Çok değil birkaç yıl önce yaptığım son Rusya gezisinde tanıdığım rehber; “Ruslar” demişti: “Siyaseten hiçbir zaman böylesine ölü, böylesine sönük olmadı!”
Mesleği gerçekte doktorluk olan rehberimiz, ekmeğini taştan çıkarmak için turist gezdiriyordu. Baş döndürücü hızla son bir haftada internette örgütlenen muhalefetin simge ismi 35 yaşındaki Aleksei Navalny gibi o da aynı “post-Sovyet dönemi” kuşağındandı.
St. Petersburg’u bize unutulmayacak şekilde gezdiren genç doktor rehberimiz; “Putin’siz Rusya!” sloganıyla bugün meydanlara dökülen Ruslardan farklı şeyler söylemiyordu.
Bundan böyle yazıda “Dimitri” adıyla anacağım genç rehber; Navalny’nin “Dolandırıcılar ve Hırsızlar Partisi” ismini taktığı “Birleşik Rusya”/iktidar partisinin çok yaygın ve sistemli yolsuzluklarından şikâyetçiydi. Doğalgaz ve petrol şirketlerindeki gizli hisseler yoluyla, Putin’in 40 milyar dolar civarında servet edindiğini ilk kez bana o söylemişti. Bu minval bilgilerin internet ortamında gayet yaygın olduğunu ancak “Putinizm” baskıları nedeniyle serbestçe konuşulamadığını anlatıyordu Dimitri.
‘Çürük çorba malzemesinden bıktık’
Doktor olması hasebiyle Rusya’nın gerileyen sağlık koşullarından, düşük doğum hızıyla daralan nüfusundan, kronik alkol problemlerinden, azgelişmiş ülkelerle karşılaştırılabilecek ölçüde kısa yaşam beklentilerinden de Dimitri söz etmiş; yoğun ekonomik sorunlardan yakınmıştı. Ekonominin temel dayanağının yüksek petrol gelirlerinden ibaret olduğunu anlatan muhatabım; bunun yanı sıra ortada doğru dürüst bir Rus imalatı da olmadığını belirtmişti. Hatta şöyle bir şey söylemişti: “Büyük mağazalardaki mallara şöyle bir bakın: Hindistan, Çin, Bangladeş, Kore… Asya’ nın dört bir yanında üretilen eşyalar görürsünüz. Bunlar arasında tek bir ‘Rusya Federasyonu malıdır” etiketine rastladınız mı? Rusya görece anlamda geriliyor ve çok yönlü bir gerileme bu.”
Bir dokun bin ah işit misali St. Petersburg’da geçirdiğim üç gün boyunca Dimitri’yi dinledim. Putin karşıtı sloganlarla büyük “korku duvarını yıkıp” sokaklara inen Ruslara baktıkça şimdi hep onu, doktor rehberim; Dimitri’yi düşünüyorum. Zembereğinden boşalan bu yüksek dozlu muhalefet, sadece pazar günkü seçimlerde yapılan sandık hileleriyle açıklanamaz. Hileli seçim, yıllar yılı kendisini ifade edemeyen muhalefetin belli ki sabrını taşıran son damla oldu.
“Putin karşıtı gösterilerde” yer alan Rus muhaliflerin geniş dağılımından da nitekim bunu anlayabiliyoruz: Liberallerden milliyetçilere, sağ uçtan sol uca dek her siyasi görüş mensubu var aralarında.
Dün, bu geniş dağılımdan gelen, çok yönlü muhalefeti, küresel kanal “France 24” televizyonuna konuşan bir Moskovalı; “Önümüze dayatılan bu çorbanın çürük malzemelerinden artık bıktık!” diye anlattı: “Yalnız işbaşındaki Birleşik Rusya Partisi’nden değil; muhalefet partilerinden de usandık. Muhalefet de sahici bir seçim sunmuyor. Yoz politikacılardan, yolsuzluklardan çok daraldık. Fikir ve ifade özgürlüklerinin olmadığı bir rejimde yaşamaktan sıkıldık!”
Yirmi yılın en büyük gösterisi
Muhalifler, Arap Baharı’ndaki gibi şimdi uluorta “diktatörü devirmek” talepleriyle meydanlara inmiyor.
Putin karşıtı sloganlar atmakla birlikte, Rusya’nın muhalif gösterilerinde öncelikli olarak ileriye sürülen talepler; “hileli seçimlerin iptali” ve “YSK başkanının istifa etmesi” ile sınırlı…
Parlamento seçimlerinden bu yana geçen ilk haftada birdenbire “son yirmi yılın en büyük gösterilerine” dönüşen sokak hareketleri; bu bağlamda daha çok 2009’da İran’da yaşanan “Yeşil İsyan”ı anımsatıyor.
Hatırlanabileceği gibi İran’ın “Yeşil İsyan”ı da, hileli seçime karşı, “sandığın yenilenmesi” istemiyle internet ortamından yayılan bir örgütlenmeyle başlamış, kısa sürede “Ahmedinejad” ve “rejim karşıtı bir bilek güreşine” dönüşmüştü.
İran; Mısır ve Tunus gibi ülkelerle karşılaştırılmayacak oranda güçlü ve örgütlü bir “baskı devleti” olduğu için, ivme dozu yükselen isyan on beş günde, her türlü zor ve şiddete başvurularak ardından bastırılmıştı. Büyük olasılıkla Rusya’da da olacak olan şimdi budur.
Tarihini geçmişte birkaç kez sıfırlayan Rusya; İran gibi malum bir “devrim ülkesi”. Bu ülkelerde isyanlar büyürse, işin sonu devrim yapmaya kadar varıyor. “Putin Rusyası” da, “Ahmedinejad İranı” gibi durumu bu itibarla hemen zapturapt altına almak için her yöntemi kullanacaktır.
Ahmedinejad’ın sokaklarda -misal- isyancıları sindiren “besiç” güçleri varsa, Putin’in de -partisinin sözüm ona “gençlik kolları” olarak adlandırılan- “Naşi”leri var. Putin rejimi, TV ekranlarında gördüğümüz devasa güvenlik aparatusunu “isyancılar” üzerine salmakla yetinmeyecek, Hitler’in “gençlik kollarıyla” karşılaştırılan “Naşiler”de muhalifleri hizaya sokmak amacıyla ilk günden bu yana olduğu gibi büyük ihtimalle seferber edilecek.
Marttaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Putin, ciddi bir yol ayrımında. Ya komşu İran’da tanık olduğumuz yöntemlere başvurup büsbütün sertleşecek ya demokratik taleplere taviz verecek.
Siz demokratik bir Putin düşünebiliyor musunuz? Keşke olabilse.
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder