Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili ile Fransız senatosundaki oylama öncesi yaptığım görüşmenin izlenimlerini pazar günü bu köşede duyururken “oylamadan sonra valizlerini toplamak zorunda kalabileceği’ öngörüsünde bulunmuştum. Dün yaptığımız telefon görüşmesinde de karar nedeniyle üzgündü. Ancak Türk-Fransız ilişkilerinin geleceği için küçük de olsa hâlâ umudunu koruyordu. Sorduğumda “Valiz toplama hazırlığına başlamadım henüz çünkü dönmek için erken” diye konuştu.
60 senatör iptal isteyecek
Başbakan Tayyip Erdoğan da TBMM grup konuşmasında yaptırım kararlarını dünyaya duyuran sert bir açıklama yerine ‘düşük profilli’ bir üslup sergilemeyi tercih etti. Bu tutumun arkasında, çıkan yasayı 60 Fransız senatörün imzasıyla Fransa Anayasa Konseyi’ne götürme ve orada iptal ettirme stratejisi yatıyor. Anlaşılan o ki, Dışişleri Bakanlığı ile Türkiye dostu olan ya da yasayı hukuki bulmayan Fransızlar bu konuda ortak hareket ediyor. Bili’nin sözleri de bunu doğruluyor:
“Oylamada karşıoy kullananların sayısı 86. Çok yüksek bir rakam. Türkiye’nin Fransa’daki dostlarının, hukuka, özgür düşünceye önem veren insanların hiç de az olmadığını gösteren bir rakam. Bu 86 senatör arasından 60’ının Anayasa Konseyimize itiraz etmesi çok da imkânsız bir durum değil.”
‘Biraz sabır’
Ankara’nın dünkü tepkisinin beklenenden daha yumuşak çıkması konusunda yorum yapmayan Bili, “Aralık ayında tasarı Ulusal Meclis’ten geçtiğinde gösterilen tepkiler, Türkiye’nin Fransa’daki dostlarının ellerini güçlendirmedi. Şimdi konu bu kadar çok tartışılırken yine aşırı tepki göstermek ürkütücü olabilir. Biraz sabırlı ve sakin gidilmesinde yarar var” vurgusunu yaptı.
60 senatörün imzası bulunabilirse Fransa Anayasa Konseyi, yasanın Fransız anayasasına uygun olup olmadığına iki hafta içinde karar verecek. Karar ‘iptal’ çıkarsa Türkiye için uzun yıllardan sonra gerçek bir diplomasi başarısı anlamı taşıyacak.
Ama iptal değil de ‘onay’ çıkarsa bu kez benzer kararların Fransa dışındaki ülkelerde de yaygınlaşması sonucu doğabilir.
CHP liderinden Arınç’a: Düşünüyorsan gereğini yap
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta gazetemizi ziyaretinde CHP’den şikâyetçi olarak “Hapisteki arkadaşlarını CHP’den daha fazla ben düşünüyorum” demişti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Arınç’ın sözlerini hatırlattığımızda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Madem bizden fazla düşünüyormuş arkadaşlarımızın özgürlüğünü; o zaman çıksın gereğini yapsın. Adalet Bakanı bir paket getirdi mi? Getirdi. O zaman bizden önce onun sorması lazım: ‘Bu paket benim söylediklerimi niye karşılamıyor?’ diye. Hem ‘lamı cimi yok tutuklu vekiller çıkmalı’ diyeceksin, hem de bu düşünceni karşılamayan bir paketin altına imza atacaksın. Öyle yaparsa biz de onun samimiyetini sorgularız.”
Müyesser’den Ankara’ya selam
Müyesser (Yıldız) ile en son yıllar önce bakan danışmanı olduğu dönemde görüşmüştük. Odatv duruşmasında verilen arada yıllar sonra ilk karşılaşmamızda ikimizin de gözleri doldu. Elimi sıkıca tutup “Ankara’daki arkadaşlara selam götür” dedi.
Soner Yalçın’a halini sorduğumda gülümseyerek, “Balbay için ‘beton ve nem kokuyor’ diyorlar ya. İşte öyle” dedi. Ahmet (Şık) her zamanki dost gülümsemesiyle aldı selamımızı.
Nedim (Şener) ise sayıları her gün daha da artan yabancı gazetecilere, 11 aylık tutukluluğu ile Hrant Dink davasında Yasin Hayal’in tahliye kararı arasındaki vahim çelişkiyi anlatmaya çalışıyordu bıkmadan, usanmadan. “İçeride olduğum için yazmıyorum, konuşmuyorum ama şimdi herkes benim 5 yıl önce yazdıklarımı teyit ederek ‘Dink’i örgüt öldürdü’ diyor. Gerçekler hapsedilemiyor” dedi. Eşi Vecide Şener arkamda bekliyormuş konuşmak için. Özür dilediğimde “Siz meslektaşları benden daha çok gereklisiniz onlara” diyerek sırasını verdi ısrarla. Üç yıl önce ikimiz de aynı gazetedeyken ‘yemek yiyelim’ diye niyetlenmiştik, onu hatırladı Nedim. “Haftaya inşallah” dedim…
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Yorum Gönder