Hiçbir Şey Olmayacak - Deniz Kavukçuoğlu

Fransız Ulusal Meclisi “soykırımı inkâr yasa tasarısını” onayladı ya, şimdi insanlar, “Ne olacak?” diye soruyorlar. Yanıtım kesin: Hiçbir şey olmayacak! Çünkü bugüne kadar Arjantin’den İsviçre’ye, İsveç’ten Uruguay’a birçok ülke parlamentosunda benzer tasarılar yasalaştı, bir şey olmadı. İlk üç-beş gün protestolar, sokağa dökülmeler… Sonra sular bir başka ülkenin parlamentosunda benzer bir yasa gündeme gelene kadar durulur, Ankara’ya çağrılan büyükelçiler de görevlerine geri dönerler.
Fransa’nın durumu İsviçre dışında öbürlerinden farklı, çünkü o ülkeler 1915 Olaylarını “soykırım” olarak tanımakla yetinmişken, Fransa yasaya konulan bir maddeyle “soykırımın inkârını” İsviçre’deki gibi karşılığı hapis ya da para cezası olan bir suç sayıyor. Yasanın Senato tarafından onaylanıp onaylanmayacağı, yürürlüğe girip girmeyeceği en geç 22 Şubat 2012 günü belli olacak. Dolayısıyla protestolar da o tarihe kadar sürecek. Kişisel kanım Senato’nun, yasanın Türkiye’yi ilgilendiren maddesini onaylamayacağı yönündedir; bekleyip göreceğiz. Ne var ki kesin karar nasıl olursa olsun, uluslararası alanda “Ermeni soykırımına” ilişkin tartışmalar sona ermeyecek, tam tersine 2015 yaklaşırken, zirveye tırmanacaktır.
Eğri oturup doğru konuşalım, uluslararası alandaki tartışmaların giderek Türkiye’nin aleyhine gelişmesi büyük ölçüde bizim suçumuzdur. Birtakım tarihsel gerçekleri “yok saymak”, “sözünü etmemek”, “yüzleşmekten kaçınmak” her seferinde bizi böyle olumsuz durumlara sürüklemiş, fakat bunlardan hiç ders çıkarmamışızdır. “1915 Olayları” da bunlardan biridir, onlarca yıldır tepemizde sallanan Demokles Kılıcı’dır.
1915 Ermeni tehcirinin Osmanlı devlet yöneticileri tarafından haklı nedenleri olabilir. Doğrudur, Taşnak çeteleri Doğu Anadolu’nun Rus ordusu tarafından işgal edildiği dönemde Osmanlı askerlerini arkadan vurmuşlar, Rus ordusuna katılarak Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır. Yüz binlerce Türk ve Kürt öldürülmüştür. Tehcir kararının “resmi” nedeni budur, savaş bölgesini tehcir kararı gerekçesinde belirtildiği gibi “bazı düşmanlaşmış iç unsurlardan” temizlemektir. Fakat bu “bazı” unsurlar genelleştirilerek bölgedeki Ermeni nüfus, genç-yaşlı, çoluk-çocuk, kadın-erkek kafileler halinde Osmanlı toprağı olan Der Zor kentine doğru yola çıkarılmıştır. “Tehcir”in günümüz Türkçesindeki karşılığı “zorunlu göç ettirme”dir. Bu uygulama savaş koşullarında lojistik-stratejik açıdan haklı gösterilebilir.
Fakat olayın mutlaka sorgulanması gereken yanları da vardır. Tehcir uygulaması Ege, Marmara ve Batı Karadeniz, İç Anadolu, Akdeniz gibi savaş bölgesi dışında kalan coğrafyadaki Ermeni nüfusu da kapsamış, binlerce aile çoluk-çocuk yollara sürülmüş, büyük çoğunluğu Doğu Anadolu Ermenileri gibi yollarda telef olmuştur. Bu durumu kimilerinin yaptığı gibi, “Ama o Ermeniler de telgraf hatlarını kesiyorlardı,” diyerek haklı göstermeye çalışmak zorlamadır, inandırıcı değildir. Tehcirin, kapsadığı alanın genişliği açısından değerlendirildiğinde sonuçları itibariyle İttihat ve Terakki’nin “Anadolu’yu Türkleştirme” siyasetinin bir parçası olduğu görülmektedir. Kuşkusuz ki Ermeni nüfus Hitler Almanya’sındaki ya da Polonya’sındaki gibi sistematik bir biçimde yok edilmemiştir. Yüksek bürokrasideki Ermeniler görevlerinde kalmışlar, kimi bölgelerdeki Ermeni nüfusa hiç dokunulmamış, zorunlu göç ettirilen Ermenilere geri dönme olanağı sağlanmıştır. Bunlar göz önüne alındığında bir “soykırım”dan söz etmek olası değildir. Fakat tehcirden birkaç ay önce, 1914 sonbaharında yaklaşık 300 bin Ermeni erkeğin askere alınması, bunlardan hiçbirinin geri dönmemesi de üzerinde durulması, düşünülmesi, aydınlatılması gereken bir gerçektir.
Çoğu yaşlı, kadın, çocuk yüz binlerce Ermeni 1915’in zorlu ulaşım koşullarında açlık, hastalık ve Türk-Kürt çetelerinin saldırıları gibi nedenlerle can vermiştir. Bu insanların Osmanlı Devleti’nin yurttaşları oldukları unutulmamalıdır; devlet kendi yurttaşları olan bu insanlara karşı iaşe, bakım, koruma görevlerini yerine getirmemiştir, olan bitene göz yummuştur. 1915 Olayları Ermeniler için büyük bir felaket, büyük bir facia, Türkler için ise “vicdani” bir sorundur. Bu sorunla yüzleşerek bilince çıkartmak toplumumuza özgüven kazandıracaktır.
Tarih, bir toplumun geçmişindeki “iyi olan” ve “kötü olan” ile birlikte tarihtir. Tarihimizde iyi olan kadar kötü olan üzerine de söyleyecek bir şeylerimiz olması, bunun için de içimizi ne kadar acıtsa da geçmişimizdeki olumsuz gerçeklerle yüzleşmemiz gerekir.
Yoksa dün İsviçre, bugün Fransa, yarın ABD daha çok uzun yıllar didinip dururuz.

Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet
         25 Aralık 2011

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget