SEVGİLİ okuyucularım, Türk insanına atılan yasal kazıklar dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Yazıyorsunuz, söylüyorsunuz, belgeliyorsunuz ama hiçbir hükümet yetkilisi umursamıyor.
Onlar sadece gelen paraya bakıyor.
Elektrik, su, doğalgaz, telefon faturalarında vergi üstüne vergi bindiriliyor, anlamsız bazı başlıklar altında vatandaş resmen soyuluyor.
Bugün size elektrik soygunundan somut bir örnek daha veriyorum. Bu olaya daha önce yazılarımda ben de değindim, başkaları da değindi. Yani yazacaklarım yeni değil.
Ancak bu soygunların üzerinde ısrarla durulması gerekiyor.
1999 Marmara depremi sonrasında Türkiye korkunç bir acıya bürünmüştü. Yapılan deprem harcamalarının bir bölümünü olsun çıkarmak için hükümet cep telefonlarına iletişim vergisi isimli bir vergi koymuştu. Elde edilen gelir deprem bölgesi için harcanacaktı.
Depremden bir süre sonra iktidara AKP geldi. Van depremi sonrasında Marmara depremi için konulan vergiden elde edilen gelirin nerede olduğu, nerelere harcandığı hükümete sorulduğunda verilen yanıt muhteşemdi:
“O paralarla otoyol falan yaptık!”
Aslında paranın hesabı tutulmamıştı. Nereye harcandığı da belli değildi. Böyle yuvarlak laflarla geçiştirdiler. Deprem vergisi AKP’ye yaramıştı.
***
Burada gördüğünüz fatura, bizim evin mütevazı elektrik faturası. Milyonlarca elektrik abonesi gibi, sizler gibi, ben de kazıklanıyorum.
Hemen belirteyim, Türkiye’de toplam 50 milyon dolaylarında elektrik abonesi var.
Evler, işyerleri, fabrikalar, belediyeler, kamu kurumları, hastaneler, okullar, aklınıza gelen her yer elektrik abonesi.
AKP hükümeti, Türkiye’nin dört bir yanında elektrik dağıtım ve satışını özelleştirdi. Bu firmalar yüz milyarlarca lira (veya dolar) ödeyerek bu hakkı satın aldılar. Bizim faturaları artık bu özel şirketler hazırlayıp parayı topluyorlar!
Özelleştirme için ödedikleri çok büyük paraları ise bizim gibi yolunacak kazlardan çıkarıyorlar.
İstersen ödeme! Elektriğin anında kesilir ve hayatın kayar.
***
Sevgili okuyucularım, bizim eve gelen son faturada elektrik tüketim bedeli 40.69 Törkiş lira.
Ama kazıklama rakamları işin içine girdiği için ben bunun yaklaşık iki misli -74.20 lira- para ödüyorum. Sizler de öyle. İsterseniz faturalarınıza bir daha bakın, yediğiniz kazıkları görün.
Şimdi şu anlamsız rakamlara bir kez daha bakalım:
Kaçak kullanım bedeli 7.28 lira. Ülkemizin dört bir yanında, büyük kentlerde, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da ve her yerde uyanıklar kaçak elektrik kullanıyor.
Bunlar elektrikle ısınıyor, gece yatağa elektrikli battaniye ile giriyor, elektrikle sıcak su elde ediyor ve bir kuruş vermiyor. Oy kaygısıyla onların üzerine gidilmiyor. Onların ceremesini biz 50 milyon abone çekiyoruz. Biz niçin her ay, bu sahtekarların kullandığı kaçak elektriğin parasını ödüyoruz ki!
Dağıtım bedeli 8.16 lira.
Per.Sat.Hiz.Bed. adı altında ne idüğü belirsiz bir şey için ödenen para 90 kuruş.
Psh.Say.Oku.Bed. adı altında 26 kuruş, İletişim Sistemi Kullanma bedeli adı altında 1 lira 80 kuruş.
Sonra enerji fonu geliyor, 48 kuruş.
Sırada bundan sonra tam bir rezalet var:
TRT payı 96 kuruş!
Ben TRT (Tayyip Radyo Televizyonu) falan izlemem. TRT, Türkiye’nin en az izlenen televizyonu. Tam anlamıyla iktidar borazanı. Ne kadar yandaş ve torpilli varsa oraya doldurulmuş, her biri en yüksek maaşları alıyor…
Ve 50 milyon abone, elektrik faturalarında ödediği paralarla TRT’yi besliyor.
Bunun altında elektrik tüketim vergisi var, 2 lira 40 kuruş.
Şimdi dikkat ediniz, böylece vergimizi ödemiş olduk mu? Olduk!
Sonra KDV matrahı 62 lira 93 kuruş geliyor.
Onun altında ise KDV 11 lira 33 kuruş.
Ödenmiş verginin de vergisini, KDV’sini ödüyoruz! Bununla da kalmıyor, kaçak elektrik parasının, TRT payının da vergisini ödemiş oluyoruz.
Sonunda bizim ev faturası yükseliyor 74 lira 20 kuruşa!
***
Ancak burada çok önemli bir olay var ve onu unutmamak gerekiyor. Bu verdiğim rakamlar bizim mütevazı ev faturası. Bir de işyerlerini, fabrikaları düşünün. Onların faturalarında kaçak bedeli, TRT payı vesaire, anormal rakamlara ulaşıyor.
O rakamları 50 milyon elektrik abonesi ile çarptığınızda, nasıl soyulduğumuzun gerçek boyutları ortaya çıkıyor.
Bizi soyanlar ve soyduranlar, bu faturalarla sinekten yağ çıkarmayı başarıyorlar.
Sizlerden her gün yoğun yakınmalar alıyorum. “Bu soygunu, bu vurgunu yazın” diyorsunuz. Yazıyoruz. Daha önce de yazdım ama duvardan ses geliyor, hükümetten gelmiyor.
Bunların dini imanı para olduğu için aldırmıyorlar, sadece gelen paraya bakıyorlar. Diyorlar ki “Nasıl olsa bu ahalinin yarısı hazır asker, bize oy veriyor. Onlar soyulmaya razı. Geri kalanlar bağırsa kaç yazar, tepki gösterse kaç yazar!”
Haksızlar mı!
Emin Çölaşan/SÖZCÜ
Yorum Gönder