İngiliz gazeteci Gareth Jenkins, Türkiye’de darbe iddialarını konu alan Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında yabancı diplomatların, düşünce kuruluşlarının ve gazetecilerin görüşüne başvurdukları isimlerin başında gelir. Sunday Times, Al Ahram Weekly ve Turkey Analyst gibi yayınlara düzenli makaleler yazan Jenkins, ülkemizde daha çok, John Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu (SAIS) için yazdığı ‘Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması’ raporuyla tanındı. ABD ve Avrupa’da davalarla ilgili çok sayıda konuşma yaptı.
Jenkins, Türk siyasetini ve TSK’yi, bu soruşturma sürecinden çok önce takip eden biri. TSK üzerine kaleme alınmış “The Turkish Military and Politics (Türkiye’de Ordu ve Politika)” ve siyaset konusundaki “Political Islam in Turkey: Running West, Heading East (Türkiye’de Siyasi İslam: Batı’ya Koşmak, Doğu’ya Dönmek)” adlı kitapların yazarı.
Jenkins dünkü görüşmemizde, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasını şöyle değerlendirdi:
“Bu tür web siteleri ‘kara propaganda’dır ve hiçbir ordunun yapmaması gerekir. Ancak bunların yapılmış olması Başbuğ’un silahlı örgüt yöneticisi olması sonucunu doğurmaz. Bu tür siteleri ilk yaptıran komutan da Başbuğ değil. Akla ‘Daha önceki komutanlar neden çağrılmıyor?’ sorusu da geliyor. Büyük olasılıkla özellikle Başbuğ’u hedef alan hukuki değil siyasi bir süreç gibi gözüküyor. Böyle algılandığı için, normalde bir Genelkurmay Başkanı’nın tutuklanmasından en çok memnun olması gereken BDP bile eleştirdi. Tutuklamaların sürerek kendilerinin de hedef olacağı yönünde kaygıları var çünkü. Böyle giderse Türkiye’de hukuk sistemine hiç güven kalmayacak.”
Otoriterleşme: Askerden polise
Jenkins’e göre darbe soruşturmaları ve tutuklamalara yönelik içerideki güven sarsıntısı, dış dünyada da mevcut:
“İlgili ilgisiz o kadar çok insan tutuklandı ki artık inandırıcılığı sorgulanır hale geldi bu davaların. Ergenekon ilk gündeme geldiğinde, Türkiye’de derin devletin ve uzantısı çetelerin temizleneceği yönünde Avrupalılar’a büyük bir inanç vardı. O yüzden AKP hükümetine açık ve tam destek verdiler. Ancak bu algı, son iki sene içinde tamamen değişti. Artık kimse bu yaşananlara ‘demokrasi’ diye bakmıyor. Askeri otoriterleşmeden polis otoriterleşmesine geçiş olarak değerlendiriliyor. Ancak özellikle Arap Baharı sonrasında bu bölgede istikrarlı Türkiye’ye ihtiyaç duydukları için yüksek sesle eleştirmiyorlar. Ki bu yaptıkları da vahim bir hata.”
TSK’nin morali bozuk
Başbuğ ve üst düzey komutanların tutuklanmasının TSK’ye olumsuz etkileri olacağına da vurgu yapan Jenkins’in şu sözleri dikkat çekici:
“Başbuğ gibi bir komutan silahlı terör örgütü suçlamasıyla tutuklanıyor. Okyanus’ta görev yapan bir komutan gelip adalete teslim olmasına rağmen ‘kaçar’ diye tutuklanıyor. Artık subayların kafasında ‘Her an hapse atılabiliriz’ korkusu var. Bu korkuyla, bozuk moralle komutanlarının verdiği emirleri yerine getirmeleri güçleşebilir...”
Jenkins, Uludere’de sivillerin bombalanmasında TSK’de hâkim olan moralsizliğin de etkisi olduğu kanaatinde:
“Aktütün ve Dağlıca’da ‘Niye daha önce hareket etmediniz’ diye o kadar çok eleştirildiler ki. Uludere’de operasyon için bu kadar acele etmelerinin ardındaki bir neden de bu olabilir. Bir asker için moral çok önemlidir. Morali bozuksa, kendisini riske girmiş hissediyorsa en sağlıklı kararları veremeyebilir.”
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Yorum Gönder