Bir işi, biri alır.
Ona birinci müteahhit denir.
Birinci müteahhit işi yapmaz.
Yüklüce pay alır.
İkinci müteahhide devreder.
Taşeron: İkinci müteahhittir.
Türkiye’deki belediyeler, ister iktidar partisinden olsun, ister muhalefetten “taşeronların” doğup çoğaldığı ana rahmi yatağı haline geldiler. Özellikle AKP iktidarı döneminde belediyeler, “taşeron şirketlerin avanta büyüttüğü” alanlar oldular.
Çöpler toplanacak.
Yasaya, kitaba uyduruluyor.
İhale açılıyor.
“Taşeron” a veriliyor.
Laleler dikilecek.
İhale açılıyor.
“Taşeron” veriliyor.
Asvaltın zifti yenilenecek.
İhale açılıyor.
“Taşeron”a veriliyor.
Emlak vergisi toplanacak.
O bile “taşerona” veriliyor.
Öyle hale geldi ki, şehirlerde “taşeron şirketler tekeli” bile oluştu.
Xxx
İnceledim. Gördüm.
Çöp ihalesini, park bahçe ihalesini, kanalizasyon, yol bakım, trafik, ana okulu, kimsesiz köpekleri toplama, kadın sığınma evi, balık hali, sebze hali, zabıtaya destek güvenlik bulma işini, belediye başkanına makam arabası temin girişimini, lale soğanı dikme hizmetini hep aynı “taşeron şirketler” alıyorlar.
Katmerli kazanç üretiliyor.
İş adamları arasında; “cebinde bir kuruşu olmadan Belediye’ye taşeron ol, iki yılda milyon dolarları çeviren holding haline gelirsin” türünden başarı öyküleri anlatılıyor.
Başarının sırrı: istismar.
İşçi hakkı gasp etme.
Bir örnek vereyim. Belediye çöpleri toplattığında; bu hizmet karşılığında işçi başına ayda 1200-1300 TL para ödüyor. Bu hesap işçinin sendikalı, sigortalı, toplu sözleşmeli olmasına göre bulunuyor. Belediye çöp toplama işini ister kendi şirketine, ister ikinci müteahhit “taşeron şirkete” versin kasasından işçi başına 1200- 1.300 TL çıkıyor. Taşeronun şirketinde işçi; sendikasız, çoğu zaman sigortasız, ikramiyesiz, fazla mesai bedeli almaksızın ayda 650-700 liraya çalıştırılıyor.
Xxx
Yapılan iş aynı.
Belediyeden 1300 TL çıkıyor.
İşçinin eline 650 TL geçiyor.
Aradaki fark taşerona akıyor.
Belediye Başkanı ile “Taşeron Şirket sahibi” bir oluyorlar; işçi hakkı gasp edip, işçi emeğini rezilce istismar edip sömürüyorlar.
“Yandaş Şirketler” buradan doğuyor.
“Badem Bıyık Yeni Patronlar” bu yapıdan peydahlanıp holdingleşiyor. Bunu da yüksek vergiler altında inlettikleri şehir halkına “yeni muhafazakar liberal sistem” diye anlatıyorlar. İşte İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Aziz Kocağoğlu, kendinden önceki Belediye Başkanı Ahmet Priştina’nın (genç yaşta vefat etti) başlattığı “Taşeron Avantasına dur deme” ve belediyeden çıkmakta olan 1200-1300 TL’nin tamamını işçiye emeğinin karşılığı olarak verme tutarlılığını devam ettirdiği için hedef alındı. Bugün İzmir Belediye şirketlerinde çalışan işçilerin tamamı ayda 1200-1300 TL ücret alıyorlar. Taşeronlar İzmir’i elleyemedi.
Kavganın özü budur.
(uyan borusu)
Çürüme!
Uluslararası Şefaflık Örgütü açıkladı. Türkiye’nin “yolsuzluk sıralamasında” 180 dünya ülkesi arasındaki yeri değişmedi. 56’ıncı sıradaki yerini korudu. Türkiye’yi yönetenler, “çürümeyi(yolsuzluk- rant avcılığı- adam kayırma- yandaş peydahlama- ihale bağlama- hısım-akraba-dost zengin etme)” yolunda hiçbir iyileşme yapamadılar. Türkiye çürüyerek yönetilmeye devam ediyor.
Necati Doğru/SÖZCÜ
Yorum Gönder