12 Eylül’de Atatürk’ün kalıtı yok sayılarak kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na yapılan atamalar, tartışma yarattı. Özüne bakarsanız o kurumun 12 Eylül’den bu yana Atatürk ile ilgisi yoktu. Ne Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumu ile ne de Türk Dil Kurumu ile...
Bir devlet dairesiydi. Devlet toptan AKP’lileştirilince, tıpkı özerk olması gerektiği söylenen TRT gibi, üniversiteler gibi, o da AKP’lileştirildi. Geçen hafta o kurumun Danışma Kurulu’na atanan Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç’in yaşamı boyunca yaptıklarına bakarsanız, devletteki dönüşümü anlarsınız. Akgenç’in bir kitabının adı bile yeterli bu konuda:
“Kavram ve Süreç Olarak Bilginin İslamileştirilmesi.”
Akgenç, “Bilginin İslamileştirilmesi”nden ne anladığını İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın geçen şubat ayında düzenlediği bir toplantıda “Risale-i Nur’da Zihni Yapının Yeniden İnşası”nı anlatırken açıklığa kavuşturmuş:
“Bizde bilgi deyince hakikat anlaşıldığı için İslam zaten bize hakikati anlattığına göre ne demek İslamileştirme? Risale-i Nur’ları bu açıdan ben hiç incelememiştim, ta ki İslam Ansiklopedisi’nde Said Nursi maddesini yazıncaya kadar.
Bir İslam üniversitesi demesine rağmen Üstat’ın (Said-i Nursi’yi kastediyor) bu medreseye verdiği isim Medresetüzzehra. Medresetüzzehra adını tercih ediyor. Başka bir isim veriyor yani. Demek ki orada İslam üniversitesi derken kastettiği başka bir şeyler var. İslamileştirme Üstat açısından doğru, gerekli. Yani böyle bir üniversite gerekiyor ise diğer bütün kurumlar da gerekli. Bu doğru bir hareket. Ama yanlış isimlendirme olmadan yapılması lazım. Ve o doğru hedefine hangi usulle gidebilir diye bir soru sorduğumuz zaman yine Üstat’ın metodunu takip edersek, Elcevap: Risale-i Nur’un zihniyet inşası ile. Gerçek anlamda çünkü İslamileştirme bununla olur. Yani bilgi kelimesini kullanmadan. Çünkü bilginin üretildiği yer neresi? İnsan zihni.”
Bilgi dinselleştirilirken elbette Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu da yeniden inşa edilecek. İlk anayasa değişikliğiyle belki de adı başkalaşacak:
Said-i Nursi Medresetüzzehra Vâlâ Vükelâ, örneğin.
Fatura
Samanyolu Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken, TRT Haber kanalının koordinatörü oldu. STV Haber Müdürü Ahmet Torun, TRT’de fiilen haber müdürü. STV Haber editörü Cavit Atasever, TRT’de fiilen merkez haberler müdürü. Cihan Haber Ajansı’nda çalışan Bertan Golal ile aynı ajansın Haber Programları Direktörü Özcan Keser de TRT’de. STV haber programları editörü Mehmet Çığın, TRT Haber editörü. Ahmet Böken’in STV’de yaptığı programın yönetmeni Meryem Özkurt, TRT’de. STV yönetmeni Hakan Aksel, ışıkçı kadrosu ile alındığı TRT’de yapımcı, yönetmen. STV muhabiri Seyid Kılıç, ışıkçı olarak alındığı TRT’de muhabir. Cihan Haber Ajansı’nın Başbakanlık muhabiri Baran Taş, TRT’de muhabir. Aksiyon dergisi köşe yazarı Savaş Genç, TRT’de Büyüteç programını sunuyor. Samanyolu TV’de Faruk Bilgin’in “Açı” programı TRT haber kanalında. Zaman gazetesi karikatüristi Osman Turhan’ın karikatürlerinden uyarlanan animasyonlar, TRT Haber kanalında. Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinde röportaj yapan Mehmet Gündem de TRT Haber kanalında.
Ve bizler, bu TRT’ye elektrik faturaları aracılığıyla cebimizden geçen yıl 550 milyon lira ödemişiz...
Türkşeker’in Sonu
Cumhuriyetin yıkım sürecinden şeker fabrikaları da payını alacak. Özelleştirmenin, daha doğrusu yandaşlaştırmanın arkasına sığınılarak bir tarihsel birikim, Türkşeker yok edilecek.
Şeker-İş’in saptamasına göre, en az 20 şeker fabrikası kapatılacak. 300 bin pancar çiftçisi üretemeyecek, 13 binden fazla işçi işsiz kalacak. Melas üretiminin azalması ile ilaç ve kimya sanayii olumsuz etkilenecek.
İnsanımız acı çekerken nişasta bazlı şeker üreten yabancı şirketler göbek atacak.
Malatya’da şeker fabrikasını kapatıp Amerikan kalkanı kurandan başka ne beklersin ki?..
Cillop Gibi Pazarlama
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, yine “cillop” gibi bir tasarıma imza atmak üzere. Cari açığı kapatmak için “elinde pasaportu olana gayrimenkul” satacakmış.
Doç. Dr. Yücel Çağlar, Doğrudan Yabancı Yatırımları Kanunu’ndaki “Yabancı yatırımcıların, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı aynî hak edinmeleri serbesttir” kuralını Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiğini anımsattı:
“Bayraktar, bu düzenlemeyi yeniden yapacaklarını ve yabancılara arazi satışındaki kısıtlama oranının da 2.5 hektardan 30 hektara çıkarılacağını belirtmiştir. AKP’nin yaptığı hukuksal düzenlemelerin çoğu yüksek yargı tarafından iptal edilmiş ya da yürütülmesi durdurulmuştur. Ancak, artık yüksek yargı organları da dönüştürülmüştür. Siyasal iktidar şimdilerde bu dönüşümden de güç alarak ‘ülkeyi pazarlama’ çabasına hız vermiştir.”
Işık Kansu/Cumhuriyet
Işık Kansu/Cumhuriyet
Yorum Gönder