Her argonun kullanıcısı, üreticisi
Ve elbette bir de tarihi var.”
Başbakan bu devri temsil ediyor.
Devrini renklendirmek için de hem argo sözcük ve deyim kullanıyor...
Yetmiyor, üretiyor.
Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla da yine buna tanık olduk.
Cumhurbaşkanı’ndan ilkokul çocuklarına, tüm toplumu kucaklayan “tweet” salgını için “Hakara makara” dedi.
Böyle bir deyimi daha önce duyan yoktu.
Hemen “google”a ve sözlüklere yönelenler oldu.
Bir sonuç alınamadı.
Argo sözlük ve sözcük uzmanı, derleyicisi yazar ve yayıncısı Filiz Bingölçe’ye sorduk.
Osmanlı Argosu, Futbol Argosu, Kadın Argosu (AltÜst Yayınları) diye cilt cilt kitapları da olan Bingölçe’nin işte“hakara makara analizi”:
“Sayın Başbakan bir argo kullanıcısı olduğu kadar argo üreticisi de... Konumu dolayısıyla ağzından çıkan olağandışı her sözcük anında ülke çapında dolaşıma giriyor, ilgi çekiyor. Ağızdan ağza yayılmaya başlıyor. Argo denen olgu da bu zaten.”
Ya “Hakara-makara”?
- Hakara, “hakaret” kökünden Arapça bir sözcük... Makara da sardığımız şey!
- Yani?
- Başbakan sanırım, “tweet”i “hafif hakaretle karışık dalgasını geçmek” olarak tanımlıyor... Bence yerinde bir tanım. Ananı da al git’e göre elbette çok daha sempatik bir deyim. Türk siyaset argosuna hayırlı olsun!
Argocu Evliya
Argonun tarihteki serüvenini bulup çıkartmak ciddi bir uzmanlık gerektiriyor.
Eski yazı bilmek yetmiyor, dilin komşu dillerle etnik yakınlıklarını da bilmek şart.
Evliya Çelebi gezginliğini gözlemleriyle yediği, içtiği duyduğu notlarıyla da renklendiren bir edebiyat ve tarih hazinemiz...
Filiz Bingölçe’ye göre, “Seyahatnamesi aynı zamanda bir argo külliyatı!”
17. yüzyılda argo altın çağını yaşamış.
Evliya’nın kaydettiği argo deyimlerden, bugüne ulaşabilen birçok deyim var.
“Kir-i har’a kelebek konmuş!” var örneğin!
İki sözcüğünü değiştirmişiz o kadar.
Hakara makara’yı hangi sınıfa sokmak gerekecek?
Futbol gibi bir de “Siyaset Argosu” sözlüğü yazacak mı?
“Hayır” diyor ve ekliyor:
“Ne yazık ki Sayın Başbakanımız dışında siyasette argo zenginliğimize katkı yapan pek yok!”
Meclis’te örneğin, argodan ziyade küfür ve hakaret var.
Argo ise bambaşka bir olgu.
Edebi bir tat, yaratıcılık gerektiriyor.
Tayyip Bey’in “prompter cihazı” dışına çıktığında piyasaya sürdüğü sözcük ve deyimler demek ki sadece manşetleri kurtarmıyor...
Sözcükleri de zenginleştiriyor...
İzlemeye devam!
Argo ile Küfür Farkı
Küfür söylenir söylenmez, hakaret içerdiği için tepki çekiyor.
Oysa argonun derdi hakaret değil.
Bir tür, mizahla ifadeyi güçlendirmek, zenginleştirmek...
Argo kullanan grup veya kişi bu yolla kendisini özel kılmış oluyor.
Siyasal argonun zenginleşmesine Başbakan belli ki katkıda bulunmak istiyor.
Ama bazen kullandığı sözcükler kelebek kulağına at konmuş gibi duruyor.
Ateist Müdahalesi mi?
Dolar üç gündür düşüyor. Biz TL’ye “Tanrı’yı” bulaştırmamışız...Sadece zihnimize, kültürümüze kazımışız:
“Düşmez kalkmaz bir Allah!” diye...
Tayyip Bey de yeri geldikçe, “Paranın dini imanı olmaz!” diyor.
Dolar piyasasına “ateistler” girmediğine göre...
Dolara olan iman mı zayıflıyor?..
Yoksa TL’ye olan inanç mı güçleniyor?..
Umreye ilköğretim ve lise öğrencisi gönderen Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yarıyıl tatilinde, para ve iman meselesine de bir el atsa da...
TL silahını güçlendirip...
Cari Açık Canavarı’nı öldürsek...
Ve sıra, Trafik Canavarı’na gelse...
Ulusal Canavarlarımız
Silivri yüzünden mi?..Yoksa “magazin boyutu” eksiğinden mi nedir, medyamız“canavarları” unuttu:
Trafik Canavarı...
Yaz kış bayram seyran demeden, Allah’ın her günü ölen ve sakat kalan yurttaşların kanı ile semirmeye devam ediyor.
Terör Canavarı...
Gizliden açıktan besleyenler sayesinde her daim pusuda bekliyor...
Canavarların en ünlüsü/en sülüğü...
Enflasyon Canavarı idi...
Çok şükür, onu yenebildik.
Ama ne yazık ki, o da arkasında işsizlik, taşeronculuk...
Ve babası belirsiz
Cari Açık Canavarı gibi çeşit çeşit vârisler bıraktı...
Onlar da semirdikçe semiriyor.
Çünkü onların da iktidarın içinde gizli besicileri var...
HAYA BURMAK
Sonunda, Merkez Bankası Başkanı, geçen hafta Malkoçoğlu edasıyla ortaya fırladı.“TL’ye güvenin... Dolar’ı yeneceğiz!” dedi.
Çünkü TL’ye güvenmek demek...
Doları yenmek demek...
Dahası...
Cari Açık Canavarı’nın hayalarını da burmak demekti!
Merkez Bankası Başkanımız, bu güvenceyi “sözlü” verdi.
Oysa para söz konusu olunca, güvence “yazılı” olmalı.
Dolar’ın güvencesi yazılı...
Hem de mübarek bir renk üstüne...
“In God We Trust” (Güvenimiz Tanrı’yadır!) diye...
Ahmet Tan/Cumhuriyet
Yorum Gönder