’’İstanbul’a kar yağmadan kış gelmez’’
Anadolu’da köy yolları aylarca kapalı kalır, günlerce elektrik verilemeyen yerler vardır ama haber bültenlerine konu olabilmesi için İstanbul’a kar yağması gerekir.
Terörün her türlüsünü yaşayan bu topraklar şimdi yaşam biçimine karşı bir terör saldırısıyla karşı karşıya.
Yaşam biçimine yapılan bu saldırı ilk değil fakat önemli bir kırılma noktası.
Hadi biraz hafızamızı yoklayalım. Tarih 7 Ocak 1998 yer Malatya İnönü Üniversitesi oruç tutmadığı gerekçesiyle bir grubun saldırısına uğrayarak ağır yaralanan İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü öğrencisi Ümit Cihan Tarho (21), tedavi gördüğü Turgut Özal Tıp Merkezinde yaşamını yitirdi.
Bir başka örnek; 20 Ekim 2004’te Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde oruç tutan öğrencilerle tutmayanlar arasında başlayan gerginlik, kavgaya dönüştü. Oruç tutmadığı için dövülen Bayram Yağ adlı öğrenci 4 metre yükseklikteki köprüden Yeşilırmak Nehri'ne atıldı.
Bir örnekte geçtiğimiz haftadan.
Tarih 28 Aralık 2016, Nazilli'de yılbaşı kutlamalarını protesto etmek için temsili 'Noel Baba'nın darp edilip, başına silah dayanması olayından sonra herhangi bir soruşturmanın açılmadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Alperen Ocakları Aydın İl Başkanı Burak Yaşar'ın da aralarında olduğu 10 kişi gözaltına alındı."Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçu işledikleri iddiasıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorguları tamamlanan 10 şüpheli savcılık talimatıyla serbest bırakıldı.
Daha önceki terör saldırıları belli bir etnik kökenden ya da siyasi ideolojiden olan insanlara yapılırken Reina saldırısı ‘’Yaşam Biçimi’’ni hedef alan ve kendisi gibi yaşamayan herkesi katledilmesi gereken kafirler olarak gören anlayışın geldiği tüyler ürpertici son noktadır.
Tarihçi yazar Cemal Kutay 1990’lı yılların başında yaptığı bir programda ‘’21. Yüzyıl din faşizmiyle geliyor’’ demişti.
Bütün bunlar yaşanırken devleti yönetenler terör gruplarını ‘’Öfkeli Çocuklar’’ diye masum gösterme hakkına sahip değildir. Ya da komşu bir ülkedeki iktidarı yıkmak için o ülkedeki insanları Türkiye’ye getirip ‘’Eğit-Donat’’ projesiyle silahlandırmamalıdır.
Son olarak yazımın başlığına dönecek olursak Reina saldırısını hangi gizli servisin kontrolündeki hangi taşeron örgütün yaptığını henüz bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir şey var ki devleti yönetenler ve kamu adına görev yapanlar yurttaşların yaşama biçimini sorgulayan ve onlara müdahale edenlere hoşgörülü davranıp kendisi gibi inanmayanları baskı altına almaya çalışanlara hukuk çerçevesinde engel olmak zorundadır.
Laik devlet, inançlı ya da inançsız, şu veya bu mezhepten olduğuna bakmaksızın bütün yurttaşların yaşam biçimini ve hukukunu korumak zorundadır. Devleti yönetme sorumluluğu bunu gerektirir.
Yılmaz Özdemir
Yorum Gönder