Salı günleri partilerin grup toplantıları yapılır. Bu toplantılar, Genel Başkanların şovu ve birbirlerini acımasızca eleştirmeleriyle geçer. Bu durum bazı partililerde heyecan yaratır ama, ertesi gün tüm konuşulanlar unutulur gider, hafızalarda “Türkiye seninle gurur duyuyor” adlı gürültüden başka bir şey kalmaz…
Halbuki grup toplantıları, Milletvekillerinin her şeyi rahatlıkla konuşabilecekleri, seçim bölgelerinden aldıkları bilgileri paylaşabilecekleri, gerektiğinde Bakanları-Genel Başkanı-Başbakanı eleştirebilecekleri, kısacası siyasi muhasebenin yapılabileceği platformlar olarak düşünülmüştür.
Genel Başkanlar “aykırı” sesleri ve “gerçekleri” görmek istemedikleri için böyle şov yoluna başvururlar. Grup toplantıları da “Komedi Dükkanı”na döner…
“Ustalık” dönemini yaşayamadan “Malulen Emeklilik” dönemi artık gelmiş olan Başbakan Erdoğan’ın görmek istemediği ekonomik gerçekleri hem yabancıların hem de kendi gözümüzden aktaralım.
Usta nasılsa bunları bilmez. Cemaatin yalancı uzmanları cama ne yazarlarsa, usta onu okur. Usta bir de gerçekleri okusun, bakalım neler söyleyecek?…
*Dünya Bankası, Türkiye’yi En Riskli Ülke İlan Etti;
Dünya Bankasının “2012 Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”nda, Türkiye için;
“2011 yılında Türkiye’nin cari açığı ülkeye gelen doğrudan yabancı sermayenin
6 katına çıktı. Ayrıca Türkiye’nin kısa vadeli borcu da, döviz rezervlerinin
yüzde 80’ine ulaştı. Bu durum Türkiye’yi gelişmekte olan ülkelerin ‘en kırılgan ülkesi’ haline getiriliyor” denildi.
2012’de Türkiye, gelişmekte olan ülkeler ortalamasından daha düşük olarak büyüyecektir. Büyüme hızının düşmesi, risk olarak görülen cari açığın da düşmesine yol açacaktır ama, Avrupa Birliğine yaptığımız ihracat da azalacaktır. Çünkü 2012 yılı Avrupa ülkeleri için , resesyon yılıdır.
Türkiye’nin önemli sıkıntıları vardır. Bunlardan biri “enerji ithalatı” diğeri de faiz ve kâr transferidir. Bankaların %50 sinden fazlası yabancılara satılınca, bu yolla her yıl en az 6 Milyar Dolar dışarı çıkıyor. Dış borçlar için ise her yıl 15 Milyar Dolar civarı dövizi faiz ödemeleri için transfer ediyoruz…
*Independent’tan Kritik Türkiye Uyarısı;
Independent on Sunday gazetesinin dünya sayfalarında yer alan,
Patrick Cockburn imzalı yazıda;
Türkiye’de korkunç bir ekonomik balon büyüyor, sonu Yunanistan gibi olabilir, denmektedir. Büyümekte olan Türkiye ekonomisinin, esasen yabancı sermaye girişine dayandığı ve kısa süre içinde bu akışın sona ereceği, dış siyaset alanında da sorunlu bir dönemin başlayacağı iddia edilmektedir.
*Wall Street Journal; Türkiye’nin Büyümesi Düşebilir; “Türkiye’nin ekonomik verileri ve özellikle güçlü nüfusu ve diğer temel değerleri yanlış yorumlanıyor. Türkiye’de son üç yılda enflasyon en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Bu durum Türkiye’nin büyüme performansının düşeceğinin en önemli işaretidir” dedi…
*CDS(Credıt Default Swap) Poliçesi Primleri;
CDS en basit anlatımıyla bir tür sigorta poliçesidir. CDS, bir borç enstrümanının “batık” riskine karşı “prim” sayılan ödemeler karşılığında sigortalayan ve mali piyasalarda el değiştirebilen bir sigorta poliçesidir.
Türkiye’nin 2011 başı itibarıyla 135 olan CDS’leri; Merkez Bankası hataları+Hükümeti anlamsız baskıları+yükselen enflasyon+ büyüyen Cari Açık ile bugüne geldiğimizde 301’e yükseldi. Yani, ödenen primler 2,2 kat arttı…
Örnek olarak bazı ülkelerin CDS prim oranlarını verelim de Usta’nın gözü açılsın;
Polonya 284-Güney Afrika 201-Meksika153- Çin145-Brezilya162- Türkiye 301 !..
*Dış Borçta 23 Yılın Zirvesi;
-Eylül 2011 itibariyle toplam dış borç stokumuz 310 Milyar Dolara,
Özel Sektörün dış borç stoku ise 204 Milyar Dolara ulaştı.
-Kısa vadeli dış borç stokunun, toplam borç stoku içindeki oranı 1989 yılından bu yana en yüksek seviyeye, %28.8 e ulaşarak ayrı bir rekor kırdı.
-Temmuz-Aralık 2011 döneminde Merkez Bankası net döviz rezervlerinde
16 Milyar Dolar erime oldu.
-İlk kez, Merkez Bankası döviz rezervleri, kısa vadeli borç stokunu karşılayamıyor !…
*Vatandaşın Durumu;
-2002 yılında vatandaşın kredi kartı+tüketici kredileri borcu:
6 Milyar 605 Milyon TL idi.
-Bu borçların tutarı 2011 Ekim ayı itibariyle 219 Milyar TL’ye ulaştı.
33 Kat Artmış…
-İzmir Adliyesindeki 10 adet İcra Tetkik Mercii Hakimliği, 2010 yılında Ceza ve Hukuk Davalarında 19.500 dosyaya baktı. Bu rakam 2011 yılında 30.000 e ulaştı.
-İzmir’de ki 28 İcra Müdürlüğündeki icra takibi sayısı 2010 yılında 877 bin idi. 2011 yılındaki sayı ise 1 Milyon 200 bini aştı.
Yaklaşık 4 Milyon kişilik şehirdeki icra takip dosya sayısı 1 Milyon 200 bin !…
Üstelik burası İzmir. Türkiye’nin en gelişmiş ekonomisine sahip olan Büyükşehirlerinden biri.
İzmir de durum bu ise, acaba küçük şehirlerde-kasabalarda-köylerde durum nasıldır?…
İşte bir Başbakan’ın görmesi ve çözüm bulması gereken konular bunlardır.
Çünkü bu konular insanımızın yaşam kalitesini ve geleceğini doğrudan etkiler.
Önce bunları halledeceksiniz istihdam yaratacaksınız, üretime ve sanayiye destek vereceksiniz, çiftçinin-köylünün, çalışanların, emeklilerin problemlerini en azından hafifleştireceksiniz, ağırlaştırmayacaksınız. Sizin öncelikli göreviniz bunlar olmalıdır.
Bunları yaptıktan sonra; Suriye’ye-Irak’a-Libya’ya- Mısır’a- Filistin’e ve hızınızı alamazsanız dünyaya düzen vermeye devam edersiniz…
Usta bunları görebilir mi?
Hiç sanmam. Gözleri var ama göremez, kulakları var ama duyamaz.
Onun hedefi bambaşka…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder