Başbakan’ın Çankaya’ya çık(a)mayacağı kesinleşti. AKP derin bir nefes aldı.
Görev sürem beş yıl veya yedi yıl olur; ilgilenmiyorum diyen Çankaya’daki AKP’linin RTE’den müjdeli haberi aldığı
günden beri ekranlardaki yüzüne, parlayan gözlerine dikkat ettiniz mi?
Ya RTE? Ameliyattan önceki hareketliliğini yitirmiş, yorgun, düşünceli bir portre çiziyor.
Haftanın dört günü başkentte ise üç günü İstanbul’da. Medyamıza göre evinde istirahat ediyor.
Ne medya ne de muhalefet RTE’nin neredeyse 1 aya yaklaşan ve uzayacağa benzeyen “nekahet ve istirahat” süresinin nedenini araştırma gereğini duyuyor.
“İyiyim, daha iyi olacağım” diye kısa bir açıklama yapınca Başbakan; medya sağlık sorununu, çalışmalarını sürdürmek için İstanbul’u neden mesken tuttuğunu ve acaba RTE, İstanbul’da tedavisine devam mı ediliyor, örneğin kemoterapi mi uygulanıyor diye, akıllara takılan kuşkuları, kaygıları yanıtlayacak araştırmalardan vazgeçti.
***
Mehmet Ali Birand; önceki akşam Kanal D’de haberleri sunarken bu soruları bütünüyle karşılayan, medyamıza layık, veciz bir yorum yaptı.
Başbakan’ın sağlığının yalnız AKP’yi ilgilendirmediğini söyledi.
“Muhalefet de Başbakan’ın sağlığına titizleniyor” dedi ve… muhalefetin gerekçesini şöyle açıkladı: “Ülkedeki istikrar bozulmasın diye!”
Bu yoruma göre, CHP ve MHP; AKP’yi ilk seçimde devirmeye çalışmıyor...
Aman RTE başımızdan eksik olmasın; yoksa, mazallah ülkede istikrar bozulur diye korkuyor!
Dümbüllü’nün kavuğu şimdi kimin başında benzeri olmadık konularla ilgili yazılı-sözlü önergeler veren muhalefet milletvekilleri; Başbakan’ın haftanın üç günü neden Ankara’daki evinde değil de, İstanbul’da istirahat ettiğini parlamentoya getirmiyor.
Hadi anladık. Medyanın yanlısı yansız görüneni Başbakan’ı “incitmemek” nezaketine sarılarak konunun üzerine gitmiyor.
Grup ve parti kararı yoksa kimi milletvekillerinin elini bağlayan mı var?
***
Diyeceksiniz ki medya böyük mü böyük sorunlarla uğraşıyor...
Merakları kışkırtıcı bu türden olaylara yanıt aramaya, halkımızı aydınlatmaya vakit ayırmıyor.
Lakin bir Amerikalı gazeteci; medyamızın övdüğü istikrarın, istikrarsızlığın daniskası olduğunu, üstelik Washington Post gibi önemli bir gazete yazıyor.
Adı David Ignatius; ABD yönetimine yakın. (Yalçın Doğan’ın yazdığına göre) Arap Baharı nedeniyle Beyaz Saray’ın RTE’ye bakışını özetlerken, bir yerde şöyle tanımlıyor Başbakanı:
“Ne var ki, Erdoğan basın özgürlüğünü, yargı ve ordunun bağımsızlığını aşağıya çekerek, ülkesinde demokratik alanı daraltmış bulunuyor.”
Dış politikada da istikrarlı gidişin nasıl istikrarsızlığa dönüştüğünü de David Ignatius’un Obama-RTE arasındaki ilişkileri içeren gizli tutanaklara dayanarak yazdıklarından öğrendik:
“Konu Suriye. Obama Suriye’de yönetimin değişmesi için bastırıyor. Bunu gerçek kılmak üzere, devreye Türk-Amerikan işbirliği giriyor.
Erdoğan, Obama’ya ‘Beşşar Esad’ın, ülkesinde reform yapacağına ilişkin söz verdiğini’ anlatıyor. Arasındaki dostluğa güvenerek, ‘Esad’ı 72 saatte ikna edebileceğini’ aktarıyor.
Ancak, Esad verdiği sözü tutmadı. Türk Başbakanı mahcup durumda kaldı ve fena sinirlendi”.
Gerisi biliniyor. RTE ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Esad’ı devirmek için Suriyeli muhaliflerin destekçisi ve hamisi oldular. Ama, onlarca 72 saat geçti. Esad halkına silah kullanmaya devam ediyor.
Amerika, Türk-ABD işbirliğini ustaca kullanarak, Arap dünyasında saygın yeri olan RTE’yi (tabii Türkiye’yi) Suriye’ye karşı silah olarak kullanıyor.
***
Eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu başkanlığındaki CHP heyeti, Amerikan başkentinde bir süre yetkili çevrelerle 40 görüşme yaptı.
Loğoğlu gezinin amacını önceki gün Taraf gazetesinde yayımlanan röportajında bakın nasıl açıklıyor:
“Soru: Memnun ayrıldınız mı görüşmelerden?”
Loğoğlu: “CHP açısından bazı yanlış algılamaları gidermiş olduk.”
ABD’ye bağımlı dış politikada AKP artık yalnız değil!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder