Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasının 2.Maddesi, Türkiye’nin
“Hukuk Devleti” olduğunu yazar.
Fakat AKP İktidarının hukuku ve yasaları kanırtıp, kendi arzusuna uydurma çabaları sayesinde Türk Devletinin bu ilkesi kağıt üstünde kalmış bir sözden ibaret hale gelmiştir. Artık Türkiye’de “Ben yaptım oldu” , “Benim dediğim kanundur” , anlayışının “İktidarın Hukuku”na dönüşmüş hukuksuzluğu vardır.
Hukuk yoluyla, kimin başına ne zaman, ne getirileceği sadece Başbakan Erdoğan’ın, “Ali Dibo” lakaplı Adalet Bakanının ve cemaatin emrindeki polislerin insafına kalmış bir iştir… Uydurma dijital belgelerle, insanların özgürlüklerinin ellerinden alındığı, onurlarıyla oynandığı çirkin ve aşağılık bir oyun tüm dünyanın gözü önünde, pervasızca oynanmaktadır…
Bu kirli bir iştir. Bu durum ne Evrensel Hukuk kurallarına, ne Hukuk Devleti ilkesine, ne insanlığa, ne adamlığa, ne de o çok övünülen delikanlılığa sığmaz.
Siyaseten alt edemediğiniz rakiplerinizi devletin Polisini-Savcısını kullanarak devre dışı bırakmak, emrinize alamadığınız medya ve iş dünyasını vergi cezaları ve mahkemeler ile sıkıştırıp belini bükmek, belli bir dönem için geçerli olabilir ama asla devamlı olamaz. Tarih, insanlarının kendisine verdiği yetkiyi kötüye kullanan ve sonunda paramparça edilerek bacaklarından asılan diktatörlerin örnekleriyle doludur…
Sizlerle üç konuyu paylaşmak istiyorum;
1) Almanya bağlantılı Deniz Feneri e.V ve Türkiye ayağını soruşturmakla görevli 3 Savcı, yeni atandıkları görevlerinden de alındılar. Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e konuşan ve her biri en az, 26 yıldır hukukçu olan Savcıların özet olarak söyledikleri;
* “Siyasilerin müdahil olduğu, siyasi boyutu olan Deniz Feneri soruşturmasını yaparken hakkımızda hala kesinleşmiş bir karar olmamasına rağmen, avukatın şikayeti üzerine soruşturmadan alındık. Şimdi de hakkımızda yine herhangi bir şikayet olmamasına karşın, görevlerimizden alınıp başka görevlere verildik. Bu durum, yargı adına vahim bir durumdur. Soruşturmamız “Zekat Hırsızlarından” bunun amacını sormaktı. Bu hırsızlığın diğer hırsızlıklardan farkı yok. Hırsızlık, hırsızlıktır. İşte bu hırsızlıklara karşı bazılarının(!) müdahil olması, adalet adına şık olmayan adımlardır. Üzücü bir durumdur. Bu görevden alınmamızın nedeni de, Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgilidir. İşte, o yüzden yargı adına üzücüdür.”
Söylenenlerin ciddiyetine, ağırlığına, korkunçluğuna bakar mısınız?
Söyleyenler kim, 26 Yıllık hizmeti olan Cumhuriyet Savcıları…
Söyledikleri hangi dava ile ilgili; Avrupa’da yüzyılın en büyük soygunu diye adlandırılan dava…
Suçlananlar kim; İçlerinde Başbakan’ın akraba ve yıllarca çantasını taşımış sırdaşları…
Burası Hukuk Devleti mi?...
2) 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandum ile, Milletvekili görev süresi
5 yıldan 4 yıla, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi de 7 yıldan 5 yıla indirilerek Anayasa maddesi haline geldi.
Fakat Cumhurbaşkanı Gül’ün süresinin 5 yıla indirilmesi AKP’nin işine gelmedi…
18 Ocak 2012 günü TBMM’de Cumhurbaşkanı seçim Kanunu kabul edildi. Kanuna göre Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek.
Seçim; Genel, eşit ve gizli oyla bütün ülkede aynı günde, yargı yönetim ve denetimi altında yapılacak. Kanunun geçici maddesine göre,
11. Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl oldu !...
Yani Anayasa maddesi, kanunun geçici bir maddesi ile “bir defacık” olmak üzere ortadan kaldırıldı…
Anayasa maddesinin, yasa ile yok sayılmasının gerçek olduğu yer, sizce “Hukuk Devleti” midir?...
3) 12 Eylül 1980 askeri darbesine ilişkin olarak Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Bu iki kişi yargılanacak…
Ömrü boyunca darbelere karşı mücadele etmiş, 14 Aralık 1977’de seçimle geldiği Belediye Başkanlığı elinden alınmış ve darbenin maddi-manevi her türlü sıkıntısını çekmiş biri olarak, Kenan Evren ve Şahinkaya’nın yargılanamayacağı düşüncesindeyim… Çünkü;
Yürürlükten kaldırılan Geçici 15. Madde, belli bir dönemde görev yapmış olan belirli kişilerin, bırakın muhakeme edilmelerini, haklarında şikayette dahi bulunulmasını engelleyen bir anlamda peşin ve örtülü anayasal bir
“af kanunudur”…
Olayı basit iki örnekle anlatmaya çalışalım;
*Hukuk tarihimize “Rahşan Affı” adıyla geçen af kanunundan yararlanarak salıverilen kişileri, bir zaman sonra, bu kanunu ortadan kaldıran bir kanun ile tekrar hapse atabilir misiniz?
*Geçtiğimiz yıllarda “Vergi Barışı” affı diye bir yasa çıkarıldı. Bu yasa belli bir müddet içinde başvuruda bulunmak ve asıl borcu, yine belli bir müddet içinde ödemek şartı ile faiz ödemelerini affediyordu.
Mükellefin bu zorunlulukları yerine getirmesinden sonra, başka bir yasa ile bu yasa iptal edilip, “Biz caydık, eski yasayı da ortadan kaldırdık, haydi faizi de öde bakalım” denilebilinir mi?
Bunlar bir “Hukuk Devletinde” olmaz. Ancak dikta rejimlerinde olur. Evrensel Hukuk geriye dönük olarak kişilerin, aleyhine işleyecek uygulamalara izin vermez.
Adaletli olmak, Hukuk Devleti olabilmek; Suç işleyeni hukukun temel değerlerine ve yasalara uygun olarak yargılayabilmektir…
Bir de görmezden gelinen “Zaman aşımı” konusu var. Bu konuda yazmam için bana destek ve fikir veren dostum Evrensel Erdoğan’ın gönderdiği fıkrayı sizlerle paylaşmak isterim;
“Adamın biri kiracı olarak bir eve girer. Ev adeta dökülmekte ve rutubet içinde yüzmektedir. Evde kedi kadar fareleri gören adam, ev sahibine gider ve şikayet eder. Eve gelirler ve deliğin önüne içinde peynir parçası bulunan bir kapan koyarlar. Delikten çıkan bir balık peyniri kapar ve tekrar deliğe kaçar!...
Şaşıran ev sahibi; “Aman Allahım, peyniri bir balık kaptı” deyince kiracı, gayet sakin bir şekilde;
“Şimdilik bekle bakalım, önce fare konusunu halledelim, sıra rutubete de gelecek” demiş..
Şimdi gelelim zaman aşımına;
O tarihte, işlenmiş olan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren suçlar için dava açma zaman aşım süresi 5237 Sayılı yasaya göre 30 yıl olarak değil, o tarihte yürürlükte olan 657 Sayılı yasaya göre 20 yıl olarak alınmalıdır…
Zaman aşımı süresini bile, keyfe göre belirleyen devlet “Hukuk Devleti” olabilir mi?
Şimdi sizlere basit bir soru soralım;
Deniz Feneri Savcılarının dediğine göre, davaya siyasetçiler müdahale etmişler.
“Deniz Feneri Davasına müdahale eden çirkin siyaset, Ergenekon olsun, Oda TV davası olsun, tüm davalara müdahale eder mi, etmez mi?...
Bir devletin en büyük zenginliği “Adalet”idir. Bu ülkede yaşayan insanlar, yarınlarından emin değillerse, başlarına ne geleceğinin takdiri itin, kopuğun, eşkıyanın elinde ise, burada huzur ve sosyal barış olmaz…
Burası Hukuk Devleti değildir….
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder