Kimin faili meçhulü?.. - Mehmet Faraç

“Ergenekon” adı verilen operasyonun başlatılmasından itibaren 5 yıldır süren soruşturmalar ülkeyi kaosa sürükledi!.. Bu tartışmalı süreç, yandaş medyadaki intikam hırsı yüzünden rejimle çatışmaya kadar ulaştırıldı!..
Kimi densiz kalemlerin bu süreçte iftira atmadığı kimse kalmadı!.. Medyadaki mürit kuryecikler bile bu dönemde kendi pisliklerini örtme uğruna namuslu gazetecilere dil uzatacak kadar sapıttı!..
Herkes eteğindeki taşı dökerken, kimileri de cumhuriyetle hesaplaşmaya girişti!.. Süreç vurma süreci ya... Süreç atış serbest süreci ya!..
Hatta bu dönemde bazı limonata liboşlarıyla kafası karışık dönekler Cumhuriyetin büyük kurucusu Atatürk’e dil uzatma densizliğini bile gösterdi!..
Atatürk’ün kurduğu parti içindeki gafleti ise artık yazmaya bile utanıyorum!.. CHP’nin bizzat içinden Atatürk’e yönelik başlatılan saldırılar, Büyük Önder’i “Dersim” tartışmaları nedeniyle “katliamcı” ilan edecek boyuta bile ulaştırıldı!..
CHP Genel Merkezi’nin ne tuhaftır ki sessiz kaldığı bu saldırıların sorgulamasını partinin duyarlı tabanına bırakalım!..
Çünkü konumuz CHP değil... Hatta işimiz cumhuriyet düşmanları ile Truva atlarının densizliğini sorgulayarak midenizi bulandırmak da değil!..
Kuyudaki fısıltı!..
Son günlerin moda tartışması da işte bu “Ergenekon” sürecinin içinde uzun süredir gündemden düşürülmüyor: Faili meçhuller!..
Biliyorsunuz o tartışmayı yıllar önce ilk kez PKK çevreleri gündeme getirdi... “Ergenekon” soruşturmasıyla birlikte yine aynı çevreler alevlendirdi!..
Fısıltı gazetesinin gazına gelen kimi çevreler şehir efsanesine dönüşen çoğu asılsız ve uçuk iddiaların bile peşine düştü...
Güneydoğu’da boş kuyularda ceset arandı!... Bölgede neredeyse ceset bulmak uğruna kazılmadık yer bırakılmadı! Bazı aramalarda bulunan kemiklerin hayvanlara ait olduğu belirlendi!..
İnsanlara ait kimi kemik parçalarının akıbeti ise saptanamadı!.. Devlet yetkilileri bulunan bazı insan kemiklerinin çatışmalarda öldürülen PKK’lılara ait olduğunu iddia etti!..
Açıkçası bu konuda da peşin hükümlü olmak istemem, gerçekten ülkenin bir coğrafyasında birileri öldürülüp kuyulara atılmışsa devletin görevi katilleri bulmak olmalıdır!..
Yine açıkça vurgulamak isterim ki; insan yaşamını hedef alan kim olursa olsun sonuna kadar üzerine gidilmelidir...
Güneydoğu’da yaşamış biri olarak bu konuda düşüncem her zaman insan haklarından yanadır; muhalif diye insanların siyasal çalışmalarının engellenmesi hatta bu uğurda öldürülmeleri vahşettir!..
Mücadele konsepti!..
Biliyorsunuz faili meçhuller konusu PKK’nın eylemleri yoğunlaştırdığı 1990’ın başlarında gündeme iyice oturmuştu.
Terörün şiddetini arttırdığı bu dönemde yalnızca PKK değil, örgütle mücadele için görevlendirilen korucular, özel timciler, Jitemciler ve de Hizbullahçılar da bölgede korku yaratmıştı!..
Ucundun bucağından siyasi meselelere dalanların bile öldürüldüğü o dönemde, sokağa çıkmak bile cesaret işiydi! Tam da o dönemde yani 1995’e kadar bölgede gazetecilik yapan biri olarak bu kaosu çok yakından izledim...
PKK dağda terör estirirken, Hizbullah şehirlerde insan avındaydı!.. Kimin eli kimin cebinde belli değildi!..
Jitem meselesi henüz ortaya çıkmamıştı ama korucular adam kaçırıyor, cinayetle suçlanıyordu!..
Şiddetin ortasında, ekonomik ve siyasal rantın takla attığı bir süreçte bölge farklı kesimlerce cehenneme dönüştürülmüştü!..
İşte o süreçte, PKK ile mücadelede farklı bir konsept uygulamaya konulmuştu! Dönemin başbakanı Tansu Çiller 4 Kasım 1993’teki açıklamasında o süreci şöyle anlatmıştı:
“Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 isim var... Devlet PKK ile olduğu kadar PKK’ya destek verenlerle de her biçimde mücadele edecektir.”
Bu açıklamanın ardından örgüte destek verdikleri iddia edilen bazı Kürt işadamları öldürüldü!.. Bunlar arasında Behçet Cantürk, Hacı Karay, Adnan Yıldırım ve Savuş Buldan ile avukat Medet Serhat da vardı.
“Ergenekon” operasyonun ardından başlayan hesaplaşmada ise Çiller’in sözünü ettiği listedeki isim sayısının 193 olduğu iddiası ortaya atıldı!..
Üstelik bu listenin 1996’da mahkeme tarafından kabul edildiği de öne sürülüyor!..
Çünkü dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis, “listede yer aldığı”‘ iddialarına ilişkin Ankara 6. İdare Mahkemesi‘ne dava açmış!..
Ne var ki İçişleri Bakanlığı listenin varlığını kabul etmiş ancak “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle içeriğini açıklamamış!..
Sarı, kırmızı, yeşil!..
İçişleri Bakanlığı’nın kendisine 100 milyon lira manevi tazminat ödemeye mahkum edildiğini belirten Halis dün bir gazeteye şu açıklamayı yapmıştı:
“Böyle bir listeden bahsedilen bir röportajı bana yurtdışından göndermişlerdi. 1995 yılında... Özel harp Daire Başkanlığında Cem Ersever‘in grubundan biri ile yapılan bir görüşme... Burada Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan en kapsamlı raporda 197 Kürt iş adamının listesi, şirketleri, verdikleri vergi, bağlantıları, mensup oldukları aşiretler, kaç kez evlendikleri gibi en detayına varana kadar bilgileri içeriyor. PKK ile ilişkili olanlara kırmızı işaret, kendi hallerinde olanlara sarı, devlete yakın olanlara ise yeşil çarpı işareti atılıyormuş. Kırmızı işaretlilerle ilgili sayılanlar arsında Behçet Cantürk, Yaşar Kaya gibi isimlerle birlikte ben de varım.”
Tekrar ediyorum; madem birileri rejimle çatışma uğruna geçmişi deşmek istiyor o halde çifte standardın gereği yok!.. Madem ki her karanlık eylemin faili aranıyor, o zaman her şey ortaya çıksın!..
Neydi o faili meçhul sözcüğünün karşısındaki soru işaretleri?..
Yani kimin faili meçhulleri aranıyor?.. PKK’nın mı, devletin mi, Jitem’in mi, özel timin mi, korucuların mı yoksa Hizbullah‘ın mı?..

Mehmet Faraç/AYDINLIK

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget