ESKİDEN, Anayasa Mahkemesi yokken, devlet hukukunun önemli kavramlarından olan anayasa ihlali ile anayasaya aykırılık kavramları birbirine karıştırılırdı. Şimdi pek şükredilmiyor, ama 1961 Anayasası Anayasa Mahkemesi’ni sisteme ekleyerek böyle bir karışıklığı önlemiş oldu. Artık çıkarılan yasalarda anayasaya aykırılık varsa oraya gidilip sorun çözülüyor. Anayasa ihlali ise düpedüz ağır bir suç niteliğini yine sürdürmekte. Hele güç kullanılarak yapılmışsa.
27 Mayıs sonrasının Yassıada yargılamaları, Meclis çoğunluğu kullanılarak yapılan anayasa ihlallerini bir çeşit güç kullanımı sayarak ağır cezalara yol açan kararlar vermişti.
Kısacası, bazı çevrelerce anayasa ihlali olarak algılanabilecek olan anayasaya aykırılıklar pek tekin sayılamayacak durumlardandır.
Uzun yıllar hiç ses çıkarılmadan sürdürülmüş bir belirsizlik son haftalarda birdenbire güncelleşti. Belirsizlik, cumhurbaşkanının görev süresine ilişkindi, ama aslına bakarsanız, belirsizlik yoktu: Ayrıntılar bir yana, şimdiki devlet başkanı bir defalık ve yedi yıl için Meclis’çe seçilmişti. Ancak sonradan yürürlüğe giren anayasa değişikliği onun arka arkaya beşer yıllık iki dönem seçilmesine elverişliydi. Kendisi bu konuda suskun kaldı. Çünkü Meclis’teki iktidar çoğunluğu başka hesap peşinde: Gül dönemi iki yıl daha sürmeli, bu arada anayasa değişikliği yapılıp Erdoğan kendisi için hazırlanacak olan başkanlık sisteminin başına seçilebilmeli.
Böyle olunca, yürürlükteki anayasa başka türlü yorumlanıp Gül’ün süresi yedi yıl olarak kararlaştırıldı. Bu vesileyle cumhurbaşkanının seçilişini düzenleyen ve çok ivediymiş gibi o seçime ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yapılıp ek koşullar getirildi.
Oysa, her şeyden önce şu soru önemli: Parlamentonun anayasayı yorumlama yetkisi var mı? Yorum yetkisi 1924 Anayasası’na göre Meclis’teydi. Şimdi, bu yetki, o da ancak önüne gelen yasalar açısından, Anayasa Mahkemesi’nin. Bir bakıma, üye yapısı değiştirilmiş olan o organdan artık değişik bir yorum beklemek pek gerçekçi olmasa da, böyle bir yetki ihlalinin yapılmış olması bile hukuk devleti konusundaki endişeleri daha da arttırmış oluyor. Ne var ki, “çoğunluğumuz var, yaparız” diye gerçekleştirilmek istenen bu ihlal, uzun vadeli olası sonuçları açısından iktidar çoğunluğunu da düşündürmesi gereken kritik bir yanlıştır.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder