Adil Yargılamayı Kim Etkiliyor? - Utku Çakırözer

Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davasını eleştiren sözleri nedeniyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle soruşturma açarak milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırladı. Demokratik bir ülkede ana muhalefet liderine yönelik bu tür bir girişime herkesten önce iktidar partilerinin karşı durması beklenir.
Ne yazık ki ülkemizde bunun böyle olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Başbakan Tayyip Erdoğan dün Kılıçdaroğlu hakkındaki fezleke için “O kullandığı ifadeler için hayda hayda olması gerekir” demekle de kalmadı; Kılıçdaroğlu’nun CHP grubunda yaptığı konuşmayı da ‘fezlekelik’ gördüğü imasında bulunarak siyasi rakibini yargı eliyle sıkıştırmayı tercih etti.
***
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme, hâkim ve savcılara hakarette bulunduğu suçlamasıyla Kılıçdaroğlu hakkında fezleke hazırlanmasına destek veren Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar masumiyet karinesi ve adil yargılamayı etkilememeye ne kadar riayet ettiğine bir göz atalım:
Odatv operasyonunun ardından “Şu anda yargılananlar yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil başka bir eylemden dolayı takip altındalar” derken, cezaevindeki tutuklu gazeteciler için “Bir tanesi bile gazetecilik faaliyetinden dolayı cezaevinde değil. Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, cinsel istismar, resmi belgede tahrifat… Mesleği gazeteci olarak geçen 27 kişinin cezaevinde bulunma gerekçeleri işte bunlar” diye konuştu.
Hopa’daki olaylar üzerine “Ben Hopa’ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum. Meğerse eşkıya Hopa’ya da inmiş” diyen de Başbakan’dı.
Benzer biçimde kasım ayındaki KCK operasyonları için de “Bu operasyonda birçok şeyler dökülüyor artık meydana. Nelerin nereden nereye nasıl taşındığı ortada. Adam kendisinin yapması gereken bir hukuk mücadelesini yürütmüyor. Bir örgüt elemanı olarak adeta çalışıp, bir örgüt elemanı olarak bu ülkenin birliğini, beraberliğini bozmanın hep gayreti içinde olmuştur. Ve buna illegal bir yapılanmaya, illegaliteye kalkıp da bir hukuk devletinin müsaade etmesi düşünülebilir mi? Onun için de yargı gereğini yapmaktadır, yürütme de yargının verdiği bu talimatta gereğini yerine getirmektedir” değerlendirmesini yaptı.
Sadece kendisi değil, bakanları da benzer açıklamalarda bulundular. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, KCK soruşturmasında Büşra Ersanlı’nın tutuklanma kararını savunurken “Profesör hanımefendinin ’80 öncesi gençlik yıllarına bakın. Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu göreceksiniz” demişti.
***
Yargıya yönelik eleştirileri nedeniyle CHP lideri hakkında düzenlenen fezlekeyi haklı bulan Başbakan ve arkadaşları yakın tarihe kadar kendi görüşleriyle çelişen kararlarda yargıyı topa tutmaktan kaçınmadı. Yargının bağımsızlığı konusunda kendisi nasıl bir tavır benimsemiş geçmişte. Ona da bakalım.
Danıştay’ın ALES sınav kılavuzunda türbanlı fotoğrafa izin vermeyen kararı için “Keyfi, vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak bir karar’’ demekle yetinmemiş, bir de “Bu karar aynı zamanda kanunsuzdur, hukuksuzluktur. Yargının siyasallaşması budur” demişti.
Erdoğan ve hükümet üyelerinin bu açıklamaları, henüz dava aşamasında mahkemelerin kesin hüküm vermediği iddialarla ilgili baştan suçluymuş gibi hüküm koyması, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve mahkemeleri etki altına almak değil de nedir?

Utku Çakırözer/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget