- Sigara ya da uyuşturucu bağımlılığı gibi sistem kendi kendini besleyerek yürüyor.
- “Küresel rekabet” ve “haksız rekabet” iç içe geçmiş, altta kalanın canı çıkıyor.
- Sistem rekabet gereği, sosyal devlet anlayışını (ve uygulamasını) için için kemirerek yok ediyor. Ayakta kalmak için ucuz işçi, ucuz teknoloji kullanıp küresel pazarlarda, “rekabet adı altında oligopol oluşturacaksın”, başka türlü yaşayamazsın.
- Liberali de, solcusu da aslında devletçi politika izliyor, her şeye “müdahale” ediyorlar. Kimi zaman iktisadi silahlarla, kimi zaman da topla ve tüfekle.
- “Piyasa kutsaldır” diyenler “devletin gücünün kutsal olduğunu gösteren uygulamalara geçiyorlar”.
Serbest piyasa ekonomisi sadece, bir açılım ve pazarlama söylevi olarak kalıyor, aba altından (ve üstünden) sopa gösteriliyor.
- Ülkeler ve kaynaklar askeri, iktisadi ve siyasi olarak işgal ediliyor. Kimi zaman postallarla, bazen de kadife eldivenlerle.
“Adalet güçlünün yanındadır” özdeyişi, uygulanan politikaların omurgasını meydana getiriyor.
- Ve herkes farkında olarak veya olmayarak “eleştirdiği sistemin destekçisi durumuna geliyor”.
Aynen sigara ve uyuşturucu bağımlılığı gibi.
Sigara içen bir doktorla karşılaştığımda sistemin nasıl işlediğini karşımda somut olarak daha iyi görürüm.
Çin, ABD ve AB’yi nasıl destekliyor?
- Küresel sistem öylesine iç içe geçmiş ki komünist Çin, kapitalist Amerikan ve AB kâğıtları ile onlara destek sağlıyor. Para piyasaları, mal ve hizmet piyasaları birbirlerine bağlanmış durumda; ABD ve AB çökse Çin, Rusya ve Hindistan bundan zarar görecek duruma gelmişler.
- Hem birbirlerine rakip durumdalar hem de birbirlerini tamamlıyorlar. Bozuk sistem aslında, büyükleri birbirlerine bağlarken küçükleri eziyor. ABD ve Avrupa batsa Çin bunun sonucu olarak 20 parçaya bölünür.
Batı’nın parası, kâğıtları, teknolojisi, yatırımları ve ithalatı dev ülkeyi ayakta tutuyor.
- Çin, Rusya ve Hindistan çökse, ortada ne ABD ne de AB kalır. Böylesine bir bütünleşme, tamamlaşma ve bağımlılık sağlanmış.
- Ancak bu bağımlılıklar 7 milyarlık dünya insanını refaha, demokrasiye ve mutluluğa götürmüyor; dünyada işsizlik ve açlık artıyor; savaşlar ve işgaller yaygınlaşıyor; dünya gelir bölüşümü, giderek daha da bozuluyor.
- Büyükler aralarında savaşmıyorlar. Küçükleri savaştırarak, birbirlerine düşürerek yeni bir “küresel oligarşik düzen” oluşturuyorlar.
Küçükler ve büyükler
Ortadoğu ve Afrika’da halen yaşanmakta olanlar, bir film setini andırıyor; oyunlar, kurgular, eski oyuncuların yerine yeni oyuncular, iç savaşlar, küçükler arası çatışmalar Hollywood sütüdyolarını anımsatıyor. Ya da bizim Karagöz-Hacivat oyunlarını.
Hepsi de sistemi besleyen gelişmeler;
- Küçükler büyüklere daha bağımlı hale geliyor.
- Büyükler arasında dayanışma artıyor.
- 7 milyarın büyük çoğunluğunu oluşturan “mazlumlar” kafalarını kaldıramayacak, sistemi değiştiremeyecek duruma geliyorlar.
- Hatta farkında olmadan, “kendilerini ezen yapının örtülü bir destekçisi haline dönüşüyorlar”.
Ünlü fıkradır; bir profesör sınıfta öğrencilerine şöyle demiş: “Milyoner olmak istiyorsanız iktisatçı olun; bir milyon yetmez, on milyon istiyorum derseniz siyasetçi olun; on milyon da yetmez, çok daha fazlasında gözüm var diyorsanız, ülkeler arasında savaş çıkartmanız gerekir.”
Mesele, işte bu kadar basit!..
Erol Manisalı/Cumhuriyet
Yorum Gönder