Yalnızca milli ekonominin değil, vatandaşın cüzdanına da bomba koyan “özelleştirme” tezgahı, siyaset-rant ilişkisini kuran bir çok çevreyi kısa sürede zengin etti... Kimi yandaş kalemşorlar ise çıkarları olsa gerek, uygulamayı militanca savunmakta ısrar ediyorlar!..
Devlet-millet malının pervasızca pazarlanması, AKP iktidarı döneminde de tam gaz gidiyor!.. Yalnızca TEKEL ve Et Balık Kurumu‘nun lojman ve arazi bedelleri bile sırtını siyasete dayayanları köşe etti!..
Anlayacağınız birileri voleyi vururken, olan gariban vatandaşa oluyor...
Özelleştirmenin yükü vatandaşa dedik ya; bunun en çarpıcı örneği enerji kuruluşlarının satılmasıyla yaşandı. Faturasını incelemeyen vatandaş trafodan yediği kazığı yeni yeni fark ediyor...
Elektrik faturalarında para koparmak için her türlü tezgah kurulmuş!.. Nereden bakarsanız bakın insanı çileden çıkartan kanunsuz uygulamalar dizisi...
Adamlar elektrik satarken “sayaç okuma” parasını bile aboneden tırtıklıyor!.. “Dağıtım bedeli” denen para ise rezaletin danıskası!..
Hele bir de “kayıp kaçak bedeli” adı altında para alınması yok mu, insan faturaya bakarken bile utanıyor!..
Düşünebiliyor musunuz; fırından ekmek almaya gittiniz; fırıncı sizden hamuru yoğurma bedeli, ekmeği tartma bedeli ve poşete koyma bedelinin yanı sıra, eksik gramaj adı altında da para istedi...
Çıldırmaz mısınız?.. Vay anasına demez misiniz?..
Şimdi bu ülkeyi yönetenlere soruyorum; bir devlet hırsızlığı teşvik eder mi?..
Bir devlet, hırsızın çaldığı elektriğin bedelini namuslu vatandaştan çıkarır mı?..
Ne yazık ki, sorumsuz olan yalnızca hükümet yetkilileri değil!.. Halk için mücadele etmesi gereken sivil toplum örgütlerinin duyarsızlığı da kanunsuzluğa cesaret veriyor!..
Eskiden memleketteki çarpıklıkları takip edip adliyeye koşan meslek kuruluşları vardı!.. Örneğin TMMOB vardı, örneğin elektrik mühendisleri odası vardı, tüketici dernekleri vardı!..
Onlar; nerede yağma, vurgun, hırsızlık, adaletsizlik varsa davalar açar yurttaşın haklarını korurlardı.
Herhalde AKP iktidarı dönemindeki sindirmeci politikadan onlar da etkilenmiş olacak ki, bayağı sinmişler...
Ama vatandaş sinmiyor işte!... Elektrik faturalarındaki rezaletlere vatandaş artık isyan ediyor!..
Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, Tüketici Sorunları İlçe Hakem Heyeti’ne başvuran avukat Muhammet Kadir Karaçelebi, ağustos ayında kendisine gönderilen elektrik faturasındaki 23,64 liralık kayıp kaçak bedeli, 26,41 liralık dağıtım bedeli, 3 liralık personel satış hizmet bedeli, 86 kuruşluk personel sayaç okuma bedeli ve 6 liralık iletişim sistemleri bedeli olmak üzere 59,91 liranın haksız olduğunu ileri sürerek şikayetçi olmuş.
Avukatın başvurusu üzerine hakem heyeti, 59,91 liranın yasal faizi ile birlikte tüketiciye iadesine karar vermiş!..
Ne yani şimdi, herkes fatura vurgununa karşı mahkemelere mi koşsun?.. Peki nerede şu adalet ve demokrasiciler?.. Nerede muhalefetteki CHP ile MHP’nin milletvekilleri?..
Sözün kısası; bu ülkede bir Enerji Bakanı var mı?.. Peki varsa bu fatura rezaletine niye dur demiyor acaba?..
Hırsızlığın bedelini namuslu vatandaştan tahsil edenlere niçin göz yumuyor acaba?..
Aman doktora gitmeyin!..
Her köşede devasa bir hastane binası... Her köşede kaderine terk edilmiş devlet hastanelerini kıskandıran, tam teşekküllü sağlık kompleksleri...
Sokaktaki vatandaşın fısıltı gazetesine bakarsanız, bu hastanelerin çoğu “siyasilerin akrabalarına ait!..”
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ama yine de günahı söyleyenin boynuna!..
Bizim asıl konumuz hastane değil; yüzü astarından pahalı reçeteler... Aydınlık‘ın Pazar günkü sayısının altıncı sayfasındaki ilginç bir haberin başlığı da çarpıcıydı; “Doktora reçete yazdırmak daha pahalı.”
Bu haberde gösterilen bir reçete, “artık hastanelerde kuyruk yok” teranesiyle AKP propagandası yapanlara tokat atıyor!..
Bakınız; bir reçeteye yazılan 8 lira 65 kuruşluk ilaç için vatandaş ne kadar ödemiş:
“Muayene tutarı” 10 TL, “ilaç farkı” 1.93.TL, “katılım payı” 0.86 TL, “reçete katılım payı” 3 TL...
Aydınlık’a bilgi veren eczacı Ayşe Sönmez demiş ki, “8 lira 65 kuruşluk ilaç için hastanın ödeyeceği para 15 lirayı aşıyor.”
Sönmez, işte bu uygulama nedeniyle hastaların doktora gitmek yerine eş dost tavsiyesiyle ilaç kullanmaya başladığına dikkat çekmiş.
Anlaşılan yurttaşlar bu gidişle, önce falcıya gidip hastalığını öğrenecek sonra da kocakarı ilacı alacak!..
Sanayi Bakanlığı susacak mı?..
Bu köşede 16 Aralık Cuma günü, “İşini bilen farecikler” başlıklı bir yazı vardı...
Yazı, son günlerde iyice yoğunlaşan sahte bal vurgununun yanı sıra, İstanbul’daki bazı akaryakıt istasyonlarında depolara eksik yakıt pompalandığına da dikkat çekiyordu...
Üstelik o yazıda, bizzat yaşadığım tuhaf bir yakıt alma öyküsüne de yer vermiştim...
Sanayi Bakanlığı yetkilileri, yandaş medyayı Aydınlık’a tercih edebilirler!.. Ancak bu gazeteyi her gün satın alan 60 bini aşkın yurttaş adına tekrar soruyorum:
Bu ülkede Sanayi Bakanlığı diye bir kurum var mı?.. O kurumun İstanbul’da da bir birimi olabilir mi?..
Bu köşeden açıkça ihbarda bulunmama rağmen, Sanayi Bakanlığı kurumları özellikle Kadıköy’deki yakıt istasyonlarının sayaçlarını ve yakıtlarının içeriğini kontrol etmeyi düşünüyor mu?..
Elektrik faturalarındaki haksız uygulamaları, bal sahtekarlarını, ilaç reçetelerindeki adaletsizliği olduğu gibi yakıt istasyonlarındaki vurgunu da bıkmadan usanmadan yazacağız...
Devlet, devletliğini hissettirene kadar!..
Mehmet Faraç/AYDINLIK
Yorum Gönder