“Türkler Rumları katlediyor.” - Tünay Süer

26 Ağustos ve 30 Ağustos Türk Milleti için neden çok değerlidir diye kısaca anlatacak olursak:
1.Dünya Savaşı devam ederken İtilâf Devletleri aralarındaki gizli antlaşmalarla Osmanlı Devleti 'ni çoktan paylaşmışlardı bile. Savaş sonunda yenilenlerin durumunu görüşmek üzere Paris'te toplanmışlardı.

İmzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş, Boğazların işgaliyle Anadolu ve Rumeli bağlantısı kopmuş, 7. ve 24. Maddelere göre ülkemizin tamamının işgali kabul edilmişti.
Konferansta Yunanistan sahte belgelerle Anadolu'ya sahip çıktı ve bu İngiltere 'in işine gelince Yunanistan 'ın İzmir 'i işgaline karar verilmişti.
Yunanlılar İzmir'e girmeden "Türkler Rumları katlediyor." Diye yayarak dünyayı kandırdılar ve Mondros Ateşkes antlaşmasına göre haklı hale geldiler. (İyi ki o zamanlar kimyasal silahlar daha icat edilmemiş!)

İngilizler, yurdun büyük bir bölümünü Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar böylece topraklarımızı işgal etmişler ve Üzerinde yüzlerce yıllar bağımsız olarak yaşadığımız topraklar bizden çıkmış, yurt diye bir şeyimiz kalmamıştı.
İşte bundan ötürü “Atatürk olmasaydı anamız belli olurdu ama babamız belli olmazdı” denir.

 Ulu Önderimiz Atatürk ülkenin ancak Anadolu 'da yapılacak bir örgütlenmeyle kurtulabileceğine karar vererek 19 Mayıs 1919 da Samsun’a gitmek için yola çıkmıştı.

Anadolu Mustafa Kemal’i bağrına basmış, onun önderliğinde oluşturulan düzenli ordularla savaşa girilmişti.

Bütün dünyanın mucize diye nitelendirdiği 7 düvele karşı verilen Kurtuluş Savaşımızla zafere ulaşan Türk Milleti gerçek ve unutulmayacak bir destan yazmıştı. Hem de o yıllardaki ağır şartlara, yokluğa ve yoksulluğa,  büyük zorluklara rağmen..

. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılara büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.

  Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldı".

Nice mücadelelerden sonra Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu.

Bunları okuyarak tarihimizi öğrenmek belki birkaç saatimizi veya günümüzü alabilir ama 19 Mayıs 1919 da başlayan mücadele 9 Eylül 1922 tarihine zaferle sonuçlanana kadar aradan geçen üç buçuk yılı karda, kışta, sıcakta binlerce şehit vererek Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, kahraman Türk Ordusunun azmi ve de cesareti ile kazanmıştık.
 19 Mayıslar-29 Ekimler- 23 Nisanlar ve 30 Ağustoslar bizim asla vaz geçemeyeceğimiz ulusal bayramlarımızdır. AKP iktidarı ne kadar engellemeye, yasaklar getirmeye kalksa da dün,(30.Ağustos. 2013) zafer bayramımız ülkemizin her yerinde şenliklerle kutlandı. Gazi Mustafa kemal Atatürk ve silah arkadaşları, zafer uğruna can vermiş binlerce şehitlerimiz saygı, sevgi ve rahmetle anıldılar.

                                                         ****
29 Ağustos gece 23 te Göztepe SSK yeni adıyla, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktorun gördüğü lüzum üzerine Emar çekimim vardı. Bu maceramı ve SSK nın içinde bulunduğu durumu diğer yazımda anlatacağım sizlere.
Emar çekimi yarım saat sürdü. (her iki ayak bileği 15 er dakikadan )O makinelerden çok korkarım ve alerjik astımım olduğu için beyin emarı çekildiğinde bayağı fenalaşmıştım. O korkuyu üzerimden atamadığım için çok zorlandım ve sarsık vaziyette eve döndüm.
Bu nedenden sabah kalkamadım ve Kadıköy İskele Meydanındaki törene yetişemedim.
Akşamüstü ancak kendime geldim duş filan hazırlanıp bana gelen Dr. Nevin arkadaşım ile  (Öğretim üyesi)
Kadıköy ADD’nin öncülüğünde CHP, İP, DSP, TGB, CKD, ÇYDD, VARDİYA BİZDE, MUHTARLIKLAR, MİLLİ MERKEZ, SOS İSTANBUL ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ,10.KÖY Derneği’nin birlikte düzenledikleri 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliğine katılmak üzere evden ayrıldık.
Bahariye caddesi hınca hınç kalabalıktı. Biraz nostalji olsun diye biraz da halsizliğimden tramvaya bindik ve MODA İLKÖĞRETİM OKULU önüne yakın durakta indik. Henüz saat 17.30 du ama şimdiden o küçük alan dolmuş taşıyordu. Davul zurna eşliğinde halaylar çekiliyordu bir yandan.

Oradaki o coşku inanın halsizliğimi her sıkıntımı alıp götürmüş o sünepe halim üzerimden gitmiş,  yerinde dinç, yerinde duramayan bir Tünay gelmişti sanki. Evimde bir sürü bayrağım varken geçen satıcıdan kocaman bir Atatürklü bayrak aldım. Düşünebiliyor musunuz, boyumdan büyük bu bayrağı iki yana sallayarak başladım sloganlara eşlik etmeye avaz, avaz. Ne hastalık kaldı ne de bir şey. Cin gibiydim.

Daha sonra yürüyüşe geçtik elimdeki bayrağı arkadaşlarıma verdim ve açılan metrelerce büyük Türk Bayrağını taşımaya, sımsıkı yakalayarak iki elimle kavrayıp tepemde Kadıköy meydanına kadar diğer arkadaşlarla hiç bırakmadan taşıdım.

İşte, bu bayrak ve vatan sevgisidir. O bayrağı elinize aldığınız zaman bir dev oluyorsunuz ve hiçbir tehlikeyi aklınıza bile getirmeden onu korumaya daha yükseklerde tutmaya çalışıyorsunuz.
Allah’ım ne güzel bir duygu bu. Ölüm bile vız geliyor insana.

Sloganlarımızda Dayan Suriye dayan Türk Milleti seninle den tutun daha neler vardı neler. Mustafa Kemal’in askerleriyiz, AKP istifa diye ortalığı inlettik. Marşlar söyledik.
 Halktan katılım o kadar çoktu ki anlatamam.
Bir ara yanıma bayrak tutmaya karayağız bir delikanlı geldi. O kadar candan slogan atıyordu ki ona hangi parti veya dernekte olduğunu sordum gayriihtiyari.
Bana verdiği cevap karşısında inanın sorduğuma pişman oldum.
Bakın ne dedi bana.
Ben Diyarbakırlıyım şu anda Van’dayım.(Okuyor mu yoksa çalışıyor mu orasını seslerden tam anlayamadım.)Diyarbakırlıyım (İki kez bunu tekrarladı yani Kürt kökenliyim demek istedi)
Atatürk’ü çok seviyorum ve Atatürkçüyüm. İnsanın Atatürk’ü sevmesi anlaması için her hangi bir dernek veya parti üyesi olması gerekmez. Atatürk ilkelerine bağlıyım ve onu çok seviyorum.
       
Adını bile bilmediğim bu genç delikanlının söyledikleri beni nasıl mutlu kıldı anlatamam bir yandan da ona soru sorduğum için kendimden utanmıştım. Bana ders vermişti adeta.” Demek ki halkın içinden konvoya katılmıştı. Onu alnından öpesim geldi.”

                                                                   ****
Başlangıçta Zafer Bayramımızın 91.yıl dönümünü kutlarken içimizde burukluk ve biraz hüzün vardı. Bu duyguları yaşadım ben şahsen. Atatürk’ün Generalleri, subayları tutuklanıp zindanlara kapatılmışlardı. Bizler onlar sayesinde kazanmış olduğumuz zaferi onlarsız kutluyorduk. Alışamadık bir türlü.

Sonra ne oldu bilemiyorum bizim coşkumuzla onlar birer birer yanımızda bitiverdiler.
İçimizde öyle duygular vardı ki sanki onlar kilometrelerce uzaklarda demir parmaklıklar ardında değiller işte yanı başımızda, yanımızdaydılar. Tuncay Özkanlar, Mustafa Balbaylar. Semih Çetinler, Doğu Perinçekler, Çetin Doğanlar hepsi ama hepsi yanımızdaydılar.
 Yeminler edildi yıkılacak Silivri !
Kadıköy’e varana kadar binlerce vatandaş katıldı, yer gök inledi yine.
 Umarım AKP bir kez daha anlamıştır ki bu halk ne atasından ne de vatanından vaz geçer.

                                                                 ****
İskelede bir ara öndeki guruptan usulca sıyrılıp Atatürk Heykelinin arka tarafına sigara içmeye çıktım. Benden uzun bayrağım esen rüzgârla kafama bedenime dolanıp vaziyette sigaramı yakmaya çalışırken bir el uzandı sigaramı yakmaya çalıştı.
Şaşırmıştım.
Kafamı kaldırıp baktığımda yine bir genç adam ve yanında başı örülü bayanla birlikte 5 veya altı gencin daha birlikte olduklarını gördüm. Baktım, tanımıyorum.
Rüzgârla yanmayan çakmak nihayet alev aldı ve sigaram yandı.
Hiç tanımadığım bayan benimle resim çektirdi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Şaşırmıştım.
Sonra Arapça konuştuklarını duydum ve Suriyeliminsiniz diye sordum.
Aralarından bir genç yarım yamalak Türkçesi ile Iraklıyız dedi.
Benimle bol resim çektiler sonra Allahaısmarladık deyip gittiler.
Bu gün iki enteresan durum gelmişti başıma.
Biz öyle bir milletiz ki kimseye bin yıllardır kötü gözle bakmamış, dil, din ,ırk ayırmadan önce insan demişiz. Kardeşçe yaşamışız. Şimdi düşmana karşı el ele vererek, mutlu Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. ABD si AB si havasını alır.
İşte bunun için seviliyoruz, bunun için savaşları istemiyoruz. İnsan olarak birbirimize saygılı ve bağlıyız. Bunu Atatürk’ümüze borçluyuz. Yurtta sulh, cihanda sulh sözlerini boşuna söylememiş Atamız.

Suriye meselesine gelince su uyur düşman uyumaz misali içteki ve dıştaki düşmanların amaçları Türkiye’yi parçalamaktır. Böyle olunca da önce Esad’ı yok etmek gereklidir. Esat’ı yıkmak için tıpkı Yunanlılar İzmir'e girmeden "Türkler Rumları katlediyor." Yalanları gibi Esat kimyasal silah kullandı diyorlar.
 Bu yalanları uyduranlar gün gelecek tarih önünde hesap vereceklerdir. Hem de yakın zamanda. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Cumhurbaşkanı Gül’ün Başbakan Erdoğan ağzı ile  "Siyasi bir strateji olmadan; Suriye'ye yapılacak askeri müdahale istenen neticeleri vermez.” Demesi ne demektir sizin yorumlarınıza bırakıyorum.


Nice mutlu 30 Ağustoslara sevgiyle kalın.
TC.Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget