Cüneyt Ağabey (Arcayürek) 10 Ocak'taki yazısında "of yok, ocak yok" nitelemesine uygun biçimde yaşayanların tek geçim kaynağının kaçakçılık olduğunu bir kez daha dile getirdi.
Okunması gereken kaynak olarak da mesleğimizin büyük ustalarından Fikret Otyam'ın iki belgesel araştırma kitabını gösterdi.
Açıklamalardan ve haberlerden öğreniyoruz ki kimi sınır kentlerimizde hatırı sayılır bir yurttaş topluluğunun, yaşamlarını kaçakçılıkla sürdürmek zorunda olduklarına şaşıranlar var.
Konu, Uludere ilçemizin sınırdaş olduğu Irak'ın kuzeyinde çoğu çocuk yaşta 34 yurttaşımızın bombalama sonucu hayatlarını kaybettiğinin geç de olsa kamuoyuna yansımasıyla gündeme geldi.
***
Geçmişte de kaçakçılık serbest, kaçak mal almak yasaktı.
Güneyde Kilis, doğuda da Van bir anlamda kendi sınırlan içinde açık pazar şehri gibiydi. Açıkça olmasa bile Gaziantep de kimi mahalleleriyle aynı konumdaydı.
Tanık olduğum birkaç olayı anımsatayım.
Urfa'daki 14'üncü Süvari Alayı'nın bir taburu da Birecik'te konuşlanmıştı. 1959 Mayısı'nda tezkere alacak bir yedek teğmen devre arkadaşım, dönüşünde yakınlarına götürmek için Kilis'te uluorta satılan eşyalardan aldıklarıyla Kilis sınırları dışında jandarma kontrolüne takılmış ve hapse atılmıştı.
1964 yılındaki Senato yenileme seçimlerinde bana merkezi Van olan beş ilde nabız yoklaması yapma görevi düşmüştü.
Propaganda konuşmalarında duyduklarımdan biri de "İran'a uzatılacak demiryoluyla daha kolay kaçakçılık yapılabileceği" konusunun işlenmesiydi,
***
Ünlü tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu'nun başına gelenleri de unutmayalım.
Van'daki dükkânda görüp beğendiği bir kahve fincanı takımını sahnelenecek bir oyunda (galiba butafor diyorlar) kullanmak niyetiyle almıştı.
Ancak o da şehir dışına çıktığında yapılan aramada yakalanmış ve kaçakçılıktan hapse atılmıştı.
Bugün hapse atmanın yolu "terörist" suçlamasıyla gerçekleştirilirken geçmişte aynı yöntem "kaçakçı" suçlamasıyla gündeme getiriliyordu.
Adliye muhabirliği dönemimden anımsıyorum. İstanbul'da üç ağır ceza mahkemesi vardı ve 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, çok sayıda kaçakçılık davası nedeniyle bir uzmanlık mahkemesine dönüşmüştü.
Artık aramızda olmayan Lale Oraloğlu'nun başına gelenler kamu vicdanını o kerte yaralamıştı ki bugüne benzer tartışmalar uzun süre gündemde kalmıştı.
Konuya duyarlı milletvekilleri özel bir af yasası çıkarılması için yasa önerilerinde bile bulunmuşlardı.
***
Demek ki Türkiye'de zaman zaman moda olan yaklaşımlar söz konusu.
Şimdiki moda da "terörist" avcılığı. Moda hızını kesmezse, dünyada terörist sayısı en fazla ülke olma başarısını gösterip Guinness Dünya Rekorları'na adımızı yazdırabiliriz. "Başarı olsun da ne olursa olsun" diyenler, bakarsınız ifade özgürlüğünde Avrupa'da sonuncu, dünyada 138'inci sırada olduğumuzu dengelediklerini sanarak sevinebilirler de.
Yargıdan geçmişte, Türkiye'yi canlarının istediği gibi yönetmeye niyetlenenler yakınırlardı. Yargı, sayelerinde Nasrettin Hoca'nın kar helvasına döndü. Gelinen noktada yetkili siyasiler de yaptıklarını beğenmemeye, yakınmaya başladılar.
Orhan Erinç/Cumhuriyet
Yorum Gönder