Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki gün Kayseri’de şunları söylüyor:
-“1911 ile 1923 arasında nereleri kaybetmiş, hangi topraklardan çekilmiş isek 2011 ile 2023 arasında o topraklarla ve oradaki kardeşlerimizle tekrar buluşacağız. Uluslararası düzeni de yeniden inşa edeceğiz.”
Acı acı gülümsemeyi ve feveran etmeyi erteleyip gelin bu ifadeleri beraber sorgulayalım:
Emperyalist ihale
Davutoğlu lafı dolandırmadan Paxamericana’nın Türkiye’ye verdiği yeni rölü ya da görevi ifşa etmiştir.
Ön Asya ya da Ortadoğu çıkar hesaplarından hareketle son yüzyılda Paris ve Yalta konferansları ile iki kere dizayn edilmiş ve değişen şartlar sonrasında şimdi üçüncü bir taksim için düğmeye basılmıştır ki yeni düzenlemenin Truva atı maalesef Türkiye’dir yani proje Ankara kullanılarak realize edilmek isteniyor.
Evet, Dışişleri Bakanımızın “Eski topraklarımızla kucaklaşacağız” söylemi gerçekte Türkiye’nin aldığı Emperyalist ihalenin tellallığıdır.
Çöken Batı medeniyeti ile vahşi Kapitalizm ömrünü uzatmak ve de geleceğin gücü Çin’in yolunu kesmek için enerji havzasına yeni bir düzen getirmeyi tasarlarken bu işin jandarmalığını Türkiye’ye veriyor.
Başka bir anlatımla ABD bölgemizi çıkarları paralelinde yeniden tanzim ederken kendi askeri yerine Türk’ün askerini cepheye sürecek.
İşte Ahmet Davutoğlu’nun “Kaybettiğimiz topraklarla yeniden buluşacağız” ifadesi aslında ABD adına yapılacak fedailiğin hamasetle ambalajlanmasından başka bir şey değildir.
Öyle çünkü ABD’nin Osmanlı’yı yeniden ihya etmesini ummak bebek aklı ya da zekâsına sahip olmaktan öte bir durumdur!
O ABD değil midir?
Bırakın onu bunu kısa bir süre önce yapılan bir savunma işbirliği toplantısında o ABD değil midir “Türkiye bizim rakibimiz ona teknoloji vermeyiz” diyen? Bu olayı yansıtan AKP’nin bugünkü Savunma Bakanı değil mi? Tablo bu iken Ahmet Davutoğlu nasıl böyle bir projeyi seslendirebilir?
Keza Ermeni soykırımı hikâyesinden Doğu Akdeniz’de petrol aramaya ve Kıbrıs ile Ege konularına kadar Türkiye’ye pek çok konuda takoz olan ve milyarlarca dolar ödeyip satın aldığımız savaş uçakları ile gemilerimizin bilgisayar yazılımlarının tamamını bile vermeyen ABD’nin Türkiye’nin yeniden imparatorluk olmasına rıza göstermesi nasıl iddia edilebilir?
O ABD değil midir hala Lozan’ı tanımayan?
O ABD değil midir PKK’ya arka çıkan?
O ABD değil midir Soroscu vakıflar aracılığı ile Türkiye’ye ayrıştırmak isteyen?
Şimdi bu ABD Türkiye’nin yeniden imparatorluk olmasının yolunu açacak öyle mi?
Lafı uzatmadan söyleyelim hadise şudur:
-Washington üniter Türkiye’yi onca gayretine rağmen bölemiyor. Dolayısı ile ayrıştırmak için yeni bir Anayasa ile federatif bir yapı istiyor ki bölünmenin iklimi oluşsun.
Anadolu federal cumhuriyeti
-Türkiye’yi yöneten kadrolar ama tehditle ama telkinle ikna ediliyor ki yapılan telkin Suriye’nin bir bölümü ile Kuzey Irak’ın, Anadolu Federal Cumhuriyetine bağlanacağı sözüdür.
-Washington verdiği bu sözle hem Türk askerini cephelerde kullanacak, hem de gizli amacı olan Büyük Ermenistan ile Büyük İsrail’e geçiş için zemin oluşturacak. Osmanlı’yı ihya ABD’nin zaman kazanmak için havuç vaadi politikasıdır.
-TSK’ya yapılan Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının gerçek amacı da komutanları, geçmişte Özal’ın benzer ABD işbirlikçiliği görüşüne karşı çıkan Orgeneral Necip Torumtay’ın çizgisinden uzaklaştırmaktır.
-İşte BOP denilen şey ayniyle budur.
Çantadaki 3 yumurtaya 132 ay hapis
Demokrasi şampiyonu (!) AKP’nin yönettiği Türkiye’den bir fotoğraf:
Adı: Yiğit Ergun.
İstanbul Hukuk Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü İstanbul Üniversitesi ziyaretinde protesto etmek amacı ile çantasına 3 yumurta koyan bir delikanlı.
Yiğit Ergun okul girişindeki kapı aramasında çantasındaki üç yumurta ile yakalanıyor.
Polis, çantasında bomba ya da tabanca değil sadece kırılmamış yumurta bulunun genci cani ya da katil misali üstüne çullanarak gözaltına alıyor ve sürükleyerek otolarına götürüyor.
Bu hangame esnasında genç üniversiteli polise “Bırakın ulan” benzeri şeyler söylüyor.
Vay sen misin polise ulan diyen.
Anında dava açılıyor ve delikanlı hâkim karşısına çıkarılıyor.
İstenen ceza ne kadar mı?
Tamı tamına 11 yıl!
Oturdum hesapladım, Yiğit delikanlı yakalattığı kırılmamış her yumurta için 44 ay yatacak.
Soruyorum bu tabloya gülmek mi lazım ağlamak mı?
Cemaat ve BBP
Cemaatin ülkücüleri devşirmek isteği sır değil.
Bunun için ülkücülerin kaldığı yurtlarda faaliyet yaptığı ve de muhafazakâr ülkücülerin adresi olan BBP ile yakın ilişkilere girdiği biliniyor.
Cemaatin Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile de yakın dostluğu vardı.
Ancak açıklıkla ifade etmeliyim ki 1978’den beri yakından tanıdığım Muhsin Bey’in cemaatin müridi ya da uydusu olmadığının şahidiyim. Mesela Muhsin Bey cemaatin ısrarına ve bakanlık vaad edilmesine rağmen AKP’den milletvekili adayı olmadı zira anti-emperyalist ve Türkçü olmak Muhsin Başkanın genlerinde mevcuttu.
Rahmetli Yazıcıoğlu Hrant Dink olayında BBP’li gençlerin polisin içindeki cemaatçi unsurlar tarafından yönlendirildiğini görmüş ve çok rahatsız olmuştu!
Öyle ki Muhsin Bey seçim sonrasında bu tezgâhı kamuoyu ile paylaşacaktı ama olmadı zira bir suikaste kurban edildi.
Peki, Muhsin Bey niye mi rahatsız olmuştu?
Hrank Dink cinayetindeki Erhan Tuncel ismi ve onun yaptığı görev ile ceza verilmemesi hadisesi her şeyi ispatlamıyor mu?
Bu olayda da görüldüğü gibi cemaat, BBP’yi adeta militan niyetine kullanmak istiyor. Bu arada Ökkeş Şendiler gibi Muhsin Başkanla beraber mücadelesi tescilli gerek bir ülkü devinin yaptığı, BBP merkezindeki cemaat unsurlarına dikkat ikazı iyi irdelenmeli ve Alperenler o işbirlikçileri derhal kapıya koymalıdır .
Sabahattin Önkibar/Yeni Mesaj
Yorum Gönder