Arap dünyasının yeni Nasır’ı, Batı dünyasında yıldızı parlayan lider, RTE; Arapların da, Batılıların da hüsrana kapılmamalarını sağlamaya çalışıyor.
Esad’ı, Suriye’deki kanlı olayları
aralıksız, ağır eleştirilerle gündemde tutarken Atlantik ötesinin, Avrupa başkentlerinin aşırılıktan kaçınan açıklamaları dikkat çekici değil mi?
Bu durum RTE’yi Beşşar Esad’a bu denli saldırgan bir tutum izlemeye kışkırtan kimi “dostlar” var mı acaba sorusunun akla takılmasına neden oluyor.
Soruya yanıt ararken ABD kaynaklı iki resmi açıklama dikkat çekiyor.
Birinci açıklama: Esad rejimine “müdahalenin” tartışıldığı günlerde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton; “Suriye’ye baskının artması gerektiğini” söyledi ve “Biz uzaktayız, Suriye’ye baskı Türkiye ve Arap Birliği’nin öncülüğünde yapılmalıdır” dedi. (20.11.2011)
İkinci açıklama: Başkan Obama’nın İstihbarat Danışma Kurulu Eşbaşkanı Chuck Hagen; ABD’nin Irak işgalinden dersler çıkardığını, doğrudan silah zoruyla Ortadoğu’da Amerikan yararlarını korumaktan vazgeçtiklerini açıkladı. (21.11.2011)
Sözü Türkiye’ye, (bir vesile baş başa görüştüğü) RTE’ye getirdi. Başbakan’ın Suriye sorununda “güçlü bir tutum sergilediğini” söyledi.
***
Bayan Clinton’ın sözleriyle, istihbarat danışmanı Chuck Hagen’in, artık Ortadoğu’da Amerikan yararlarını işgalle korumaktan vazgeçtiklerini açıklayan demeci…
…Bir süre önce Şam’da ziyaretine gelen CHP heyetine Esad’ın; “Buraya gelen Türk Dışişleri Bakanı bana Obama şöyle dedi, böyle dedi diyor. Oysa ABD Büyükelçisi bana Obama’nın söylediklerini zaten aktarıyor” içeriğindeki yakınması bir araya gelince…
…ABD’nin, Esad’ı yola getirme, üzerine baskı yapma görevini RTE’ye ihale ettiği, Türkiye’nin Suriye sorununda ABD’nin taşeronluğunu yaptığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor…
***
Medyamız bugünlerde böyle konularla ilgili değil.
Çankaya’daki AKP’linin İngiltere gezisini parlatmakla meşgul.
Refakatteki gazetecilerden Sedat Ergin, dün köşesinde Londra günlerini gecelerini ballandıra ballandıra anlatıyor.
Çankaya’dakiyle eşine tarihi Royal Albert Hall’deki “Classical Spectacular” isimli klasik konseri izlemeleri için Kraliçe’nin locasını açmış İngilizler.
Schubert desen şeker diyecek kadar Batı musikisine aşinadır Çankaya’nın sakinleri.
İngiliz protokolü veya nezaketi, böyle resmi ziyaretlerde konukları dansa kaldıracak bir program uygulamıyor. Böyle bir davete katılmak zorunda kalsa Çankayalı ne yapar acaba diye düşünürken Org. Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olarak son 30 Ağustos resmi kabulünde eşiyle dans etmesini dileyen gazeteciye; Çankayalı’nın, “Biz öyle şeyler bilmeyiz” yanıtı aklıma geldi.
Sedat Ergin Çankayalı çiftin oteli bırakıp iki gece Buckingham Sarayı’nda yatmalarını, tarihte görülmemiş bir olay gibi anlatıyor. Oysa bu; konuk devlet başkanlarına uygulanan bir İngiliz protokol gereği. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay; ziyaretinde sarayda yattı. Beraberinden Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, bana anılarını anlatırken; ilk gün saray koridorunda karşılaştığı “ev sahibi” Kraliçe Elizabeth’in kendine ziyafet masasını denetlemeye gidiyorum dediğini nakletmişti.
***
Ama Çankayalı’nın hakkı Çankayalı’ya. Devlet için smokin giydi. Şimdi de frak! Saray’daki yemekte giyeceği frakı, İstanbul’da frak konusunda uzmanlığı ile tanınan Ermeni Nevon Kordosciyan’a diktirdi.
Ne var ki Sedat’ın yazısında; Bayan Hayrünnisa’nın ‘düttürü Leyla’ izlenimi veren gece gündüz giydiği elbiseleri kime diktirdiğine değinen tek satır yok.
Kocayı öv, eşten hiç söz etme. Yooo! Bu kadarı düpedüz haksızlık!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder