Silivri’den çıkan kararlar vicdanı olan her insanın yüreğini kanatacak cinstendir. Ortada suç yok, kanıt yok, örgüt yok, cebir şiddet yok, silahlı saldırı yok.
Bu nasıl bir örgütse ne başı ne de poposu belli.
Olamazdı zaten zira orada esir tutulan o yiğitlerin çoğu birbirini tanımıyordu bile veya sadece bir merhabaları vardı.
Yıllardır bir türlü suç bulamadılar, ispatlayamadılar. Çünkü ortada suç olacak en ufak bir şey yoktu. Yandaş televizyonlarda, gazetelerde boy boy, manşetlerle ABD ye ve iktidara hizmet ederek vatansever kahramanlarımızı suçlu ilan ettiler, düzmece deliller göstererek halkın beynini yıkamaya kalktılar.
Türk Ceza Kanunu'nun 312/1. maddesi gereğince, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" gerekçesi ile, bir yafta taktılar ve neredeyse eşi emsali görülmemiş cezalar kestiler.90 yıl,120 yıl 30 yıl cezaların yanı sıra bir de müebbetler verdiler.
Bu insanlar cinayet mi işlemişler? TBMM’sini mi basmışlar? Bazıları sabaha karşı evleri basılarak alındı, kimileri kendi ayakları ile ifade vermeye gittiler tutuklandılar.
Türkiye’nin onurlu, şerefli aydınları, vatanseverleri kısaca, TSK’nın en önemli komutanları yıllarca zindanlarda bilinçli olarak esir tutuldular. Nedeni gayet açıktır. Atatürk ve devrimlerinden intikam almak. Bir çeşit hesaplaşmaktı.
Savcıların çok değer verip babalarının oğluymuş gibi Osmanım dedikleri herifin sözlerine itibarla ceza kestiler. Aslında kırıntısı kalmış vicdanlarını bastırmak için ve de kamuya karşı, senaryo yazıp oynattılar. Sanık, tanık, gizli tanıklığı karşılığında mükâfat olarak serbest bıraktılar.
Büyük bir gizlilik içinde kamudan saklanarak yürütülen bu davalar, Genel Kurmay eski başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması ile halkı uyandırdı.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana kuruluş felsefesine karşı eylemlerin hedefi olmaktan bir türlü kurtulamamıştı ama meşru bir iktidar tarafından böylesine hedef alınması hiç görülmemişti.
Önderimiz Atatürk o büyük dehası ile 29 Nisan 1920’de geçmişteki adıyla Hıyanet-i Vataniyye Kanunu’nu belki böyle günleri düşünerek yaptırmıştı. TBMM’nin iki numaralı kanunu idi o zamanlar. Cumhuriyet rejiminin temel değerlerinin korunması amacıyla çıkarılan 14 maddeden oluşan bu yasada cumhuriyet rejimini yıkmak ya da rejimin temel değerlerini ortadan kaldırmak amaçlı yapılan örgütlü her eylem vatan hainliğiyle eşdeğer tutulmuş ve bu suç, en ağır ceza olan idam cezasıyla karşılık bulmuştur.
Atatürk döneminin temel endişesi iç güvenliği korumak değil yeni kurulan Türk Cumhuriyeti’nin varlığını ve bekasını korumaktı.
Vatana ihanet suçundan anlaşılan sadece terör olayları değildir. Kutsal din duygularımızın siyasete alet edilmesi de, bu temiz duyguların kötüye kullanılarak halk arasına nifak ve ayrımcılık tohumlarının ekilmesi ve bu amaca yönelik yapılan tüm eylem ve söylemler de vatana ihanet suçunun oluşması için yeterli sayılmıştı.
Özal döneminde 12 Nisan 1991 tarihinde çıkarılan 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile ve cumhuriyetin ilk kanunlarından olan Hıyanet-i Vataniye Kanunu yürürlükten kaldırılmış, ancak yerine ikinci bir Vatana İhanet Kanunu’nu çıkarılmamıştır. Fethullah Gülen’in irticai eylemlerinden dolayı yargılandığı mahkemede beraat etmesinin altında bu boşluk yatmaktadır.
Günümüzde şiddet yoluyla rejimi değiştirmeye çalışmak terör suçudur, bunu PKK fazlasıyla yapıyor ama AKP’ nin şiddete başvurmadan (!) iktidar gücü ile aynı eylemi yapması suç sayılmıyor. Kafama takılan budur işte. Yasalarımızdaki en önemli boşluk budur bence.
Suçsuz insanların onurlarıyla oynayıp ağır cezalar kesenler, kim olurlarsa olsunlar bir gün o cezaların altında kalmaya mahkûmdurlar.
****
Kılıçdaroğlu’na tehdit!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon davasındaki kararları 'gayrimeşru' olarak değerlendirmesi karşısında Bülent Arınç ;
Kılıçdaroğlu ;Bu yargı zulümdür' 'Bunların hepsi tutsaktır' 'Silivri zindanları' diyor diyerek
"Ne olur, Sayın Kılıçdaroğlu bak! Bu sözlerden vazgeç. Sonra keser döner sap döner. Öyle bir söz var. Bak sonra ne olur biliyor musun? Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin" diye tehdit savurdu.
Bülent Bey orada dur bakalım! Gemi azıya aldınız artık.
Kimi tehdit ediyorsun sen? Sizin karşınızda beğenirim beğenmem, severim veya sevmem ama Cumhuriyet Halk partisinin Genel Başkanına böyle tırışkadan nameler yapmana da izin vermem.
Kılıçdaroğlu sizin karşınızda takla at, ta görelim dediğiniz vatandaş değildir. Hodri Meydan! Mahkemeye çıkartın da görelim.
Kılıçdaroğlu nasıl olduysa söylemiş te, az bile söylemiş. Alıştınız sanırım onun sessizliğine.
Kılıçdaroğlu bir şey daha söylemişti onu neden konuşmana almadın? Belki de işinize gelmedi. Unuttuysan hatırlatayım.
“Genelkurmay Başkanı terör örgütünün üyesi denilerek müebbete mahkûm edildi. “Eğer o kişi teröristse o teröristi Genelkurmay başkanı kim yaptı? Bunun hesabını sormayacak mıyız? Altında kimin imzası var? Hükümetin. O zaman sizin terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılamanız gerekir.”
Evet, aynen böyle dedi. Eeee! Şimdi ne olacak?
Bugün yargının bir hatası çıktı meydana. Kararda yedek hâkimlerin olmaması gerekirken nasılsa Allah yanıltmış sanırım onlarda karar vermişler. Bunu hukukçularımız soracaklardır mutlaka.
Silivri’ye gidip mahkemeleri izlemene gerek yoktu baştan cezayı kesmiştiniz sizler nasılsa değil mi?
Dürüst olsaydınız bir kere gidip duruşmaları izleyebilirdiniz. Ama nerdeeee!
Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini milyonlarca kişi söylüyor.
Bu kadar fügenç,bu kadar halk neden sokaklara döküldü dersiniz?
Siyasallaşmış, sizin baskınızda bir mahkemedir. Katil, kadın satıcısı herifi salıvermekle davaların üzerine bir de tüy diktiniz.
Başbakan Erdoğan bir yıl önce İlker Başbuğ'un tutuksuz yargılanması gerektiğine dikkat çekmişti. Ne oldu da Ağırlaştırılmış Müebbet verildi? Yalnız ona mı? Oradaki vatanseverlerin hiç birisinin suçlu olmadığını biliyorsunuz.
Hani diyorsun ya Sayın Arınç, “Keser döner sap döner” O keser de sap ta mutlaka dönecek ama Kılıçdaroğlu’na değil sizlere dönecektir.
06 Temmuz 2013 tarihli yazımın başlığı SON SÖZÜ DAİMA HALK SÖYLER! di. Kararlar çıkmadan bir ay önce yazmıştım bu yazımı.
İlker Paşa da 'Son sözü millet söyleyecektir. Demiş.
Evet, doğrudur henüz yeni başlıyor davalar ve son sözü mutlaka halk söyleyecektir.
TC.Tünay Süer
11.Ağustos.2013
Yorum Gönder