AKP’nin yönünü bir türlü tayin edememesi, daha doğrusu RTE’nin bugüne dek süregelen kararsızlığı, Cumhurbaşkanı seçimini adeta papatya falına dönüştürdü.
Çankaya’daki AKP’linin görev süresi 5 mi, 7 yıl mı? İktidar bir türlü karar veremedi.
Yumurta kapıya dayandı. AKP’nin hangi tarihte karar kılacağını içeren çeşitli senaryolar açıklanırken ilginç bir görüşme dikkatten kaçtı.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in geçmiş olsun dileğinde bulunmak için Başbakanlık’ta RTE’yi ziyaretinden sonra AKP çevrelerinde 7 yıla yatkın görüşler ağırlık kazanmaya başladı.
Bu ziyaretten önce Cumhurbaşkanı’nın görev süresini saptamaya Meclis Başkanı’nın yetkili olamayacağını açıklayan Cemil Çiçek; RTE’ye sorunu TBMM’nin çözmesindeki zorunluluğu dile getirdi ve sonra:
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç; önceki gün yaptığı açıklamada, Çankaya’daki AKP’linin görev süresini belirleyecek yasanın ocak ayında Meclis’e gönderileceğini duyurdu.
Çankaya’daki AKP’li ile 15 santim topuklu ayakkabıya meraklı, baştan aşağı kapalı giysiler seçmekten sosyal, toplumsal faaliyetlere katılamayan, first lady sıfatını fevkalade benimseyen eşi Hayrünnisa Hanım’ın rahat nefes almalarını sağladı.
***
Çankaya’dakinin iki yıl daha görevde kalması RTE’nin cumhurbaşkanlığını iki yıl erteliyor.
Bu sonuç kuşku yok RTE’nin liderlikten ayrılmasıyla partinin geleceğinden kuşku ve kaygı duyan AKP’lileri sevindirdi.
Açıkça ifade etmiyorlar ama başka çevreler; “gayri memnun”.
Zira, şike yasasında görülen kırılmanın, RTE’siz AKP’de daha da derinleşeceği, hatta AKP’yi tek başına iktidardan edeceği beklentilerini soğutuyor.
RTE’nin şu veya bu nedenle fiili siyasetten çekilmesine umut bağlayanları izleyenler, siyasetin acımasızlığına bir kez daha tanık oluyorlar.
***
Tabii RTE’nin Çankaya’ya çıkması olasılığına dayalı, siyasal yaşama, partilerin oy yüzdelerine olumlu yansıyacağını öngören varsayımların CHP’de de konuşulur olduğu söylenemez.
İl Genel Meclisi üyeleri toplantısında konuşan Genel Başkan Kılıçdaroğlu; böylesi olasılıkların gerçekleşmesiyle değil, “partide birlik ve beraberliği sağlayarak CHP’nin iktidara yürüyeceğini” açıkladı.
Ne ki, aba altından kime sopa gösterdiğine açıklık getirmeyen, tartışmaya kapıyı aralayan bir saptama yaptı Kılıçdaroğlu: “Küçük hesaplarla, parti içi kavgalarla yola çıkanlar, yollarını bizden ayırsın” dedi.
Kimlere yönelik bu saptama? Acaba, genel merkezi, genel başkanın izlediği politikaları eleştirenlere mi?
“Yeni” CHP’nin, partinin geleneksel çizgisinden ayrıldığını eleştirenlere bir çağrı mı?
Oysa partide birlik ve beraberliği sağlamaktan söz eden genel başkanın üzerine düşen görevler var.
Öncelikle CHP gibi köklü bir partinin devrimci çizgisine yan çizenleri; örneğin kimi yerde BDP koşutunda açıklamalar yapan Tanrıkulu Sezgin gibi, son günlerde dillendirilen Dersim katliamının sorumlularının başında Cumhuriyetin ve partinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün olduğunu söyleyen (üstelik çağrı üzerine sonradan CHP’li) Hüseyin Aygün’ü…
… CHP’nin temel ilkelerinde birlik ve beraberliğe davet etmeli.
Parti yönetimini eleştirenlerin davranışlarını kavga diye niteliyorsa genel başkan; önce partinin temel ilkelere aykırı çeşitli sorunlara kayıtsız kalmasından kaynaklanan kaygılara da zamanında karşı çıkmalı...
Örneğin eğitim çağındaki çocukları Arapçayı öğrenmeye zorlayan uygulamalara, 3 yaşında bebeklere Kuran kurslarına!..
***
Bir başka temel görevi daha yerine getirmesi gerekiyor Kılıçdaroğlu’nun.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Kılıçdaroğlu’nun Dersimli Kürt ve Alevi bir ailenin çocuğu olmasına karşın Türkmen olduğunu söylemesini eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı Çelik’i:
“Gitsin araştırsın. Dedem Seyit Mahmut Hayrani’dir. Biz Horasan’dan gelmiş bir Türkmen boyuna mensubuz. Türkmen boyundan geliyorlar, Kürt değiller.” (Fikret Bila - 3.1.2011-Milliyet)
Kürt mü, Türkmen mi? Bu bilmeceyi çözmesi gerekiyor!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder