Tarihin En Büyük Gelin Çeyizi - Cevat Kulaksız

Yıldırım Bayezid’e gelen çeyizlerin tarihin en büyük, en ilginç çeyizler olduğunu görürüz. Bu bulantılı havada, gündeme ayrı bir hava vermek için bunları aldık.

YILDIRIM HAN’IN EVLENMESİNE GELEN İLGİNÇ ÇEYİZLER

Tarihin En Büyük Gelin Çeyizi - Cevat Kulaksız
Fırsat buldukça, bir Fransız Tarihçi Yazar olan Alphonse de Lamartine’nin (1790-1869)  Osmanlı Tarihi adlı kitabını okuyorum. Bizim tarihçilerin yazmadığı ilginç detayları bu Fransız tarihçi yazmış. Aynı konuyu, aynı tarihi olayı bizim tarihçiler de, yabancılar da yazmış, ama bu her iki yazarın anlatış biçimi epey farklı geldi bana. Aşağıya, Yıldırım Beyazıt’ın düğününe gelen çok ilginç çeyizlerini anlatan, her iki yazarın yazılarını da alıyoruz. Her ikisinin arasında tam 300 yıl yaş fark var. Konu çeyiz olduğu için ve de konuya ayrı bir hava katmak için İslam Halifesi Me’mun’a gelen çeyizleri de ekledik. Bu yazılar tarihi kaynaklardan alınmıştır.
Hiçbir yorum, eklenti yapmadan bu kaynaklardan aldığımız çeyizlere baktığımız zaman, Yıldırım Bayezid’e gelen çeyizlerin tarihin en büyük, en ilginç çeyizler olduğunu görürüz. Bu bulantılı havada, gündeme ayrı bir hava vermek için bunları aldık.
En iyi düğün yapmakla, en çok düğün çeyizi almakla insanın şansı, bahtı iyi olmayabiliyor. Yıldırım Bayezid’in Timur’la yaptığı savaşlarda başına gelenlere, çocuklarının başına gelen felaketlere bakarsanız, kader-baht, kurulan tahtla değil, başa gelen bahtla olurmuş. Neyse biz tarihçilerin anlattıklarına bakalım.[1]

Şehirler, Esirler, Gencecik Yüz Oğlanlar, Yüz Bakire Kızlar Çeyiz Olarak Veriliyordu.

“Osmanlının gittikçe ilerlediğini gören Germiyanoğlu, Osmanlı ile dostluğu ilerletmek istedi. Öz kızını Yıldırım Han’a vermeyi düşünerek padişaha mektup yazdı. Bu kız verme isteğinin olması için, yazılan mektubu oğlu Yakup Bey’le göndererek, Kütahya, Simav, Eğriboz, Tavşanlı şehir ve kalelerini çeyiz olarak padişaha vermeyi önerdi. Padişah bunu kabul edince düğün hazırlıkları başladı. (783 - M 1381)   Çeyiz olarak verilen şehirlerden ayrı olarak, komşu kral ve tekfurlardan birbirinden ilginç bin bir çeşit hediyeler gelmeye başladı. “Rumeli’den Evrenos Bey Yusuf yaratılışta yüz oğlan sunmuştu. Bu delikanlıların her biri, boylarının uygunluğu, vücutlarının tazeliği ile serviler kıskandırmakta yeni açılmış gülleri çileden çıkar- makta idiler. On tanesinin ellerinde halis altınla doldurulmuş tabaklar, on tanesinin ellerinde de gümüş akçalarla dopdolu yine gümüşten yapılmış sahanlar vardı. Seksen delikanlıda ise ellerinde ham gümüşten işlenmiş nice kadehler, şamdanlar, ayağlar, maşrapalar, ibrikler su kapları getiriyorlardı. Bunların arkasından yüz adet işvebaz bakire cariyeler sunulmuştu. Bunların her birinde perhiz edenlerin gönüllerini çelecek kadar güzel seçmede titizlenenlerin yüreklerini oynatacak kadar dilberdi. Bunlarla birlikte öteki kral ve beylerden nice yükler dolusu eşya, kürkler bulunmaz Hind kumaşları; sürülerle hayvanlar daha sayılamayacak hediyelik eşyalar katırlar, develer yükü ile getirildi. Böylece gelen bin bir çeşit hediye eşyayı böbürlenerek birbirlerine gösteriyorlar, krallar ve beyler padişaha bağlılıklarını ispatlamaya çalışıyorlardı”. [2]            
Tarihçi Hoca Sadeddin Efendi (1536 - 1599) yukarıda yazılı tarihinde Yıldırım Bayazıd’ın düğünündeki çeyizlerini böyle yazarken, Alphonse de Lamartine (1790-1869) adlı Fransız tarihçi de bu padişahın düğünündeki çeyizleri şöyle yazmakta:

BAYEZİD’E GELEN GÖZ KAMAŞTIRICI ARMAĞANLAR
“l. Murad’ın üç oğlu, saraylarda ve savaş alanlarında yetişiyordu. Oğullarının en büyüğü olan ve sonradan Yıldırım sıfatını alan Bayezid veliaht olarak yetiştiriliyordu. Babalarının izinde giden Sultan Murad, gelinine verilecek çeyizin devlete eklenecek bir miktar toprak olmasını istiyordu.
Bursa topraklarının güneyinde yer alan Germiyan Türk beyliğine elçiler göndererek, beyin tek kızını oğlu için istetti. Böyle önemli bir kişiyle dünür olmaktan mutluluk duyan Germiyan beyi, kızını vermeyi hemen kabul etti. Birinci yaveri, gelinin atını geminden tutarak Sultan Murad’ın sarayına kadar götürecekti.
Murad ve oğlu da Avrupa’dan Asya’ya geçerek genç kızı karşılamaya gittiler. Arap, İran, Mısır, Suriye emirliklerinde ve hatta Bizans’tan gelen kurullar, sultan ve oğluna Bağdat’ta bile duyulmamış zenginlikte armağanlar getiriyorlardı. Bu armağanlar arasında Arap atları, İran halıları, Mısır ipeklileri, ayrıca Habeş ve Ege bölgesinden kara ve beyaz, kadın ve erkek tutsaklar da vardı.
Hıristiyanlığı terk edip Müslüman olan Sultan Murad’ın komutanı Evrenos Bey, Osmanlılar için Yunan topraklarını fethediyordu. Veliahda onun verdiği armağan, Adriyatik kıyıları ve adalarının ganimeti oldu.
Tesalya’dan seçilen, Rum ırkının en güzel iki yüz tutsağı armağan kervanının önünde gidiyordu. Bu tutsaklardan onu, başlarının üstündeki altın tepsilerde Venedik düka altınları taşıyordu.
Bir başka on tutsağın başları üzerinde, eski İtalyan altınlarıyla dolu gümüş tepsiler vardı. On sekiz tutsak, som altın tepsileri vardı. On sekiz tutsak som altından el yıkama ibriği taşıyordu. Geri kalan tutsaklar ise altın ve gümüş kupalar, kristal cam eşyalar, Venedik camları, değerli taşlarla işlenmiş süs eşyaları getiriyordu.
Bu çok değerli armağanlar geleneklere uyarak Bayezid’in ve nişanlısının ayaklarına saçıldı. Bunun için bu armağanlara “saçı” deniyordu. Genç kız da çeyiz olarak, Sultan Murad’ın ve eşinin ayakları dibine Germiyan Beyliği’nin sahip olduğu dört büyük kentin altın anahtarını koydu. Bu kentler arsında yer alan Kütahya, yedi camisi ve yedi hamamı meyve taşan bahçeleri, bol yapraklı ağaçlarıyla ünlüydü”. [3]
HALİFE ME’MUN’A GELEN DÜĞÜN ÇEYİZİ

Halife Me’mun, Hasan bin Sehl’in kızı Puran ile evlendiği zaman, türlü çeyizleri arasında halis altın sırma ile işlenmiş kırk tane hasır bulunuyordu, bunların en küçüğü ve en az değerlisi yirmi bin miskal altındı. Zifaf gecesinde kızın annesi Me’mun’ un mutlu başına bin tane yüksek değerde inci saçtı ki, birinin eşi padişahlar hazinesinde bulunmazdı. Ayrıca kırk batman amber kokulu şamdan yaktı”. [4]
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com

SONNOTLAR

[1]  Daha ayrıntılı bilgi için bak “Yıldırım Beyazıt’ın Bizans’tan Aldığı Lut Kavmi Hastalığı” - Cevat Kulaksız
[2] 1-Tacu’t Tevarih Cilt:1, Sf: 150 2-Tacü’t Tevarih. Hoca Sadettin Efendi Cilt: 1 Sf: 150    
[3] Osmanlı Tarihi Alphonse de Lamartine Kapı Yayınları 2011  Sf 52

[4] Peçevi Tarihi İbrahim Peçevi Sahaf Neşriyat Yurdu Cilt:2 Sf: 436

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget