Bir yandan Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz’ın “Elimizde yeterli kanıt yoktu, ben de çıkan karardan vicdanen rahatsızım” açıklaması, ardından davanın savcısı Hikmet Usta’nın “Dosyada örgüt de var, kanıt da... Üstelik fazlasıyla” yanıtı.
Verilen bir yargı kararında ortaya çıkan fotoğraf hakkında acaba neler düşünür insan?
Önce yargıya karşı güven sarsılır toplumda...
Kim doğruyu söylüyor?
Mahkeme başkanı mı yoksa davanın savcısı mı?
Beş yıl önce işlenen Hrant Dink cinayetinin ardından kısa sürede tetikçi yakalanmıştı.
Daha önce yazdım, bugün bir kez daha yineleyeyim...
Polis müdürü ne demişti beş yıl önce:
“Hrant Dink cinayeti, üç-beş milliyetçi gencin işlediği cinayettir... Arkasında örgütlü bir güç yok...”
Mahkeme Başkanı Eryılmaz neden vicdan azabı çekiyordu?
Olayın özü bu bence...
Çünkü Dink cinayetine üç-beş milliyetçi gencin bir kahvede oturup karar verdiğine inanmıyordu Eryılmaz.
Cinayetin arkasında devlet içinde yapılanan bir güç vardı ve cinayeti onlar planlamış, tetikçi Ogün’ü yine bu “derin yapı” bulmuştu.
***
Mahkeme Başkanı Eryılmaz’la dava savcısı Usta’nın farklı görüşleri insanı ister istemez düşündürüyor.
Dink ailesinin avukatlarının yaptığı açıklamalarda...
Savcı Hikmet Usta, dosya kapsamında pek çok kanıtın ortaya konulmasına karşın, mahkemece göz ardı edildiğini, “örgüt yok” kararı verilerek yasaya aykırı hareket edildiğini söylüyor.
Aklanan ve cezaevinden salıverilen kim?
Jandarma ve polis istihbaratında eleman olarak çalışan Erhan Tuncel.
Tuncel, bu cinayette azmettirici mi?
Bana göre Tuncel, derin güçlerin kullandığı bir kişi...
Savcı Hikmet Usta’nın yaptığı açıklama ve ardından Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen’in şu sözleri de:
“Müddet muhafaza (süre tutum) dilekçemizi mahkemeye sunduk. Dosyayı temyiz edebileceğimizi kararı veren mahkemeye ilettik.”
***
Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’nu ziyaret eden Bülent Arınç’ın açıklaması da “örgütün kanıtı var” biçiminde.
Arınç’ın şu tümcelerine ben de katılıyorum:
“Örgüt, Dink’i öldürmeye karar vermiş; yönlendirilmiş, elinden ayağından tutulmuş Ogün Samast’ın.
Yakalandıktan sonra fotoğrafı görün...
Türk bayrağı önünde kahramanca pozlar.
Bunun bir anlamı olmalı...
Bu fotoğraf bile başlı başına bir örgüt, yönlendirme gösteren bir delil...”
Bu derin örgüt, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinde de karşımıza çıkmıştı.
Uğur’un aracına bomba konulmuştu...
Kanıtlar on beş dakika içinde ortadan kaldırılmamış mıydı?
Kışlalı cinayetinde de kanıtlar yok edilmişti nedense...
***
AKP iktidarı döneminde Necip Hablemitoğlu, evinin bahçesinde başından silahla vurularak öldürüldü.
Peki bu cinayet aydınlatıldı mı? Hablemitoğlu’nu öldüren tetikçiler bulundu mu?
Hayır!
Trabzon’da Rahip Santoro’yu 14-15 yaşındaki bir çocuk mu öldürmeye karar vermişti?
O çocuğa 10 bin liralık silahı kim vermişti, ortaya çıkarıldı mı?
Hayır!
Malatya Zirve Yayınevi katliamında “vur emrini” veren derin güçler bulunup yargı önüne çıkarıldı mı?
Ergenekon davası çok önemliydi, ancak sapla saman karıştırıldı...
***
Balbay, Tuncay, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım... Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul.. ve öteki meslektaşlarımız.
Yaşamları boyunca devlet içindeki derin güçleri ortaya çıkarmak için yazılar yazdı, kitaplar yayımladı arkadaşlarımız.
Şimdi onlar aylardır, yıllardır zindanda...
Örgütlü, silahlı terör örgütü üyesi olmaktan yargılanıyorlar...
Kalemleri silah sanıldığı için....
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder