Bu Savunma Özel’i Yakar! - Müyesser Yıldız

Katillerle birlikte yargılanıp, müebbet hapse mahkûm edilen Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un, “sessizliğinizi sürdürecek misizin?”  isyanı üzerine, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den nihayet ses geldi. Ama kendi ağzından değil; Dolaylı, yakın çevresinden.

Milliyet’in yeni Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, bugün “Özel savunması”  yapmış. “Aslında hiç susmadık ki” başlığıyla, Özel’in üzüntülerinin yanısıra ne kadar büyük mücadele verdiğini anlatmış. Çelişkilerle dolu bir savunma. Islak imzalı röportaj veya kendi sesinden açıklama olmadığına göre, bunları Özel’in söylediğine inanmak mümkün değil.

                                   -O Yöntemi Başbuğ Uyguladı, Ne Oldu?-

Özel’e atfen anlatılanları, gerçeklerin ışığında madde madde yorumlayacağım.

Cevaplardan biri şu:

“Genelkurmay Başkanı’nın kamuoyuna açıklama yapmamış olması, sustuğu anlamına gelmez. Dışarıdan sessiz görünebilir, ama hemen her gün bu konuya mesai ayırmış ve yetkili muhataplarıyla yaptığı resmi ikili görüşmelerde de İlker Paşa başta olmak üzere komutanlara yöneltilen suçlamaların kabul edilemez olduğunu, uzun tutukluluğa çare bulunması gerektiğini hep yüksek sesle söylemiştir.”

Bu da benim cevabım:

TSK’ya asimetrik psikolojik savaş açıldığında, sırf bu yüzden Başbakan Erdoğan’la haftalık görüşme uygulamasına geçen İlker Başbuğ’du. Kamuoyuna hiç yansıtmadan haftalarca, aylarca olan-biteni anlattı. Hukuk ve demokrasi içinde bu gidişata bir çare bulunmasını istedi. Sabırla bekledi, milim ilerleme olmayınca, “Gerçekleri milletle paylaşacağını”  söyledi. Paylaştı da. Bugün, o konuşmalarından dolayı “efelenmekle”  suçlanıp, mahkum edildi.  Başbuğ’un sonuç alamadığı yoldan gittiği aşikâr. Efendim, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın, İlker Paşa’yla ilgili yaptığı açıklamalarda Özel Paşa’nın iyi ilişkilerinin ve verdiği bilgilerin payı varmış. Sonuç? Ne yani, Özel olmasa, Gül ve Erdoğan kamuoyu önünde “çok sevindik”  mi diyeceklerdi? Ayrıca TSK’nın maruz kaldığı komplo Başbuğ’dan mı ibaret? Diğer komutanların başına gelen ne? Onlar, Gül ve Erdoğan'ın kapsama alanına sokulamadı mı?

                                     -Ailelerin Yıllardır Telefonu Çalmıyor-  
Duygusal bir ara:

“Bu durum beni ve TSK’yı çok derinden yaraladı, üzüntüm çok derindir, ailelerin çektiği büyük acıyı aynen paylaşıyorum.”

Bu da benim duygusal olmayan cevabım:

Aileleri aramak, ihtiyacını sormakla görevli subaylar vardı. O subaylar en son Işık Koşaner döneminde aradı. Özel döneminde arayan, soran olmadı, bir daha telefonları çalmadı.

Küçücük bir örnek; Bir tutuklu eşi lojmanı boşalttı, teslim etmek üzere ilgili birime gitti. “Aidatı yatırdınız mı?”  diye sordular. Yatırdığını, ancak apartman yöneticisi tatilde olduğu için makbuzu getiremediğini söyledi. Tereddüt gösterilmesi üzerine lojmanın kapıcısını arayıp, yöneticinin ne zaman döneceğini sorduğunda, görevli, “Kapıcı söylüyorsa, tamamdır” dedi. O eş, artık kendilerine bir kapıcı kadar itibar edilmemesi karşısında gözyaşlarına boğuldu.

Özel, Genelkurmay Başkanı olarak Hasdal cezaevine bir kez gitti, tepkiler üzerine bir daha adım atmadı. İlker Başbuğ’u değil ziyaret, ne tutuklandığında, ne müebbete çarptırıldığında ailesini arayan olmadı. Bu mudur üzülmek, ailelerle ilgilenmek?

                           -Kapalı Kapılar Ardında Girişim Müdahale Olmuyor mu?-       

Bir başka savunma:

“Eğer Özel Paşa medya üzerinden açıklamalar yapsaydı, hem tutuklu komutanlara zarar verir, hem de yargıyı etkilemeye çalışmakla suçlanırdı. Bunun örnekleri önceki komutanlar döneminde yaşandı. Bu nedenledir ki, Özel Paşa bu yöntemi doğru bulmadı ve söyleyeceklerini resmi zeminlerde, ikili görüşmelerde dile getirdi ve her gün de takip etti. Anayasal zeminlerde yetkili kişilere hukuki durumu açıklayarak, yöneltilen suçlamaların mesnetsiz olduğuna ilişkin hukuki dayanakları aktararak, askeri hukuk ve hukukçuların görüşleri ile bilgi ve belgelerin ışığında sorunun çözümü için samimi ve büyük bir çaba gösterdi. Göstermeye de devam ediyor.”

Bu da benim cevabım:

Ağzı olan konuşuyor, yargıya birşey olmuyor da Özel konuşunca yargıyı etkilemekle suçlanacaktı öyle mi? Cezaevindeki insanlar sadece TSK’nın yanlarında olduğunu hissetmek, buna inanmak istediler, o kadar. Bir kez daha; Görüşlerini resmi zeminlerde dile getirdi de ne oldu? Kamuoyu önünde açıklama yapmak yargıyı etkilemek oluyor da kapalı kapılar ardında konuşmak olmuyor mu?
  
Bir başka savunma:

“Özel bizzat Adalet Bakanıyla görüştü. Bu konuda bizzat çalıştı. Uzun tutukluluk sorununu çözmek amacıyla çıkartılan reform paketlerinde Genelkurmay’ın da görüş ve çabaları var.”

El cevap:

Ne oldu kuvvetler ayrılığı ilkesi, yargı bağımsızlığı? Adalet Bakanı ne yapacaktı, ne yaptı? Öncelikli sorun uzun tutukluluk mudur, TSK’nın “terör örgütü, fuhuşçu, şantajcı, çeteci, pornocu”  gösterilmesi midir?

Ayrıca Genelkurmay'ın çabalarıyla çıkartılan paketlerin sadece PKK'ya yaraması, onlar için kullanılması Genelkurmay'ı yaralayıp, gidişat hakkında hiç mi bir fikir vermedi?
       
                                            -Yargıtay'da Kimi Kurtardı?-

Pes dedirten son savunma:

“28 Şubat davasında gerçekleşen 38 tahliye ile Balyoz davasında ve temyiz aşamasında emir-komuta altındaki, görece düşük rütbeli sanıklar lehine verilen kararlarda, Genelkurmay’ın bilgi, belge ve görüşlerinin hukuki ve yasal dayanak oluşmasına katkı verdiği de yanıt mahiyetindeki değerlendirmeler arasında.”

Cevabım ve sorum çok:

28 Şubat tahliyeleri, Balyoz davasında Yargıtay Başsavcılığının tebliğnamesinde düşük rütbeli subayların beraatinin istenmesi, Genelkurmay’ın çabalarının sonucu öyle mi? Konuşmaktan korkacaksınız, ama böyle çatır çatır yargıya müdahale edeceksiniz, inanılır gibi değil.

Ne olup bittiğini anlamak için en iyisi sırayla gidelim.

Hatırlarsınız, 15 Temmuz'da başlayan Balyoz temyiz duruşmasından kısa bir süre önce Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Özel’i ziyaret etti. Bu ziyaret, “Balyoz davasına dair görüş alışverişinde bulundular. Yargıtay, Genelkurmay’dan teknik yardım talep etti”  haberlerinın yapılmasına yol açtı. İddialar üzerine Yargıtay Başkanlığı’ndan şu açıklama geldi:

“Yargıtay Başkanı Alkan, 12 Temmuz'da TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Genelkurmay Başkanı Özel’e adli yıl açılış davetiyesi vermek üzere bir nezaket ziyaretinde bulunmuştur. Ziyaret sırasında devam eden davalarla ilgili görüşme yapılmadığı gibi, herhangi bir yardım talebinde de bulunulmamıştır."

Yargıtay’da temyiz duruşması başladı. Bazı avukatlar, Özel ve Alkan’ın görüşmesine dikkat çekerken, çok sayıda avukat da Kara Harp Akademisi’nin tüm komutan yardımcıları, öğretim üyeleri ve  öğrencilerinin tutuklandığını, bir tek dönemin Komutanı Özel’e dokunulmadığını anlatıp, Başsavcılık tebliğnamesinde beraati istenen düşük rütbeli subayların Özel’in öğrencileri olduğunu öne sürdü.

Bila’nın yazdıklarına bakınca; Demek doğruymuş. Özel kendi öğrencileri için beraat istenmesini sağlamış.

Doğruysa, tabii işin bir de şu boyutu var; Özel öğrencilerini mi kurtarmıştı, yoksa onların beraat etmeleri suretiyle kendi isminin bu davanın dışına çıkartılmasını mı sağlamıştı? 
     
Peki avukatların o iddiaları üzerine Özel’in avukatı Umut Kemal Yıldırır’ın, “Tamamen gerçek dışı olan söz konusu haber ve iddialarda kamuoyunun yanlış şekilde yönlendirilmesi sonucuna neden olabilecek unsurlar bulunduğu” gerekçesiyle yaptığı şu açıklama neydi?

“Sayın Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, göreve geldiği tarihten itibaren hukukun üstünlüğü ve kanunlara saygı çerçevesinde görevini yerine getirmektedir. Bu itibarla, adil yargılanma hakkını güvence altına alan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca hareket etmeye özellikle dikkat ve özen göstermektedir.

Bu anlayış kapsamında, Sayın Genelkurmay Başkanı, tüm Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı sıfatıyla, tüm personeline, Kanuni düzenlemelerin öngördüğü şekilde, daima saygı ve güven esası dahilinde, rütbe ve statü gözetmeksizin, tarafsız ve adil bir yaklaşım göstermektedir.

Buna rağmen, Yargıtay Başkanı tarafından, 17 Haziran 2013 tarihli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin sunulmasından yaklaşık bir ay sonra, 12 Temmuz 2013 tarihinde gerçekleştirilen nezaket ziyareti üzerinden, Sayın Genelkurmay Başkanı’na yönelik olarak, hakkında yargılama yapılan personel arasında ayrım yaptığı, yargıya müdahalede bulunduğu anlamına gelecek, gerek mevzuat hükümleriyle, gerekse Sayın Genelkurmay Başkanı’nın kişiliği ile örtüşmeyen, personel arasında huzursuzluk çıkarmaya yönelik yakışıksız ithamlarda bulunulması üzüntüyle karşılanmaktadır.”

Ez cümle; Fikret Bila’ya bunları anlatan askeri ve sivil çevreler her kimse, Genelkurmay Başkanı Özel’in başını fena halde derde sokmuş, yağmurdan kaçarken, doluya tutulmasının önünü açmış gözüküyor!..

Son bir not: İlker Başbuğ da görevi süresince “hukukun üstünlüğü”  demişti. Artık zerre inancı kalmamıştır. Bilgilerinize.

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ                                            
10 Ağustos 2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget