Hesap Lütfen - Nusret Ertürk

Hesap Lütfen - Nusret Ertürk
Don Kişot (1615) romanını ölümsüz kılan, önemli niteliklerden biri de eserin sonunda saklıdır. Don Kişot’un seyisi ve yol arkadaşı Sanço Panço adadaki valiliğinden ayrılmak üzeredir. Bir yurttaş söz alır:
“Sayın vali, sizin gitmeniz bize büyük üzüntü verecek. Geleneğe göre, her vali görevden ayrılırken hesap verir” der.
Sanço Panço şöyle yanıtlar:
“Ben adadan meteliksiz ayrılıyorum. Adayı iyi yönettiğime bundan daha iyi bir kanıt olabilir mi?”
Bizde, “Hesap lütfen!” isteğine, çoğunlukla şu yanıt veriliyor:
“Yaptıklarımın hesabını, ancak Tanrı’ya veririm!”
İşte bu olmadı. Sen bu çağın adamı değilsin.
Don Kişot romanı, neden beş yüz yıldır dünyada en çok okunanların başında geliyor? “Ancak Tanrı’ya hesap veririm” diyenler, kesin bu romanı okumamıştır.
Don Kişot gibi başyapıtlar kutupyıldızı gibidir. Hep doğru yönü gösterirler. Her uygar insanın elinin altında, türünün en önde gelen üç-beş kitabı kesin bulunmalı. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin, Sabahattin Ali’nin yeri başım üstündedir. Montaigne’nin Denemeler’i, Maksim Gorki’nin Ana’sı, Cervantes’in Don Kişot’u en yakınımdaki ışıklar. Bunları okuyan, özümleyen devlet adamı oranı yüzdesini merak ediyorum. Kaçının kitaplığında bu yapıtlar bulunur?
Fransa, İngiltere gibi ülkelerde lise bitirme sınavları şöyle oluyor. Dünya klasikleri romanlarından en öndeki yirmisinin (Don Kişot benzeri kitapların) okunması istenir. Yazılı sınavda, bu kitaplarda bir noktanın eleştirisi istenir. Yazılı anlatım, en az dört yüz sözcüğü geçmeli koşulu aranır. Başaran, lise bitirme diploması alır. Bu ders baraj dersidir. Bizde ne yapıldı? Türkçenin önemine bir çizgi atıldı. Kuran kursu anayasaya yazıldı! Fransa’daki bir lise öğrencisi, Sanço Panço’dan vatandaşın ne istediğini bilir. Eğer bilmiyorsa Don Kişot’u bir daha okur, gelecek sınava hazırlanır gelir.
Dünyanın önde gelen romanlarını okumamıştan, sanat yapıtlarını tanımamıştan aydın olmuyor. Dogmaları, donmuş düşünce kalıplarını kırmanın yolu buradan geçiyor.
“Hesap lütfen!” diyenler, okumuş, yürekli, aydın insanlardır. Ya hesap veremeyenler? Hesap sözünü duyunca, dala budağa sarılanlar?
İnsanları, hesap verenler, hesabını veremeyenler diye ikiye ayırırsak, durum daha iyi anlaşılır. Hesap vermek büyük erdemdir. Beş yüz yıl önce kurgulanan seyis Sanço Panço’nun gerisinde kalmak ne kötü. Hesap vermeden kaçanlar bir de ne diyorlar? “Komşularınızı polise şikâyet edin!” Bu amaçla mahalle aralarına dek polis birimlerini yaymak istiyorlar… Kısacası, “Hesap lütfen!” sözünü duymak istemiyorlar. Alnı ak olan hesaptan neden kaçsın?
Atatürk’ün Aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’ni tanınmaz hale sokanlara…
Demokratik Taksim Gezi Parkı Direnişi’ni bile içine sindiremeyenlere ne diyelim?
“Hesap lütfen!”

 Nusret Ertürk

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget