Sonuç Değerlendirme - Öztin Akgüç

Yılın üçüncü çeyreğinde ekonomimizin ulaştığı yüksek büyüme hızı, övgülere, övünmelere yol açtı; dünyaya örnek gösterilmeye kalkışıldı, AB'ye "Bizi tam üyeliğe kabul etmiyorsunuz ama siz yüzde 1 - yüzde 2 aralığında büyürken biz yüzde 8'in üstünde büyüyoruz" diye caka satıldı. Ayrıca kredi notumuzu düşüren veya düşürmeye çalışan uluslararası derecelendirme kuruluşlarına da uyarıda bulunuldu; hatta bir tür gözdağı verildi. "Sizin notlarınız geçerli değil, hatalı; işte kanıtı: Siz not düşürüyor biz hızla büyüyoruz" denildi.

Bu köşede de sık sık yinelenir. Ekonomide, işletmelerde bir sonuç değerlendirilirken salt onun rakamsal boyutuna, düzeyine bakılmaz; nedenleri, sürekli olup olamayacağı araştırılır. Nedenlerine, sürekliliğine göre bir sonuç başarılı olarak nitelendirilebileceği gibi aynı sonuç başarısız olarak da değerlendirilebilir.

Gözlemler, alınan sonuçlar, öğretiyi doğruluyor. Türkiye cari işlemler açığının yüksek düzeye ulaştığı dönemlerde hızla büyüyor; cari açığın azaldığı dönemlerde ise büyüme hızı yavaşlıyor, hatta eksiye, negatife dönüşüyor. Bu nedenle, cari işlemler açığı ile büyüme hızını birlikte ele almak gerekli oluyor.

2011 yılı için hedeflenen, programlanan, cari işlemler açığı 42.2 milyar USD idi. Eylül 2011 sonu itibarıyla cari açık 60.7 milyar USD'ye ulaşmış, yıllık hedefi açık farkla aşmıştı. Nitekim 2011 yılı için yapılan program revizyonunda cari açık 71.7 milyar USD olarak öngörülmüştür. Gelişmeler yılın tümünde açığın, revizyon beklentisinin de üstünde gerçekleşeceğini göstermektedir. Cari işlemler açığında ulusal gelirin yüzde 10.0 düzeyinde bir açık, hedefe göre en az yüzde 75 dolayında bir sapma oluşu vurgulanmıyor, göz ardı ediliyor. Büyüme hızıyla birlikte ele alınmıyor.

İhracat artışı genelde bir başarı göstergesidir. Dünya krizdeyken ihracatımızı arttırıyoruz övünmesi yapılıyor. 2011 yılı için ihracat hedefi 132 milyar USD, revize programında da öngörü 134.8 milyar USD'dir. Gelişmeler ihracatın, hedeflenen düzeye yakın biçimde gerçekleşeceğini göstermektedir. İhracat madalyonun bir yüzüdür. İhracatla birlikte ithalatı da ele almak gerekir. 2011 yılı için ithalat hedefi programda CİF değer olarak 176.4 milyar USD olarak öngörülmüştür. Gelişmeler üzerine hedef revize edildi. 236.9 milyar USD olarak düzeltildi. Revize edilen ithalat tahmini ya da hedefi gerçekçidir. Yılın tümünde 240 milyar USD'ye yakın bir ithalat hacmi gerçekleşecektir. İhracatta hedef ancak tutturulurken ithalatta tahmin ya da hedef sapması yüzde 40.0'a yakın düzeydedir.

İthalatta büyük boyutlu artış, dış ticaret açığını da rekor düzeye yükseltmiştir. 2011 program hedefi dış ticaret açığı konusunda 54.4 milyar USD'dir. Yıl içindeki gelişmeler bu açığın program hedefi boyutunda kalmayacağını göstermiş, program hedefi 102.1 milyar USD olarak düzeltilmiş, yılbaşındaki hedefe göre yüzde yüze yakın düzeyde genişletilmiştir.

Dış ticarette büyük boyutlu 100 milyar USD'yi aşan açığın da'gösterdiği gibi ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 54.8'e değin düşmüştür. Bu oran, çok eleştirilen 1970'li, hatta 1980'li yılların dahi çok gerisindedir.

Dış ticaret açığının boyutundan dış ticaretin yapısı daha da önemli ve belirleyicidir. Türkiye, montaj ağırlıklı dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları ihraç ederken stratejik olarak nitelendirilen, ulusal gelir artışını doğrudan etkileyen, enerji, ara malı ve sermaye malı ithal etmektedir. Bu nedenle dışalımda bir aksama, büyüme hızını düşürürken kıtlıklara da yol açacak etki doğurur.

Türkiye'de vurgulanmayan bir gelişme de enflasyonun yeniden iki haneye yükselmesi, hedeflenen hızı katlamasıdır. 2011 yılı için TÜFE'de yıl sonu artış oranı yüzde 5.3 olarak hedeflenmiştir. Kasım 2011 sonu itibarıyla TÜFE artışı yüzde 9.48'e ulaşmıştır. Aralık sonu itibarıyla baz etkisiyle de TÜFE'de de fiyat artış oranının yüzde 10'u aşması beklenmektedir. Belirgin biçimde artan yüzde yüze yaklaşan fiyat artışı, herhalde başarı göstergesi olamaz.

Yukarıdaki kısa çözümlemeye göre 2011 yılındaki büyüme hızı bir başarı değildir; geçici . nedenlerden kaynaklanmış olup süreklilik göstermesi olasılığı da yoktur. Nitekim 2012 yılı için büyüme hızı, "Orta Vadeli Program"ûa (OVK) yüzde 4.0 olarak belirlenmiştir. IMF'nin revize tahminin de büyüme hızı yüzde 2'ye değer çekilmiştir. Özellikle AB'deki gelişmelere göre büyüme hızının yüzde 2'nin de altına düşmesi, hatta negatif olması olasıdır. Bu durumda iki yıl için ortalama büyüme hızı yüzde 4 dolayında gerçekleşecektir. Bu bir başarı sayılabilir mi? Bir sonucu değerlendirirken nedenlerini ve sürekliliğini göz önünde tutmamız gerekiyor.

Öztin Akgüç/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget