Hani parlamentolar tarih yazmazdı?
Dünyanın gelişmiş demokratik ülkelerinde, söz seçimlere gelince tarihi tarihçilerin değil, bal gibi parlamentoların yazdığına bir kez daha tanık olduk Fransa’da…
Hepimiz biliyorduk Ermeni soykırımı tartışmasını önlemeye yönelik yasa tasarısının Fransa senatosundan geçeceğini.
Biliyorduk ama “bir ihtimal daha var” diyerek üzerine üzerine gidiyorduk.
Oysa bir başkanlık yarışı vardı Fransa’da… Bu yarış Sarkozy-Valerie Boyer arasında geçecekti.
Son kamuoyu araştırmalarına bakılırsa, sosyalistler açık ara Sarkozy’nin önündeydi.
Seçimlerde ipi sosyalistlerin göğüsleyeceği yadsınamaz bir gerçekti.
Siyasette “ne olur ne olmaz” düşüncesi olduğu için tasarı senatodan geçti.
Şaka değil, Fransa’da 500 bin Ermeni oyu vardı…
Fransa anayasasına aykırılık savları, düşünceyi ifade özgürlüğü, şu bu unutuluverdi…
Canım Fransa, ünlü bilimci Bernard Lewis’i “1915 soykırım değil, savaşın acımasız bir ürünüdür” söyleminden ötürü mahkûm etmemiş miydi?
Türkiye’de buna benzer durumlar yaşamamış mıydık?
Örneğin, Orhan Pamuk “haksız fiil”den mahkûm olmuştu.
Ahmet Şık, basılmamış kitaptan ötürü 11 aydır tutuklu değil miydi?
Bakın ne denli benziyor Türkiye’yle Fransa birbirlerine…
***
Türkiye, Sarkozy’ye demokrasi ve özgürlük dersi verirken, biz faili belli olan faili meçhul cinayetleri tartışıyorduk.
Musa Anter’den Uğur Mumcu’ya, Gaffar Okkan’dan Hrant Dink’e uzanan bir dizi cinayetten.
Uğur Mumcu 19 yıl, Gaffar Okkan 11 yıl önce 24 Ocak’ta alçakça öldürülmüşlerdi.
Yakın tarihiyle yüzleşemeyen, kendi çocuklarını öldüren bir ülkede “derin güçler” yerli yerinde duruyordu bana kalırsa.
Emekli olanlar, siyaseti bırakanlar yerlerine başkalarını getirmişti.
Türkiye, düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayan Ermeni soykırımı tartışmasını önleyecek yasanın çıkmasına tepki gösterirken, Hrant Dink’i öldüren tetikçilerin “örgüt” savından yargı yoluyla aklanmasını, istihbarat elemanı Erhan Tuncel’in cezaevinden salıverilmesini nedense hiç düşünmüyordu.
Yıllardır zindanda yatan gazetecileri, bilim insanlarını, parasız eğitim isteyen üniversiteli gençleri unutan siyasal erk şimdi ne yapacaktı?
Yazımı yazarken aklıma geldi…
Hopa’da HES eylemi yapanları “örgüt” suçundan yargılayanlar yok muydu?
Biber gazı sonucu kalp krizi geçirerek ölen emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu nedense çoktan unutmuştuk.
***
Zamana yenik düşen bir toplumduk…
Şöyle 70’li yıllara gittim…
ASALA terörünü bugünün gençleri, 30’lu yaşlarda olanları anımsar mı?
Türkiye 42 diplomatını yitirdi ASALA saldırılarında.
Biz bunun hesabını sorabildik mi?
Ermeni soykırımı konusunda Cezayir üzerinden yürüyen Türkiye kimi gerçeklerle yüzleşmelidir.
O nedenle siyasetçilerin, bilim insanlarının, bu konunun uzmanları diplomatların ASALA terör örgütü gerçeğini vurgulamaları gerekmez mi?
Kaba milliyetçilik söylemleriyle işin içinden çıkamayız…
Fransa’da çıkan bu yasaya karşı anayasa mahkemesi yolu açıktır.
Yasa bir seçim hesabı sonucu çıkmıştır…
Yasanın AİHM’ye götürülmesi söz konusudur.
Fransa’nın yaptığı kaba milliyetçiliğe Türkiye, demokrasisini geliştirip özgürlükleri çoğaltarak yanıt verebilir…
***
Türkiye önce şu faili meçhul cinayetleri çözmeli…
Devlet içinde hâlâ varlığını koruyan “derin güçleri” ortaya çıkarmalı.
Muhalif gazetecileri, yazarları, siyasetçileri, üniversiteli gençleri “örgüt” suçundan yargılamaktan vazgeçmeli.
Sağcısıyla solcusuyla; muhafazakârı ve liberaliyle “Bizden olmayan ölsün” demeyip demokrasi ve özgürlükler için bir araya gelmeli.
Çünkü demokrasi, özgürlük, adalette eşitlik ve hukuk devleti, yaşamın canı ve rengidir….
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder