Melih Cevdet Anday,o enfes cuma yazılarından birinde bir gün Türkiye'nin en büyük sorununun Rönesans,Reform ve Aydınlanmayı yaşamamış olması olduğunu yazmıştı.
Şaşırmıştım,Melih Cevdet Anday bunu nasıl yazabilirdi,o ki,Türk Rönesansı'nın ve Aydınlanmasının en parlak örneklerinden biriydi.
Melih Bey daha sonra.geç de olsa güdük de kalsa.bir Türk Rönesansı'nın yaşandığını kabul etti ve parlak zekâsıyla şu saptamada bulunmayı da unutmadı.
- Bu nasıl bir Rönesans ve Aydınlanma ise hem bizleri yaratıyor,hem de Türk İslam sentezini...
Cumhuriyetin tarihine dikkatle bakanların ilk gördükleri şey Türk Rönesansı ve Aydınlanması'dır.Bu olguyu görmeden Cumhuriyete bakanlar,orada hiçbir şey görmemişler demektir.Kuşkusuz bu hareket gökten zembille inmemiş,ilk kıpırdanmalar Osmanlı'nın son dönemlerinde başlamıştır.
Türk Aydınlanmasının savaşımcıları sanıldığından fazladır ve her biri de Cumhuriyetin öğretmenleridirler.Melih Cevdet Anday,Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,Vedat Günyol,İlhan Selçuk gibi,uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin.. sayfasını kürsü olarak kullanmış olan bu ön sırada yer alan Aydınlanma hocaları arasında.
Server Tanilli de vardır....
Bu aydınlanma hocasını ilk gördüğüm günü çok iyi anımsıyorum,1961 yılıydı ve bir Medeni Hukuk dersinde kısa boylu biri Hukuk Fakültesi, sınıf amfisinin kapısından girip,sağ elinin işaretparmağı ileride.konuşarak ilerledi...
İlk söylediği sözü de anımsıyorum.
- Grotius...Sonra bir an durakladı ve sordu.
- Grotius'u bilmiyor musunuz..
.Grotius'u hiç duymadınız mı...
Çok şaşırmıştı.Bilmiyorum,sonradan altı ciltlik.Yüzyılların Gerçeği ve Mirası,adını alacak olan,Uygarlık Tarihi,ri,yazmayı ve bunu ders olarak öğrencilerine okutmayı,zaman mı geçirdi ilk kez aklından.
Türkiye'de aydının ve Aydınlanmacının rolünün yeterince anlaşılmadığını sanırım,her şeyin yukarıdan verildiği,kolayca elde edildiği için kıymetinin bilinmediği yolundaki yanlış düşünce de buradan kaynaklanmaktadır.Bu düşüncenin bir dayanağı olmadığını bize yaşadığımız olaylar göstermiştir.
Türkiye'nin Aydınlanmacıları Cumhuriyetin adsız kahramanları,yirminci yüzyılın örneğine belki başka gelişmekte olan ülkelerde rastlanan ilginç mahluklarıdırlar....
Türkiye'nin aydını 20 yüzyılda.geçmişi.bugünü ve geleceği aynı anda nice baskı ve mihneti de sırtlanarak yaşamış,kendine özgü bir yaratıktır.Onlar,canlarını dişlerine takmış,çok çaba harcamış,çok ağır bedeller ödemişlerdir.Türk aydınlanmacılar,ateşi tanrıların katından çalıp,insanlara ulaştıran Porometheus gibi cezasız kalmadılar,yaptıklarının bedelini ödediler.Hapiste,bininci gününü doldurmuş olan,bu kafilenin üstatlarına oranla yenilerinden sayılacak.
Mustafa Balbay bunlardan biridir.Hepimizin olduğu gibi,onun da hocası olan Server Tanilli ise,mahkemeler ve baskılarla dolu geçirdiği yaşamında.Aydınlanmaya sıkılan kurşun ile,Nisan 1978'den itibaren boyundan aşağısı felç olarak tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda kalmıştır.Ne var ki,bilgenin,devrimcinin özgürlüğünü hiçbir şey alamıyor elinden.
Server Tanilli,tekerlekli sandalyedeki.33 yılını çoğu kişiyi kıskandıracak bir özgürlük ve verimlilik içinde geçirmiş,kaleme aldığı eserler birbirini izlemiştir.
Aydınlanmanın ateşiyle aydınlanmış olan bu öncü Hoca tüm yaşamını Aydınlanmaya.demokrasiye,emeğin kutsallığına adamış olarak yaşadı.
O hepimizin devrimci hocasıydı.Ama o benim hukuk fakültesindeki hocamdı da...
Güle güle Hocam..
Ali Sirmen/Cumhuriyet
Yorum Gönder