Dünya’da 1946’dan başlayıp 1991 yılına kadar süren dönemin bir özelliği de, şimdi dağılmış bulunan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile ABD arasında müthiş bir soğuk savaşın sürmesiydi.
Savaşın soğuğu sıcağı mı olur diyebilecekler için söyleyelim; bu iki ülke ve taraftarı ülkeler birbirleriyle toplu tüfekli savaşmıyor ama kendi aralarında ciddi bir biçimde sürtüşüyor, askeri ve politik alanlarda korkunç bir propaganda savaşını sürdürüyorlardı.
Bu amansız rekabet 1991 yılına SSCB’nin dağılmasına kadar sürdü.
Soğuk savaş döneminin belki de hatırlandığında keyif verecek tek iyi tarafı, propaganda amacıyla uydurulan fıkralarıydı.
Aşağıdaki konuya girmeden önce, yazıya biraz olsun renk katabilmek için şimdi bunlardan birini; Amerikalıların Ruslar için uydurduklarından birini anlatacağım.
Fıkraya göre, o günlerde ABD ile SSCB futbol takımlarının katıldığı “ikili” bir turnuva düzenlenir.
Tabii ki Amerikan uydurması olduğu için de maçı Amerikan takımı kazanır.
Devir soğuk harp devri.
Bu sonucu Rus gazeteleri kendi halkına nasıl versinler?
Takım basbayağı mağlup!
Düşünürler, formülü bulurlar ve başlığı atarlar:
“Yapılan turnuvada başarılı bir oyun çıkaran Sovyetler Birliği ikinci oldu.
Buna karşılık Kapitalist Amerikalılar ancak sondan ikinciliği elde edebildiler”.
Bu eski hikaye de nereden geldi aklına diyeceksiniz değil mi?
Söyleyeyim: Türkiye’nin ithalat ve ihracat rakamlarının basınımıza yansımasından ya da bir başka deyişle halkımıza yansıtılmasından.
Şimdi bu fıkraya yarışan iki devleti değil de “ihracat” ile “ithalat”ı koyun, alın karşınıza bu konudaki “haber”leri, bakın bakalım bir zamanların ünlü propaganda fıkrası ile bu günkü durumun birbirine benzerliği hangi ölçülerdedir.
***
TÜİK verilerine göre:
Türkiye’nin 2011 yılı ilk 9 aylık ithalatı 181,6 milyar dolar iken ihracatı sadece 99,5 milyar dolar.
Aradaki açık ise 82,1 milyar dolardır.
10’uncu ay itibariyle gerçekleşen rakamlar da şöyle: İthalat 201,5 milyar dolar, ihracat 111,3 milyar dolar.
Aradaki açık biraz daha büyümüştür ve 90,2 milyar dolara çıkmıştır.
Şimdi dönüp bu verilerin bizdeki “haberler”de nasıl verildiğine bakarsanız pek çok başlığın şöyle atıldığını görürsünüz:
“İhracat rekora koştu!”
Bizim bildiğimiz, bir ekonominin dış ticaretteki başarısı ölçülürken sadece ihracatın değil ithalatın da nasıl koştuğuna bakılır ve olay birlikte değerlendirilir.
Ama nedense bizde verilen “haber”lerden çoğunda bu iki koşucudan sadece “ihracat”ın rekora koştuğu bildirilir de, onun açık-ara önünde koşan “ithalat”ın sözü bile edilmez.
Siz hiçbir koşuda birincinin arkasından giden ikincinin “rekora koştuğu”nu duydunuz ya da gördünüz mü?
Ben gördüm.
Yukarıdaki o soğuk savaş propagandası yapılan fıkrada ikili turnuvanın birincisi sondan ikinci, sonuncu olan da baştan ikinci diye pazarlanıyordu.
Hey gidi günler hey, o ne biçim pazarlamaydı!
Bülent Soylan
Yorum Gönder