim.
Önce tüm baskı, tehdit ve devlet imkânlarının seferberliğine rağmen rerandumda “hayır” çıktığını varsayalım.
Erdoğan ve AKP, “Madem millet böyle istedi, vazgeçiyoruz” mu der, yoksa “Güven tazeleme” talebiyle seçime mi gider?
Olası böyle bir seçimden sonrasına dair hesaplar mı?
Hesaplar aynı olacağı için referandumda “evet” çıkması ihtimaline geçelim.
Pek çok madde yürürlüğe girip, Erdoğan “güçlü fiili başkan” haline gelse de tam anlamıyla “tek adam” olabilmesi için 2019'da yapılacak seçimlerin beklenmesi gerekecek.
Peki hem iç, hem dış dengeler açısından bunu bekleyecek sabır ve zamanları var mı?
Bizzat Başbakan Binali Yıldırım 20 gün önce Meclis'te Anayasa değişikliği teklifi görüşülürken, “İki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lâzım. Tek nasıl olur? Yürütme ile ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız” demedi mi?
Anayasa değişikliğinin gerekçesi olarak, “Milli mücadele verildiğini” anlatıyorlar. Hep birlikte 2 yıl daha “geminin batmasını” seyrettirmeyeceklerine göre, “tek kaptanlık” için acele edecekleri belli değil mi?
Daha önemlisi; “Dış dengeler” dedik...
MHP'yi “ikna” için görünürde Anayasa'nın ilk 4 maddesine dokunulmadı. Lâkin bunun AKP'lileri (Hâlâ en yetkili sözcüler Türk Milleti kavramıyla, Cumhuriyetle ve Atatürk'le savaşmıyor mu?) de “Yeni Türkiye”yi dayatanları (Demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü diye diye Türkiye'de ota, böceğe karışan ABD, AB'den bu anayasa teklifine ciddi hiçbir ses çıkmaması garip değil mi?) da tatmin etmediği ortada.
Misyonu devleti ele geçirmek değil, T.C.'yi yıkmak olan FETÖ'cülerin bu anayasa teklifine desteği, her seçim ve 2010 referandumundan önce sözde “ateşkes” kararı alan bölücü terör örgütünün tavrı (Kandil'dekiler ve HDP'liler karşı çıkıyormuş gibi gözükürken, Meral Akşener'in ısarla gündeme getirdiği İmralı'daki teröristbaşıyla görüşmelerin sürdüğü iddialarının yalanlanmaması) da bir yana.
Bunların tümü referandumun ardından gelecek seçimi bekliyor olmasın?
Ne isteniyor, biliyoruz; Türk Millet'siz, Atatürk'süz, adı “Anadolu Federe Devleti” mi, “Türkiye Federe Devleti” mi her neyse, öyle bir Türkiye (Tam bugünlerde Suriye'ye sunulan yeni anayasa teklifi bize çok şey anlatmıyor mu?).
Erdoğan daha 1990'larda İkinci Cumhuriyet tartışmalarında, “Osmanlı benzeri eyaletler sistemi olabileceğini” söylemedi mi?
Başbakan Binali Yıldırım daha 3 ay önce, “Başkanlık gelirse ülke bölünür diyorlar. Asıl başkanlık gelmez ise Türkiye'nin bölünme riski var. Açıkça söylüyorum” demedi mi?
“Yeter ki, analar ağlamasın... Ne istediler de vermedik...” anlayışının bir başka başka şekli ve itirafı; Fiili federasyona geçilerek, emperyalistler ve katillerinden kurtulacağını sanma... Milleti bu konuda da adım adım “haşlama”!..
Hani herkes, “Terörle mücadele için önlerinde ne engel var, ne istiyorlar da yapamıyorlar?” diye sorup, merak ediyor ya, galiba yegâne izahı bu.
Sadece “tek adamlığa” geçiş değil, bu konuda da “aceleleri” var ve gerçekte ikisi birbiriyle çok bağlantılı.
O yüzden referandumda “hayır” çıksa da “evet” çıksa da seçime gidiş kaçınılmaz görünüyor.
Peki ne olur?
Erdoğan ve AKP her halde şunu düşünüyor:
Anayasa teklif sürecinde iyice hırpalanmış, bölünmüş MHP nasılsa baraj altı kalır. HDP'nin barajı geçemeyeceği zaten belli...
Erdoğan'ın Mart 2015'te Gaziantep'te başkanlık sistemi ve yeni anayasa için yaptığı, “Verin 400 milletvekilini, bu iş huzur içinde çözülsün” çağrısı bu defa “kerhen ve mecburen” yerini bulur...
Ve İmralı'daki teröristbaşının “geçiş dönemi anayasası olabilir” dediği; Sadece MHP'yi “tatmin”, milleti de “alıştırma” amaçlı bu “yamalı bohça”dan kurtulunup, gerçekte istenen/dayatılan o “sıfır kilometre” anayasa Meclis’ten çıkarılır...
2019'a kadar seçim olmasın diye, hatta milletvekillerini seçim tehdidiyle korkutarak, bu sürece destek veren MHP yönetimi her halükarda ufukta gözüken bu ihtimallere ne der bilinmez, ama şunu bilelim:
Referandum bir son değil, gerçek milli mücadele için önemli bir başlangıç... Ekonomik kriz, terör, suikast tehditleri ve baskılardan korkmadan ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve çocuklarımızın geleceği için cesurca oy kullanıp, şehitlerimiz ve gazilerimize “hayır”lı olalım.
Önce bu vartayı atlatalım, seçime gidildiğinde de o zaman bakarız.
Bahçeli'nin ifadesiyle, “O güne kim öle, kim kala”!..
Müyesser YILDIZ
29 Ocak 2017
Yorum Gönder