Düdük - Yılmaz Özdil

Adı lazım değil, bi gün bi gazetedeyim, öğrendik ki, bizim patrona ait televizyonda “dükkan içinde dükkan” açılmış, televizyonun yöneticisi dizi yapımcısıyla anlaşmış, 13 bölüm üzerinden patrona para ödetiyor, 1 bölümün parasını kendi cebine atıyor.
Bana ne desek, olmaz, patrona anlatsak, ispiyonlamış gibi olacağız, en iyisi suratına söylemek, rezaletin ayyuka çıkmış, ayıptır dedik. Tırıs tırıs gitti. Yarım saat sonra patron beni çağırdı, aslında haberdar olduğunu söyledi, bu işi düdüklü tencere gibi düşüneceksin dedi, bi yerden hava kaçırmazsa, basınçtan patlar, yeter ki, nereden kaçtığını, düdüğün kim olduğunu bil!
Reyting şikesi... Düdüktür.
Bilinen, göz göre göre, göz yumulan.
O patron artık yok, düdük hâlâ piyasada.
Seneler önce, atv’de genel müdürüm... atv haber’den yardımcılarım Korcan Karar ve Murat Demirel’le oturuyoruz. Siyasi kimliği olan bi yapımcı geldi. Yalakanın önde gideni. Dizi getirdi. Kaç para? Şu kadar... Bana vermeyi düşündüğün avantayı düş, fiyatı ona göre söyle dedim, alenen yani... Yüzde 10 iskonto yaptı! Utanmıyor musun yüzde 10 vermeye dedim, yüzde 15’e çıktı iyi mi! Kovduk tabii. Başka kanalda seyrettik o diziyi.
Gene atv’deyken... Bi gazteci arkadaş geldi. Bi gaztenin televizyon sayfasını hazırlıyor. Hayırdır? Elimde şahane yarışma formatı var dedi. E-ee? Almak isteyip istemediğimi sordu. Sen gazeteci misin, yapımcı mısın diye sordum. Sırıttı. Kapıyı gösterdik... Gitti, başka bi kanala sattı. Köşesinde ne kadar muhteşem bi yarışma olduğunu yazdı. Yarışma izlenmedi, iki-üç hafta sonra filan yayından kaldırıldı.
O arkadaş hâlâ aynı köşeden yayında.
İnternetten düdükleyenler var.
Kendileriyle iş tutanı göklere çıkarıyorlar.
İş tutmayanı infaz ediyorlar.
Bi haber merkezinin yöneticisi, ekibinden birinin, avanta aldığı kişileri gündüz kuşağında kadın programlarına çıkardığını tespit etti. Çürük elmayı işten attı. Bir hafta sonra... Haberci işten atıldı, çürük elma işe geri alındı. Meğer, en tepedekiyle kırıştığı ortaya çıktı.
Belediye başkanlarından para alıp, ekrana çıkaran var. Seçim dönemlerinde, çalıştığı televizyonun imkânlarıyla mebus adaylarına prodüksiyon hizmeti veren var. Uyduruk yabancı takımların maçlarını üç liraya alıp, kendi çalıştığı kanala beş liraya kakalayan var.
Evine reyting kutusu konulan deneklerin listesini araklayıp, rüşvet verip, herhangi bir programın daha çok seyredilmesi sağlanıyor mu? Evet... Yıllardır bunun mücadelesi veriliyor, bizzat ölçüm şirketi savaşıyor. Ancak... Bazı deneklere rüşvet verip, sürekli o programı seyretmesini sağlayabilirsin ama, bütün denekleri bile bağlasan, reklamların daha fazla seyredilmesini sağlayamazsın... Çünkü, istatistiki gerçektir, reklam girdiğinde ahalinin yarısı başka kanala zaplar. Bir programın reklamı, programın kendisinden fazla reyting alıyorsa, düdük oradadır... Ve, o düdük, denekle çalınmaz, bilgisayarla çalınır.
Namusuyla çalışanları tenzih ediyorum... Kimlerin, hangi televizyon yöneticilerini, hangi televizyon reklamcılarını yurtdışına gezmeye götürdüğüne bakmak yeterlidir.

Uzun lafın kısası... Bile bile ladestir.
Memleket neyse... Reyting odur.
Yılmaz Özdil/Hürriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget