Cumhuriyet eserimiz, kentsel, mimari ve anı değerleriyle ‘kültür mirası’mızdır.
“Bir mimarlık eseri olan İnönü Stadı’nın yıkılarak, ticari mekânlarla birlikte daha büyük bir kütlenin Dolmabahçe Vadisi’ne dikilmesi bana göre uygun değil. Bir Emek Sineması için gösterilen kamuoyu duyarlılığını bu konuda göremiyoruz; stadı koruma kararlılığımıza yeterli toplumsal desteği bulamıyoruz.”
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bu serzenişlerinde haklıdır. Cumhuriyetin İstanbul’a ilk armağanlarından olan stadın rant uğruna yok edilmek istenmesine karşı kamuoyundaki kayıtsızlık ürkütücüdür. Bu vandalizmin, stadın emanet edildiği görmüş geçirmiş bir İstanbul kulübünce yapılmak istenmesi ise hüzün vericidir.
Nitekim ben de geçen yılki bir yazımda aynı serzenişi doğrudan BJK’ye yönelterek özetle şunları anımsatmıştım:
“1903’te kurulan BJK’de ‘tarih bilinci’nin de güçlü olması gerek. İnönü Stadyumu açılıncaya kadar Taksim’deki Topçu Kışlası ile Çırağan Oteli’nin yerindeki Şeref Stadı’nda top koşturmuştu... Kışla yıkılınca kenti modern bir stadyuma kavuşturmak için 1939’da İtalyan mimar Paolo Vietti Violi ile mimarlarımız Fasıl Aysu ve Şinasi Şahingiray kolları sıvadılar. Stadın 27 Kasım 1947’deki açılış maçını BJK ile İsveç’in AIK Solna’sı oynadılar. Konuk takımın 3-2 kazandığı tarihi maçın ilk golünü atan da BJK’nin büyük emektarı Süleyman Seba’ydı.” (Cumhuriyet-17 Mart 2011)
Dünya dördüncüsü
Kitaplara sığamayacak nice anıların yaşandığı zarif stadımız, The Times gazetesinin 90’lardaki bir araştırmasında dünyadaki en iyi 10 stat arasında 4’üncü olmuştu. Nedeni sadece “işleyiş düzeni” ve “tribünlerle saha arasındaki uyumlu oran”ı değildi. Bulunduğu çevreye, yani Dolmabahçe Vadisi’ne “saygılı eklemlenme”si ve Dolmabahçe Sarayı ile bütünleşen tarihi-doğal peyzajı “zedeleme”yen bir siluet hassasiyeti içinde tasarlanmış olmasıydı..
Hem bu nedenlerle, hem de Cumhuriyetin İstanbul’daki ilk çağdaş imar hizmetlerinden biri olması gözetilerek “korunması gerekli kültür mirası” olarak tescil edilen stat, bakanın da vurguladığı gibi en az Emek Sineması kadar duyarlı olunması gereken bir değerimiz değil midir? Stadın “hami”si olması gereken BJK’nin de, eseri yok etmek yerine kuşaktan kuşağa özgün mimarisiyle yaşatılmasını sağlaması, “tarihsel” kulüp olmanın “etik sorumluluğu” sayılmaz mı?
Nerede bir yanlışlık varsa orada doğruyu savunarak yüreklerimizde yer eden “Beşiktaş Çarşı”nın bile bu kültür katliamı projesine karşı “tarafgir” suskunluğu, sorgulanması gereken bir toplumsal zafiyetimizi simgeliyor.
‘Büyük’ saygısızlıklar
Futbol o denli etkili bir “morfin”e dönüşmüş ki böylesi bir aymazlık için “BJK’nin de FB ve GS gibi büyük ve gösterişli bir stadı olmasın mı?” gibilerden savunmalar etkili olabiliyor.
Oysa denebilir ki benzer günahları “üç büyükler”imizden diğer ikisi çoktan paylaşmış durumdalar… FB’nin şehircilik ilkelerine tümüyle aykırı, hatta kaçak büyütülen Şükrü Saracoğlu Stadı, takımın adını aldığı Fenerbahçe semtini “King-Kong” gibi ezen bir yasadışı imar darbesinin ürünü! Ne belediyenin ne de değme şehircilerin karşı çıkabildiği bu azmanlaşmış stat, kent içindeki uygunsuzluğun şımarık bir örneği..
Benzer şekilde GS’nin, nedense futbolu boğa güreşine, futbolcuları da sanki boğalara ve güreşçilerine benzetilerek “Arena” denilen yeni stadında da İstanbul’a saygısızlık doruğa çıkmış durumda.
Birincisi bu stat uğruna betonlaşacak eski “Ali Sami Yen Stadı”nın arazisi, devasa rant projeleriyle Mecidiyeköy’ün yoğunluğunu daha da arttıracak. İkincisi ise Seyrantepe’deki yeni stadın yer seçimi, İstanbul’un korunması gereken kuzey ormanlarına doğru “plansız genişleme”sine adeta önderlik ediyor.
Böylesi imar cinayetlerine karşı toplumdaki genel aldırmazlıktan yararlanan BJK yönetimi de dünyanın hayran olduğu bir Cumhuriyet mirasımızı ortadan kaldırmaya niyetleniyor.
Bu konuda o denli pervasızlık gösteriliyor ki “Projemizi koruma kurulu onayladı” şeklindeki toplumun kandırıldığı açıklamayı yanıtlayan İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı mimar Doç. Dr. Halil Onur bakın neler söylüyor:
“Yıkım söz konusu değil. Asla izin verilmez. Henüz bize statla ilgili restorasyon, restütisyon, röleve projeleri bile gelmedi. Önümüze bir proje bile gelmedi ki neye izin vereceğiz? Beşiktaş yöneticileri hangi amaca hizmet bu açıklamayı yaptılar bilemiyorum.” (08 Ocak 2011-Ajanslar)
İnönü Stadı 1998’de BJK’ye 49 yıllığına tahsis edilirken, herhalde “Al bunu yok et” denilmemişti. Bir kültür mirası için böylesi bir yetkinin değil BJK’ye, hiçbir kuruma verilebileceğini ise sanmıyorum.
Yazıyı yine Ertuğrul Günay’ın geçen yıl söyledikleriyle tamamlıyorum: “BJK yönetimi, içinde AVM, otel ve altında 2 bin 500 araçlık otopark bulunan 42 bin kişilik stadyum öneriyor. Ben ‘Dolmabahçe bölgesini daha da tahrip edenlere göz yuman bir kültür bakanı’ olarak tarihe geçmek istemiyorum.” (12 Mart 2011)
Oktay Ekinci/Cumhuriyet
Yorum Gönder