Tarihten İki Darbeci Ve Başlarına Gelenler - Cevat Kulaksız

Tarihten İki Darbeci Ve Başlarına Gelenler - Cevat Kulaksız

Padişah Sultan l.Murad Darbeci Oğlu Savcı Bey’ın Gözlerini Oydurdu

Fırsat buldukça, Alphonse de Lamartine [1]  adlı bir Fransız’ın yazdığı bin sayfadan fazla olan “Osmanlı Tarihi” adlı kitabı okuyorum. Yurdumuzda epey bir zaman yaşamış olan Fransız yazar ve tarihçi bu kitabında bizim tarihçilerin pek de yer vermediği, çoğumuzun duymadığı çok ilginç ayrıntıları anlatmakta. Zaman ve fırsat buldukça bu tarih kitabından sizlere ilginç olanları sunacağım,  işte onlardan alıntıladığım çok ilginç tarihi olay aşağıdadır.
Bu darbe korkusu ile Osmanlı padişahları öz kardeşlerini, öz evlatlarını katletmişlerdi.
Bakmayın başımızdakilerin, “darbe, darbeci, darbe anayasası”  demelerine, tarihimiz nice darbe girişimleri, nice darbelerle doludur. Oysa başımızdaki iktidar da, kışta kıyamette alelacele anayasa değişikliği ile Laik TC ne basbayağı darbe yapmak amacındalar. Bırakın ötelere gitmeyi, günümüzde bile başımızdaki 15 yıllık AKP-RTE iktidarı da, despotik bir anayasa değişikliği istemi,  devletin tüm kurumlarında yavaş yavaş laik TC ni yıkmak için Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yayması darbe girişimi değil midir?
Yönetimin başındaki kişi, Laik TC ni ve Anayasasını koruyacağına dair “namus ve şerefi üzerine”  yemin etmesine karşın, bu anayasayı tanımayacağına dair çıkışlar yapageldiler. Bahçeli denilen bir parti başkanı da, “madem o anayasaya uymuyor, biz de anayasayı ona uyduralım bari” diyerek, Laik TC ni yıkmaya kılıf olan uydur kaydır anayasa değişiklik yapmayı öneriyor. Bu da bir darbedir, Bahçeli de buna çanak tutuyor. İşte bu günlerde bu süreci yaşıyoruz.
Unutmayalım ki, bir ülke laiklikle yönetilmiyorsa, o ülke dini kullananlar tarafından geriliğe, bataklığa sürüklenir. Orta Doğudaki Müslüman ülkeleri bunun en acı, kötü bataklığında sürünüyorlar. Binlerce, milyonlarca Müslümanların gitmek için can attıkları ve bunun için sahillerimizde can vermelerinin nedeni nedir?  Gitmek istedikleri Batı ülkeleri, refahın zirvesinde yaşıyorlarsa, bunun tek nedeni laikliğe olan özen ve inançtandır.
Günümüzde de Laik TC ni yıkmak isteyenlerin 15 yıldır gayretlerini görüyoruz ve o süreci yaşıyoruz.
Bu girişten sonra, asıl anlatmak istediğimiz 600 yıl önceki iki darbecinin başlarına gelen acı olaya değineceğiz. Madem darbeler içinde yaşıyoruz, biz de, denk geldiği için Osmanlı ülkesinde 200 yıl önce yaşamış ve yazmış bir Fransız tarihçinin bin sayfayı geçen tarih kitabından alıntıladık, bu bilgileri. Bu tarihçi, bizim tarihçilerin es geçtiği çok ilginç ayrıntılara yer vermiş kitabında.

DARBECİ TÜRK SAVCI BEY İLE DARBECİ BİZANS PRENSİ
Osmanlılar kuruluş devrini, devlet olma sürecini tamamladıktan sonra, komşu Bizanslılarla bazen dost, bazen düşman olarak komşulukları devam ediyordu. Osmanlılar fetih ruhu ile ilerlerken, Bizanslılar geriliyorlar, geriledikçe Osmanlılara dost olmaya gayret ediyorlardı. Örneğin kızlarını Türk Sultanı ve beylerine vermek için çaba göstermeleri gibi. Bizans’ın gerilediğini, Osmanlının topraklarını gittikçe genişletip çok ileri gittiğini gören Bizans İmparatoru İonnes Palaigolos, bir oğlu Theodoros’u Osmanlı Sarayı’na gönderdi. Padişahtan oğlunun yeniçerilerin yanında askerlik sanatını öğrenmesine izin verilmesini rica etmişti.
Palaigolos, hareketli bir hükümdarlık dönemi geçirdiğinden iyice yorulan Bizans imparator, yönetimi büyük oğlu Manuel’e bıraktı. Kardeşinin yükselmesini çok kıskanan İonnes Palaigolos’un öteki oğlu Andronikos Sultan Murad’ın (l.Murad)[2] oğlu Savcı Bey’le anlaştı. Bu iki hırslı genç, tahta olan büyük tutkuları yüzünden, oratk bir ayaklanma başlatarak, biri İstanbul’daki, öteki de Bursa’daki hükümeti ele geçirmek istiyordu.
Bu ortak ayaklanmayı ilk anlayan Sultan Murad oldu. Hemen Avrupa’ya geçen sultan, ordusu tarafından hem hükümdar, hem de baba olarak selamlandı. İstanbul’un yakınlarına geldiğinde Bizans İmparatoru ile buluşarak, oğullarına karşı birlikte harekete geçmeyi ve onların bir daha tahta göz dikmemeleri için kör edilmelerini önerdi.
Daha 14 yaşında olan Savcı Bey, ve Andronikos, yandaşlarıyla birlikte Trakya’da bir ırmağın kıyısında toplanmışlardı. Her ikisi de suç ortağı oldukları için birbirinin adamlarından hiç kuşkulanmıyorlardı. Oysa yürekli Sultan Murad, eski silah arkadaşlarını kendi oğlundan daha iyi tanıyordu.
l. Murad Osmanlı tarihinde kardeşlerini boğdurarak tahta geçen ilk padişah olarak bilinir. Bu sebeple yakınındaki üst rütbeli askerler ve vezir heyetini hep hanedan dışından oluşturmak zorunda kalmıştır.
İlk kazasker tayinleri Sultan Murad Hüdavendigar devrinde başladı. Çandarlı Kara Halil Paşa ilk kazasker, Lala Şahin Paşa da üç tuğla padişah ailesi dışından ilk beylerbeyi olarak tayin edildiler.

PADİŞAH DARBECİ OĞLU SAVCI BEY’İN GÖZLERİNİ OYDURDU BAŞINI KESTİRDİ.
Bir gece tek başına ırmağı aşarak karşı kıyıya geçti. Atının üzengileri üzerinde doğrularak askerlerinin çok iyi tanıdığı sesiyle bağırdı. Bu sesin sahibini tanıyan nöbetçileri büyük bir korku aldı.  Hemen silahlarını kaparak ordugâha koştular. Bütün arkadaşlarını uyandırıp, hep birden gece gelen atlının çevresinde toplandılar.
Askerlerine karşı bir konuşma yapan Sultan Murad, onların bu suçlarını bağışladığını söyledi. Böylece padişahın buyruğuyla hareket ettiğini sandıkları Savcı Bey tarafından aldatıldıklarını anladılar. (Tıpkı 15 Temmuz 2016 Fetö darbesindeki erleri sürükleyen Fetö’cu komutanlar gibi). Hırsı yüzünden yanlış yollara sapmış olan Savcı Bey, öteki suç ortaklarını da yanına alarak, Rum prensi ile Meriç kıyısındaki küçük bir kaleye sığındı.  Onları izleyen Sultan Murad, kaleyi kuşatarak, önce teslim olmaları için zorladı. Kısa bir çarpışmadan sonra kaleye girdi. Oğlunun gözlerini oydurarak kellesini kestirtti. Ayaklanan Rum prensini de sığındıkları kalenin surlarından Meriç Irmağına attırdı. Bütün bunlar olup biterken, sultanın kendisi de, komutanlarıyla birlikte, ırmak kıyısında oturup, sanki işlenmekte olan suçun günahını ödermişçesine dudaklarında hafif bir gülümsemeyle ara sıra köpeklerin çalılar arasında kovaladığı tavşanları izliyor, bu arada sularda yüzen cesetlere soğukkanlı bir biçimde göz atıyordu. (sf 57)
Öz oğlu Savcı Bey’e karşı gösterdiği acımasız tutum ve davranışın saray ve ordu çevrelerince fazla eleştirilmemesi için, ayaklanmada suçlu olan öteki kişilerin de öz babaları tarafından öldürülmeleri buyruğunu verdi. Türklerde yasaların yasası olan baba otoritesi, ancak çok acımasız sayılan bu gibi önlemlerle korunabilirdi. İlk kez, böyle bir ortamda adalet duygusu ve kızgınlık o otoriteyi harekete geçiriyor ve o tarihten sonra Osmanlılarda sık sık görülecek olan korkunç olayları başlatıyordu.

BABASI, DARBECİ BİZANS PRENSİN GÖZLERİNE KIZGIN YAĞ DÖKTÜRDÜ.
Suçun ilk özendiricisi olan ve Savcı Bey’i yoldan çıkaran Andronikos, Sultan Murad tarafından, cezalandırılsın diye kendi babasına teslim edildi. Sultanı hoşnut etmek isteyen Bizans İmparatoru, oğlunun göz çukurlarına kızgın yağ döktürdü. Ancak babanın merhamet duygusu, cezayı tam körlüğe kadar götürmeyi önledi. Andronikos yarı kör durumuna getirildi. Ayrıca ayaklanarak ele geçirmek istediği taht üzerindeki bütün haklarını da yitirmiş oldu.
Oğlu Savcı Bey’in yaptıkları, Sultan Murad’a, kesinlikle bağışlanamayacak ağırlıkta bir suç gibi gelmişti. Bu yüzden padişah, bu olayı uzun süre nefretle anmıştır.   Feridun’un, Sultan Murad ve Veliaht Şehzade Bayezid ile yaptığı mektuplaşmaları toplayan yazısı, kendi mirasçısından kuşkulanan bir hükümdar ve babanın duygularını çok güzel anlatmıştır.
Sultan Murad bir mektubunda oğluna şöyle yazmaktadır:
“İlkbaharda Macarlarla savaşacağız. Umarım bu savaş, inanalar için hayırlı olur ve Tanrı da sonunu iyi bitirir. Bu mektubu alır almaz, hemen buyruğundaki birlikleri toplayarak harekete geçeceksin. Ancak, Karasi’de bulunan kardeşin Yakub’a [3]ve Bursa komutanı ağabeyin Savcı’nın hareketlerine dikkat et. Buyruklarımı yerine getir ve çevrende olup bitenleri hemen bana bildir”.
Görüldüğü gibi Bayezid, Sultan Murad’ın oğulları içinde en güvendiği kimse idi. Bayezid, ister gerçekten Savcı Bey’de ayaklanma belirtileri sezmiş olsun, ister aralarında gizli bir çekişme olsun, babasına yazdığı yanıtta şunları anlatıyordu:
“Kardeşim Yakub görevini yerine getiriyor ve doğruluktan ayrılmıyor. Tanrı ondan razı olsun. Savcı Bey ağabeyime gelince, bu mektubun zarfı içinde Bursa büyük kadısının onun hakkındaki mektubunu yolluyorum. Karar sizin adaletinize kalmıştır”. (sf 60)
Darbelerle yaşadığımız şu zamanda size tarihimizden iki darbecinin başına gelenleri sunduk. Darbeye neden olanlar da, darbeye teşebbüs edenler de ve de darbe yapanlar da daima ülkelerine zarar vermişlerdir. Umarız darbesiz yıllar yaşarız.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com

SONNOTLAR

[1] Osmanlı Tarihi Alphonse de Lamartine (1790-1869) Kapı Yayınları 2011

[2] Sultan Birinci Murad 1326’da Bursa’da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından birinin kızı olan Nilüfer Hatun’dur (Holofira). Sultan İlk eğitimini annesi Nilüfer Hatun’dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için gittiği Bursa Medreselerinde ilim ve sanat adamları ile beraber yaşadı.
 “Derviş Gazilerin Şeyhlerinin Kralı Murad Gazi” diye anılan Sultan Murad Bizans Kilisesi’ne göre “bir kafir ve İsa düşmanı” olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hıristiyan halka Papa’dan daha iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren “Murad Hüdavendigar” diye anılan Sultan Murad, Birinci Kosova Savaşı’ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Kralı Lazar’ın yaralı damadı tarafından haince hançerlenerek şehit oldu (1389).
Erkek çocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim
Kız çocukları: Nefise ve Sultan Hatun
https://www.mailce.com/birinci-murad-neden-oldu.html

[3] Şehzade Yakup Çelebi (d.1359 - ö.1389), Taht, paşaların ittifakı ile Şehzade Bayezid'e verildi. Lakin Şehzade Yakub'un saltanatı ele almak isteyebileceği düşüncesi üzerine olası bir taht kavgasını önlemek için Şehzade Yakub'un katline karar verilir. Otağa çağrılan Yakub Çelebi boğularak öldürülür. Bu kararın verilmesinde I. Murad'ın tahtına göz koyan oğlu Savcı Bey'in isyanı ve katlinin etkisi muhtemeldir. Kardeş katli, I. Ahmed'in 'tahta yaşça en büyük olan şehzade geçer' kuralına kadar devam etmiştir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Yakup_%C3%87elebi
Yıldırım Bayezid’in Timurla yaptığı savaşlarda başına gelen felaketi biliyoruz.
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget