ABD’nin Ziyaret Zamanlaması! - Özgen Acar

ABD Başkan Yardımcısı Joseph Robinette ‘Joe’ Biden, Jr’dan önce, kurşun geçirmez zırhlı araçları özel bir uçakla İstanbul’a geldi.

20 Kasım’da 69. yaş gününü, 24 Kasım’da “şükran gününü” kutladıktan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ayağa kalkmasından sonra, kısaca “Joe” denilen konuk başkan yardımcısıyla görüşmelere bugün başlanıyor.
Hukukçu Joe Biden, ilk kez 30 yaşında seçildiğinde ABD’nin en genç altıncı senatörü olmuştu. Ne yazık ki seçimden birkaç hafta sonra eşi Neilia ile bir yaşındaki kızı Naomi trafik kazasında ölmüş, iki oğlu kurtulmuştu.
Demokrat Biden, Cumhuriyetçi baba George Bush’un 1991 Körfez Savaşı’na karşı çıkmış, ancak oğul Bush’un 2003’teki Irak’ın işgalini desteklemişti.

Biden’in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Erdoğan ile yapacağı ikili ve heyetlerle görüşmelerine Almanya’ya giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katılamayacak.

Vaşington çıkışlı açıklamalarda Biden’in Türkiye ziyareti, “Bundan daha uygun bir zamanlama olamazdı!” diye yorumlanıyor.
Ankara’da büyükelçilik yapmış olan Ross Wilson, “Son sekiz dokuz ayda TC-ABD ilişkilerinde dağlar kadar olumlu gelişmeler var. ‘Arap Baharı’ ve kargaşalı bölgede, özellikle Suriye’de, ABD’nin bu müttefiki daha da önem kazanıyor” yorumunu yaptı.
“Al gülüm ve gülüm” olarak özetlenebilecek Ankara-Şam ilişkilerinin bu yılın mart ayında bozulmasıyla Vaşington ilişkilerinin düzelmesinin aynı günlere denk düşmesi elbette basit bir rastlantı değil!
Biden ile nelerin görüşüleceğini şöyle özetleyebiliriz:

1. Kendisi görüşmelere katılmasa bile Davutoğlu’nun açıkladığı Suriye’ye yaptırımlar. Biden’in dış siyasa danışmanı Tony Blinken, ziyaret öncesinde “Türkiye, farklı dünyalar arasında köprü kurmada ve farklı ülkelerle ilişki kurabilme yeteneği gibi birçok alanda eşsiz role sahip” diye konuştu.

Bu açıklama Türkiye’nin izlemek istediği “komşularla sıfır soruna” gönderme niteliğinde idi. Ancak ne var ki Türkiye’nin Suriye ve İsrail ile var olan iyi ilişkileri bırakın “sıfır sorun” oluşturmayı, tümden “sıfır elde var sıfıra” dönüştürülmüştü! Eski bir atasözünü değiştirerek “Türkiye, ne Muhammet’e ne de Musa’ya yarandı!” diyebiliriz.

2. Nükleer silahlanmaya giden İran’a karşı Suriye benzeri yaptırımlara destek için Biden “Tehditle kimse bir şey kazanamaz” derken bizimkiler de İsrail’deki nükleer silahları gündeme taşıyacak.

3. Biden, İsrail-Türkiye küslüğünü gidermeye çalışacak. Ankara ise Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Rumlarla İsrail’in petrol arama konusunda yarattıkları gerilimin Suriye ve İran’ın işine yarayacağına dikkati çekecek. Bu oluşumların ardından Rus donanmasından bazı gemilerin, uzun yıllar aradan sonra, Doğu Akdeniz’e inmesi de değerlendirilecek.

4. ABD’nin “ortak düşman” dediği PKK’ye karşı önlemler bağlamında Türkiye’ye üç “Üstün Kobra” helikopteri ve dört insansız “Predator” uçağının İncirlik’e yerleştirileceğini Blinken açıkladı.

Bu ay sonuna değin Irak’tan askerlerini çekecek olan ABD’nin komşu ülkedeki boşluğu gidermek ve İsrail’in Iran karşısında güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye’de konuşlandırılmak istenen “radar ve füze kalkanına” Blinken’in değinmeyişi dikkati çekti.

5. Yüksek düzeyde bir Amerikalı siyasacı gelir de Kıbrıs sorununa, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine değinmez mi? Ya da İstanbul’da Fener Patriği’ni ziyaret etmez mi? Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını gündeme taşımaz mı? Ankara’ya gelir de “kıskanmasın, üzülmesin” diye Atina’ya gitmemek olur mu? Bunlar da elbette yerine getirilecek.
Biden, pazar günü İstanbul’dan Atina’ya giderek yeni, teknokrat Başbakan Lucas Papademos ile de görüşerek bunalımdaki Yunanların yalnızca gönüllerini alacak.

Anıtkabir ziyareti ve Ankara görüşmelerinden sonra Biden, cumartesi günü İstanbul’da “2. Küresel Girişimcilik Doruğu”nda bir konuşma yapacak. Konuşmasının odağını “Arap ülkelerindeki değişim” ağırlıklı olarak “Bu ülke halklarının yalnız siyasal özgürlük değil, ekonomik fırsatlar peşinde olduklarını” vurgulayacak.

Kenan Kıral’ın acıları…
Doğal afetler acılarla doludur. Van’daki dizi depremler de nice acılara sahne oldu. Bunların bazıları basına yansıdı. Bazılarından tek satırla da olsa söz edilmedi. Bugün bu köşede bir olaya değinmek istiyorum.
Dört yaşındaki Kenan Kıral’ın araba tamircisi babası işsizdi. Bu nedenle dedesinin evine sığınmışlardı. Ailecek dede evinde yaşıyorlardı. Kenan hastalanınca Van Yüzüncü Yıl Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Tanı acıydı: “Lösemi (kan kanseri)”…
Annesi 1 yaşındaki kardeşine bakacağı için babaannesi hastanede yanındaydı. Deprem, 15 gündür tedavisi süren küçük Kenan’ı hastanede yakaladı. Babaanne, torununu kucakladığı gibi dışarıya fırladı. Babaanne, o kurtuluş anını anımsamakta hâlâ güçlük çekiyor.

Zarar gören hastanenin bahçesinde Kenan günlerce tedavisiz, ilaçsız, bir anlamda sokakta kaldı. LÖSEV’in Van temsilcisi çaresizlik içindeki Kenan’ın yardımına koştu. Durumu Ankara’ya bildirdi. Kenan, annesi Perihan ile birlikte Ankara’ya LÖSEV-LÖSANTE Lösemili Çocuklar Hastanesi’ne getirildi.
Evleri de zarar gördüğü için, 1 yaşındaki kardeşi, babası, babaannesi ve dedesiyle birlikte çadırda kalıyor. Hastalık acısını üzerinden atamadan depremin korkunçluğunu yaşayan Kenan hakkında annesi “Çok korktuğu için şu sıralar ürkek ve suskun!” diyor.

Ailesi yoksulluk içinde olan Kenan’a Ankara’da LÖSEV bakıyor. Ama Van’da tedavileri yarım kalan, ilaçsız, Kenan gibi 100’den fazla lösemili çocuk var. Oysa bunların temiz bir ortamda yaşamaları ve iyi beslenmeleri gerekiyor. LÖSEV bu amaçla Van’da bir çadır kurarak bu çocuklara hizmet vermeye çalışıyor.
Çocuklarımızı ve torunlarımızı depremlerden koruyucu önlemlerin yanı sıra onların da lösemi hastalığına karşı açık kapı olduklarını da hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor...

Özgen Acar/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget