Nihayet bu yıl da kış geldi,yani İstanbul'a kar yağdı.
Malumdur,Türkiye'ye kış İstanbul'a kar yağınca gelir.
Yine malumdur, İstanbul'a kar da yağdı mı,İstanbullu her şeyiyle kışa teslim olur.
Bunca yıllık İstanbulluluğuma.Karadeniz'den buzların gelip Boğaz'da bunların üzerinden yüründüğüne tanık olmama karşın kentin kışa galebe çaldığını hiç görmedim.
Bu kez de öyle oldu.
Pazartesi günü bir yakınım,Nişantaşı'ndan Levent'e arabayla üç saatte gitmiş.Önceki gün Mehmet Tezkan,köşesinde bir kez daha kışa yenilen İstanbul'u işliyor,hemen altında da,şunları söylüyordu:
“Size küçük bir sır vereyim,İktidara yakın gazeteleri açın,hangi olaya,gelişmeye,demece yer verilmemişse,o mühim demektir...Hoşa gitmemiş demektir...Telaşlandırmış da diyebiliriz.Mesela İstanbul kara teslim oldu ya.İnsanlar Boğaz Köprüsü'nü yürüyerek geçti,metrobüs çalışmadı falan...İktidara yakın duran gazetelerde bu haber yoktu...İstanbul'a karyağdı haberi var,ama haberin altı İBB'nin basın bülteni...”
Mehmet Tezkan yazısının,bölümünü şöyle bitiriyor.
”Şimdi diyeceksiniz ki televizyonlar var,başka gazeteler var,sosyal medya var,yüzlerce site var facebook var,TWitter var,var oğlu var...Artık herkesin anında haberi oluyor,gizleseler ne olur,gizlemeseler ne olur? Haklısınız.”
Gerçekten de,yandaş medyanın iktidarın işine gelmeyen hususları yazmadığını,kimi olayları çarpıtırken kimilerini görmezden geldiğinin hemen herkes farkında.Onların dışında kalanların da,iktidarın baskılarıyla,kendilerine uyguladıkları otosansürle aynı yöntemi bir ölçüde uyguladığı da çoğunluğun meçhulü değil.Demokrasilerde algının olgu kadar,hatta ondan da daha önemli olduğu düşünülürse,başvurulan yöntem pek de boş değil.
Mademki,insanlar neyin nasıl olduğuna değil,nasıl algılandığına göre davranıyorlar,yandaş basının bu çabasının da pek mantıksız olmadığı sonucuna varılabilir.Ama sonra ben de başka gazete ve televizyonların da varlığının çabalarının nafile kılacağını düşündüm.Yanılmışım.... 2011 genel seçim kampanyasında İstanbul Çekmece'de nabız yokluyordum.Çevreyi bilen bir arkadaş iktidar yanlısı bir esnafın dükkânına götürdü beni.Konuştuğum vatandaş şunları söylüyordu.
- Artık demokrasi var,basın özgürlüğü var,vatandaş her şeyi açıkça öğreniyor,bilgileniyor...Dükkândan çıktıktan sonra,her şeyin ayyuka çıktığı bu dönemde bu vatandaşın sözlerini garip bulduğumu söylediğimde semti bilen arkadaş itiraz etti.
- Abi sen ne diyorsun.Onlar,yandaş gazete ve televizyonlardan başkasına itibar etmezler,kimi gazeteleri hiç almaz,belirli kanallar dışındakilere hiç bakmazlar.Mesele anlaşılmıştı.Türkiye öylesine ayrışmış,kimi çevreler bu ayrışmayı öylesine manipüle etmişlerdi ki vatandaşlar kendilerini,kendi görüşlerinin sınırları içine hapsetmişlerdi.Onun dışına çıkmıyorlar,kim ne derse desin,kulak asmıyor,kim neyi gösterirse göstersin,dönüp bakmıyorlardı.
İktidarın yandaş medyanın saflarını kabartma çabası ve tüm medya üzerindeki baskılarının sırrı buydu ve oyun tutuyordu.
Bu ortamda,gerçeklerin fark edilmesi için biraz daha beklemek gerekecek anlaşılan .
Ali Sirmen/Cumhuriyet
Yorum Gönder