Usta yazar, değerli dostum Mustafa Yıldırım’ın Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili olarak yazdığı yazıyı çok ilginç bulduğum için, izninizle bu köşede yayımlıyorum. İran’ı ve Al-Kudüs’ü aklama çabalarına değinen Yıldırım’ın şimdi söz:
Mumcu’nun yazdıklarına bile bakmadan “Uğur Mumcu’nun İran’la bir alıp veremediği yoktu!” diyerek İran’ın, Türkiye’nin içinde bulunduğu ülkelerde İslamcı darbe için kurduğu Al-Kudüs - Uluslararası İslam Ordusu’nun yetiştirdiği yerli teröristler unutturuluyor.
Böylece ulus devletlere düşmanlığı, kanlı eylemleriyle apaçık ortada olan İran diktatörleri ve onların yerli kopyaları aklanıyor!
Türk aydınları sağırdı
İran diktatörlerinin “Sevgili kardeşleri” olan Türkiye yöneticileri de bu arada aklanıveriyor. Ne diyelim ki?
Türkiye’de İranlı göçmenler, yabancı diplomatlar ardı ardına öldürülünce Uğur Mumcu, “Bütün bunlar, Türkiye’nin İran ajanlarınca eylem alanı olarak seçildiğini kanıtlıyor” diye yazıyordu.
O yıllarda İran’da dünyaca ünlü yazarlar, şairler, sanatçılar, İran İslam Devrimi Muhafızları’na (Pasdaranlar) bağlı elemanlarca boğazları telle sıkılarak öldürülüyor; ölü bedenleri bir köşeye atılıyordu.
Türkiye’nin sanatçıları, yazarları, İranlı aydınların katledilişi karşısında sessiz kaldılar. Çünkü onlar soğuk savaşın bitişini özgürlük-demokrasi çığırtkanlığıyla kutluyorlardı ve emperyalizmin kendiliğinden ortadan kalktığı inancıyla sarhoştular.
Al-Kudüs Kuvvetleri (Uluslararası İslam Ordusu) Türk aydınlara her kıydığında İstanbul’da yayımlanan bildirileri, ciddi bir örgütlülükle düzenlenen sözde başörtüsü eylemlerinde kaldırılan pankartları, Humeyni’nin kızının, Hocat-ül İslamların İstanbul’daki konferansları sırasında haykırılan sloganları da duymadılar.
Birkaçını anımsatalım:
Çetin Emeç öldürüldükten sonra Hizbullahi bildiri:
“Putçu Kemalist rejim… Lanet olsun tüm laik diktatörlüklere!”
Bahriye Üçok, Turan Dursun öldürüldükten kısa süre sonra:
“Müslümanların gecikmeden ortak bir cephe belirleyip harekete geçmeleri zaruridir. Müslümanlar laik terörü ancak böyle birlik ve ortak hareket stratejisiyle yenebileceklerini unutmamalıdır.”
Amerikalı elçilik teknisyeni Marwick Ankara’da öldürüldükten ve Mısırlı elçilik memuru bombayla ağır yaralandıktan sonra:
“Uluslararası Kudüs İslam Ordusu’na katılmaya hazırız!”
Mustafa Kemal’le sorunu olan İran’ın Uğur Mumcu ile de sorunu vardı!
Uğur Mumcu öldürülmeden bir yıl önce Hizbullah’ın övüldüğü toplantıda:
“Bir tağut olan Mustafa Kemal ve bir put olan Kemalizm… Ama bugün Şeyh Said’ler ayakta; bir değil binlerce sıkılmış yumruklar ve dillerinde bir şiar: Ölmedi Saidler! Kahrolsun Kemalistler!”
Uğur Mumcu öldürülmeden bir yıl önce:
“Türkiye’de İslamın onurunun nasıl savunulduğuna dost-düşman şahit olacak! Müslümanların yüzü gülüp tağutların ve laik saldırganların bahtı kararacaktır!”
İsrail elçilik görevlisinin öldürülmesinden önce ve sonra İran’ın Cumhuriye-i İslam gazetesi:
“Yine tekrarlıyoruz ki yakından tanıdığımız o Müslümanlar (suikastçılar) pek yakında Siyonizme çok büyük darbe vuracak…”
“Bu olay Türkiye’nin laik yöneticileri için bir ibret dersi olmalıdır, ta ki siyasi tercihlerinde halkın tercihine kayıtsız kalmasınlar.”
“Türkiye Müslüman halkı bu ihtar edici mesajı göndermekle laik rejime karşı sertlik yanlısı bir yol seçmiş ve bunu da çok hızlı bir tepkiyle göstermiştir.”
Al-Kudüs Kuvvetleri’nin yerli ameliyatçıları Uğur Mumcu öldürülmeden altı ay önce şunları yazıyor:
“Sömürgeci emperyalistler de, gasıp Siyonistler de, faşist ve tağuti Kemalistler de pek yakında nasıl sarsıldıklarını göreceklerdir!”
“Hizbullah kükrüyor/Amerika titriyor! Her gün aşura! Her yer Kerbela! Kahrolsun laik diktatörlük!”
Mumcu’ya suikasttan 4 hafta önce
Uğur Mumcu öldürülmeden 28 gün önce İstanbul’da, Al-Kudüs Uluslararası İslam Ordusu yerli militanlarınca kaçırılan İranlı, Çınarcık’ta işkenceyle öldürüldü.
Uğur Mumcu, imam hatiplilerin Harp Okulu’na girmelerini sağlayacak yasa değişikliğine karşı sert bir yazı yayımladı; iki gün sonra da İran merkezli al- Kudüs Kuvvetleri’nce yetiştirilen yerli Hizbullahilerce öldürüldü.
Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu
Uğur Mumcu cinayetinden 7 yıl sonra Gaffar Okkan Hizbullahilerce öldürüldü. Aradan yine yıllar geçti. Ahmedinejad İstanbul’da binlerce kişi tarafından “Sardar! Sardar!” çığlıklarıyla karşılandı.
Sardar, “Kumandan” ya da “Başkumandan” demektir. Türkiye vatandaşları Ahmedinejad’ı Başkumandan olarak bağırlarına bastılar.
Sardar Ahmedinejad’ı kucaklayan Cumhurbaşkanı Abdullah Cumhur Gül de “Sevgili kardeşim Ahmedinejad” diyerek onu konuk etti.
Eski Pasdaran Ahmedinejad bağırlara basılırken Uğur Mumcu’nun katlinin “failleri bulunamadı” diyenler, onun “Devrim Şehidi”, “Cumhuriyet Şehidi” bir “Kalpaksız Kuvayı Milliyeci” olduğu gerçeğini unutturmak istiyorlar .
Ali Sirmen/Cumhuriyet
Yorum Gönder