Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof. Karslı'dan inciler...
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Karslı, Kuran’ın kadınlara örtünmeyi emrettiğini belirterek “Çünkü kadının bedeni bir süstür.
Dolayısıyla
değerlidir ve korunması gerekir” dedi. Kadınların bedensel
çekiciliklerini toplumsal yaşama karşı değil, eşlerine karşı
sergilemeleri gerektiğini de ifade eden Karslı, Adem ve Havva’ya
değinirken, “Cennette şeytan, insanın elbiselerini soymakta ve mahrem
yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır. Kıyamete kadar şeytan insanı bu
konuda rahat bırakmayacak ve beden mahremiyetine hürmetsizlik göstermesi
için elinden geleni ardına koymayacaktır” diye ekledi.
Karslı’nın,
Diyanet’in yayın organında yayımlanan “Tesettür Emri ve Kadın” başlıklı
makalesinde yer alan yorumlarından bazıları şöyle:
* Şeytan,
huzuru ilahiden kovulduktan sonra ilk girişimini Adem babamız ve Havva
anamıza karşı yaptı. Bu sırada onlar cennette bulunuyorlardı. Vesvese
ile üzerlerine vardı. Amacı, yasak ağaçtan onlara yedirmek, elbiselerini
soyup edep yerlerini kendilerine göstermekti. Onları ayartmak için
elinden geleni ihmal de etmedi. Neticede amacına ulaştı. (Araf7/20-22)
*
Görüldüğü gibi daha ilk karşılaşmada, cennette şeytan, insanın
elbiselerini soymakta ve mahrem yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır.
İlk yaratılış sahnesinde Rabbimiz bir başkasını değil de bu konuyu
bizlere hatırlatmıştır. Elbette ki bu, ilahi bir hikmet sebebiyledir. O
da, herhalde şudur: Kıyamete kadar şeytan insanı bu konuda rahat
bırakmayacak ve beden mahremiyetine hürmetsizlik göstermesi için elinden
geleni ardına koymayacaktır.
* Aydınlanma süreci insanın dini
değerlerden kopması, kendi kendisini kutsaması sonucunu doğurdu. Her
alanda özgürlük, insana verilen değerin bir yansıması olarak görüldü.
Dolayısıyla örtünme, kadının örgütlüğünün önünde bir engel kabul edildi.
Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği
düşünüldü. Belki de insanlık tarihinde ilk defa müstehcenlik bu denli
sosyal bir görünüm kazandı ve dünyanın hâkim kültürü haline geldi. Bütün
bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği
öne çıkarıldı.
* İslami değerler sistemi, iffetli fert, iffetli
toplumu hedefler. Bu sebeple beden mahremiyetini korumaya büyük önem
verir. Kadının da erkeğin de kendini sergilemesini ve teşhir etmesini
onaylamaz. Cinsel sapmalara giden yolları kapatır. Cinsler arası
ilişkilerde birtakım kurallar koyar. Mesela bakışların haramdan
korunması ve tesettüre riayet edilmesi bunlardan bazılarıdır.
*
Kuran, Nur suresi 31. ayette kadınlara kendi doğal güzelliklerini ve
takılarını namahremlere göstermemeleri uyarısını yapar. Çünkü her iki
cins birbirine karşı birer cazibe merkezidir. Bu, fıtratın bir
gereğidir. Bu anlamda erkeğin nazarında kadının konumu ayette ziynet/süs
olarak nitelendirilir. Ancak Kuran, bunun açığa vurulmamasını, aksine
yine ziynet olarak isimlendirilen elbiseye büründürülmesini emreder.
Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması
gerekir.
* İlahi uyarılar, kadının doğasının bastırılması
anlamında yorumlanmamalıdır. Aksine Kuran, burada bir yönlendirme
yapmakta ve onun bedensel çekiciliğini ortaya koyma arzusunu toplumsal
hayatta değil, eşine karşı sergilemesini hedeflemektedir.
Yorum Gönder