Düş Parantezleri... - Hikmet Çetinkaya

İsyankâr bir ruhun, serseriliğin, o yaşama sevincinin içinde gibiydim...
Masmavi bir göğün altında yürüyordum, umutsuz.
Zamanın o bilinmeyen diliminde, dünya kayasının yosunlu yamacında, zeytin ağaçlarının altında, o küçük evde tek başıma oturuyordum.
Yıllar önceydi...
Belgrad’da bir akşamüstü, kırmızı bir toprak altında güneşe yürüyen çiçek, aşk ve düş parantezleri içindeydi.
Oysa güneş vardı dışarıda.
Kızıl nar çiçekleri sonbaharda açar.
Ben yine bir sonbahar akşamında Belgrad’dan Prag’a trenle giderken, Franz Kafka’nın “Sevgili Milena”sını okurken, Filistin’de ölen çocukları anımsıyordum.
***
Aşk ve düş parantezleri arasında yaşanan gelgitler, bir tutam sevinç, özlem, tutku ve aşk...
10 yıl önceydi ve ben Prag’da ülkemin insanlarını, genç ölümleri, kitapların suç öğesi sayıldığı yılları düşünüyordum.
Ve bugün de aynı düşünce ormanındayım...
Belge Yayınları’nın basılması, “Server Tanilli ve Ragıp Zarakolu neredeler” diye sorulması...
Oysa Tanilli kısa bir süre önce ölmüş, Zarakolu ise tutuklanmıştı.
Franz Kafka ve Pablo Neruda, haberi okuyunca geldi aklıma...
Kafka’nın Milena’sı, Neruda’nın şiirleri...
Kafka’nın “Dava”sını okudum önceki gece gün ışıyana dek.
“Dava” umutsuzluğun, 20. yüzyılın korku çağının kurtarılmasını anlatan olağanüstü bir romandır.
***
Korkunun egemenliğini... Çaresizliği... Felaketin ayak izlerini...
Milena’ya mektuplarını, Neruda’nın o çok beğendiğim şiirlerini...
Kafka’nın Milena’ya mektupları önceleri dostça başlar, bir süre sonra tutkulu bir aşka dönüşür.
Üstelik salt mektuplarda kalan, duygusal bir aşktır bu.
Üç yıl sürer mektuplar...
Üç yıl boyunca iki ya da üç kez buluşurlar. Kafka, her buluşma sonrasında suçluluk duygusuna kapılır.
Kahrolur, kendinden tiksinir ama her buluşma anını sabırsızlıkla bekler.
Milena’nın evli, kendisinin nişanlı oluşu bu aşkı ve özlemi engellemez.
Kierkegaard’ın, Werther’in aşkı gibidir ikisinin yaşadıkları...
Aşkın soyluluğu ve soysuzluğu iç içedir burada.
Büyük bir yazarın iç hesaplaşmasını ve duyarlığını da sergiler.
***
Neruda’yı bir başka yazımda anlatacağım...
Uzayan bir denizin sesinde, maviliğin olanca güzelliğinde Neruda’nın “Aşk” şiirinin dizeleriyle yetineceğim bugün.
“Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil,
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
Kuşatan, genel, üzgün, müthiş,
Bayraklarla donanmış, yaslı,
Yıldızlar gibi çiçek açan,
Bir öpüş kadar ölçüsüz.”

Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget