Demokrasinin geliştirilmesi adına kampanyalar düzenleyen Washington merkezli, sivil toplum kuruluşu diye
tanıtılan Freedom House; yayımladığı raporda dünyanın özgürlük karnesinde Türkiye’nin “kısmen özgür ülkeler arasında” yer aldığını açıkladı.
Rapora göre; siyasi haklar ve bireysel özgürlüklerde puanımız 3. Siyasal tutuklamalar ve basın özgürlüğüne yönelik baskılar kaygı verici.
Yargı sistemimizin “kısmen özgür” olduğuna nedense değinilmiyor raporda.
Belki de yargı alanında yadırgadığımız kimi gelişmeler olağandır ve demokrasilerin gelişmesine hizmet eden Freedom House’a göre:
Örneğin, savcılığın İzmir’in CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yaklaşık dört yüzyıl, 397 yıl, çalışma arkadaşlarından Pervin Şenel’in 261, Sait Ersu Hızır’ın 123 yıl hapisle cezalandırılması istemi, insan haklarına, uluslararası adalet anlayışına uygun, makul ve makbul cezalardır.
Örneğin; ulusal iradelerin tartışılmaz sonucu milletin vekili seçilenlerin üç yıldır hüküm giymemelerine karşın muhakemelerini yapan yargıçların tutuklu kalmalarına ısrarla karar verdiğinin farkında değildir.
Özel yetkilerle donanmış savcı ve mahkemelerin üç kişiyi bir arada gören, telefonları dinleyen polisin raporu üzerine o kişileri terör örgütü kurmak ve terörist olmakla veya hükümeti devirmekle suçlayarak içeriye attığının da bilincinde değildir.
***
Bu sivil toplum kuruluşu; sokağa çıkan binlerce kişinin, Hrant Dink’i çetenin öldürmediğine hükmeden hâkimi, 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Eryıldız’ın kararını protesto etmekten de öteye, asıl amacının cinayetin faillinin devlet olduğunun ortaya çıkarılmasını sağlamak olduğunu -herhalde- 2013 raporuna alacaktır.
Yoksa Türkiye’de yargı öylesine bağımsızdır ki; yargıcın Dink’i öldüren çetenin varlığını yok sayan kararına karşı, medyanın, Başbakan dahil bakanlarla muhalefet partilerinin, başka ulusal sorunlarda görülmemiş ölçüde duyarlık sergilediğini görmezlikten mi gelecektir?
Bu arada mahkeme kararına hemen her kesimin görüşler açıklamasına karşı, karşı çıkana rastlanmadığının farkında mı FH?
Örnek: Yargıtay onursal başkanlarından Sami Selçuk’un, “TCY’nin 288. maddesinin açıkça ihlali ve hâkimin görev alanına açıkça müdahale olduğunu” içeren açıklamaları ve dikkate alınmayan şu sözleri:
“Herkes susup yargının işini bitirmesini (Yargıtay kararını) beklemelidir...”
Fakat ne çare sabırsızlık had safhada!
Yargıtay’dan önce, sokakları sessiz, ama anlamlı miting alanına dönüştüren binlerce insan; medyadan, iktidardan muhalefete değin siyasetin bütün öğeleri… Dink cinayetinin devlet içindeki bir çete tarafından planlandığını ve uygulandığını ilan ettiler bile...
***
Oysa: Freedom House gibi Washington kaynaklı bir kuruluşun saptamalarına fazla itibar etmeyecek düzeyde bir parlamentomuz… dün 12 Eylül ve lideri Evren için yazdıkları övgüleri bugün ağır biçimde suçlamaya dönüştüren yazarlarımız... hatta siyaset adamlarımız…
…neyse ki özgür tartışmayı Meclisimizde bile bardak kıran, “sen ne bilirsin lan” diye birbirinde iltifatı olanca genişliğiyle kullanılan bir parlamentomuz var!
Bütünüyle bu gelişmeler değerlendirildiğinde Freedom House:
“Siyasal haklar ve bireysel özgürlüklerin gerilediğini” saptayarak ülkemizi, nasıl oluyor da “kısmen özgür bir ülke” diye tanımlayabiliyor?
Yoksa bu kuruluş raporu yazmadan önce; ABD’yi sollayarak dünya liderliğine yerleştiğini öne süren devlet adamlarımızın açıklamalarını kıskanan, Amerika’daki Türkiye düşmanlarından mı nemalandı?
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder