Amaç kârı muhafaza
Türkiye’de birtakım insanlar suç işlerler, onlara dokunulmaz. Ebediyete giden her on yılda bir arkadaşımız hapsoluyor. Sadece maddi değerlere bağlılar bunlar. Muhafazakâr; kârın muhafazası, sadece kâr gelsin başka bir şey yok.
Yıllarca devletin savcısı, bilirkişisi uğraştı, biz gittik geldik. Ne gerek var buna? Türkiye’de birtakım insanlar suç işlerler, onlara hiç dokunulmaz. Birtakım insanlar suç işlemezler, bizim Ali Sirmen gibi ikide bir abone, sıkıyönetim abonesi. Millet elektrik, su abonesidir, Ali Sirmen de sıkıyönetim abonesidir. Ebediyete giden her on yılda bir arkadaşımız hapsoluyor. Niye? Efendim Barış Derneği’ymiş, Sovyetçilikmiş, TKP’ymiş. Biri sordu bana “Ali Sirmen TKP’li mi?” diye, hayır, Galatasaraylı bildiğim kadarıyla. Niçin bunlar? Şimdi aslında bizim milli ve manevi değerlere bağlı arkadaşlarımız var ya, tarih de bilmezler. Enver Paşa gitti Orta Asya’da öldü Türkleri kurtarmak için derler. Bilirler mi ki en koyu Lenin işbirlikçisi Enver Paşa’dır, Bakû Kongresi’nden bellidir. Enver Paşa Lenin’le anlaşmış, Mustafa Kemal Sakarya’da yenilse Sovyetler Müslümanlardan oluşan bir Kızıl Ordu’yu Enver Paşa’yı başına geçirerek Türkiye’ye yollayacaktı. Mustafa Kemal başarıya ulaşınca Sovyetler de Enver Paşa’yı harcıyor. Tabii bunları bilmez bizim milli ve manevi değerlere bağlı arkadaşlarımız. Sadece maddi değerlere bağlılar bunlar. Muhafazakâr; kârın muhafazası, sadece kâr gelsin başka bir şey yok. Ne biçim muhafazakâr toplum ki Çırağan Sarayı’nı kumarhane yapar. Bu kadar maddi ve manevi değerleri, biz bağlıyız aslında manevi değerlere. Bunlar maddi değerlere bağlılar, çok açık.
Ayrıcalıkla yönetilmez
Şimdi, barış, demokrasi… İnsandan şüphelenmemek gerekir önce. Bu memleketin yazarı, çizeri, aydını, niçin bu memleketi kıyama sürüklesin? Sizin birtakım kafanızda problemleriniz varsa, ülkeyi birtakım ayrıcalıklara dayanarak yönetmek istiyorsanız, aydınlar buna karşı çıkıyorsa; sorun burada. Süleyman Demirel, Turgut Özal, bunlar hiç fark etmez. Bunlar aynı saz heyetindedirler, biri darbuka çalar, diğeri meydan sazı çalar. Bunlar hiç fark etmez. Zerre kadar fark yok. Genelkurmay Başkanıvekili Öztorun, Pınarcık olayından sorumluymuş. Peki şimdiki olaydan kim sorumlu? O zaman Başbakan sorumlu. Bunlar aslında kendi güçlerini kanıtlamak için birtakım kavramları kötüye kullanıyorlar.
Aşırı cereyan örneğin… Birdenbire televizyonlar falan bozulur ya, aşırı gelmiştir cereyan, odur. İkincisi, bir komşu bir yerden elektrik çalar, o da aşırı cereyandır. Mesela biz Bulgarlardan elektrik aldık yıllarca, NATO tatbikatı yaptık sonra onlara karşı. Bunlar da aşırı cereyandır. Bir de böyle kavramlar vardır, “aşırı cereyan”, “sapık ideoloji”, “aşırı düşünce”… Ne demektir bunlar inceleyelim. “Aşırı solcu” ne demek, “aşırı sağcı” ne demek, “aşırılık” ne demek? Aşırılık için bir ölçü vermek gerekir, bir merkez vereceksiniz ki o merkeze göre birisi aşırı olsun. Kim kime göre aşırı solcu? “Aşırı sağa, aşırı sola karşıyım”, ben de aşırı ortaya karşıyım. Bunlar manasız laflardır. Bunları söyleyeni ciddi bir hukuk profesörü varsa, sınıfta çaktırması gerek.
KINANAMAZ AMA 15 YILA MAHKUM OLUR
Bizim anayasamız başta, biliyorsunuz bizim anayasamız Magna Carta’dan bu yana yazılmış en güzel anayasadır. Çünkü başında değerli bir hukukçunun bulunduğu bir komisyon tarafından hazırlandı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, kendisi armatör. “Gemilerde talim var bahriyeli yârim var”, Orhan Aldıkaçtı o. Bir tane Dündar Kılıç’ın avukatı vardı, o da anayasayı yazdı. Çok güzel bir anayasa. Bu anayasa aslında kopya bir anayasa, kopya çektiler. Niçin kopya? Diyor ki bir maddesinde, “Kimse inancından düşüncesinden dolayı kınanamaz”, Batı’da öyle. Kınanamaz, 15 yıla mahkûm olur. 15 yıla mahkûm olur, ama kınanamaz, ayıp. Niye? Hapse girdin diye ayrıca kınamayacaksın. Bu mu? Bu komik duruma nasıl düşer insanlar, koskoca hukukçular? Herkeste bir kompleks var. Benim de bir kompleksim Orhan Aldıkaçtı’yla topluluk önünde anayasayı tartışmak. Anayasayı hazırladığı günden beri yazılar yazdım, tartışmaya çağırdım gelmiyor. Televizyona benim çıkmam yasak, eski solcularımızdan Tunca Toskay Bey yasakladı. Geçenlerde bir öğrenci sordu, “E nerede tartışacağız” dedim, sonra aklıma geldi. Gemileri vardır, gemilerde tartışırız, açılırız bir yerlere. Böyle anayasayı nasıl yazarlar, Türkçesi bozuk, niyeti bozuk. Almış bir anayasadan “kınanamaz” diye, Mussolini’den de ceza yasası maddesi koymuş 15 yıl diye.
Şeriatçılar İKTİDARDA
Şimdi ne oluyor? Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesi dinsel görüşleri yasaklıyor. Niye yasaklıyor acaba? Madde çok ilginçtir, “Devletin hukuki temel nizamlarını din esaslarına göre uydurmayacaksın”, suçtur 5 yıldan 15 yıla kadar. Bakın, Köprü dergisinde Süleyman Demirel’in konuşmalarına. Eğer ben cumhuriyet savcısı olsam ve yasakçı bir düzeni benimsesem, Süleyman Demirel hakkında 163. maddeden tereddüt etmeden dava açardım. Ya da teke tek, son derece uygar, ilerici ve nazik DYP’nin kayyumu Hüsamettin Cintonik, “Büyük Türkiye, Allah’ın ve Kuran’ın egemen olacağı büyük Türkiye gelecek” diyor. Bu tam 163. maddelik bir suç. Onlara niye işlemez? Her Allah’ın günü Allah’tan dinden söz eden ve uygulamalarını din esaslarına göre, bankacılığı vakıfları din esaslarına göre düzenleyen Özal hakkında niye hiçbir savcı dava açmaz? Çünkü bizim hukukçumuz, düzenden yana olan kişilere dava açmamaya koşullanmıştır. Refah Partisi değil mi şimdi, günah keçisi onlar. O daha az dini sömürsün, ona dava açılır. O nedir? Din duygularını kendi ekonomik ve siyasal sömürü düzenleri için kullananlara yasak yok. Yasak sadece bu kurulu düzeni şurasından burasından eleştirenlere karşı. O zaman biz gerçek demokratlar isek düşüncelerine katılmadığımız insanların cezalarına da karşı çıkmalıyız. 163’üncü maddeye de 141 ve 142’ye karşı çıktığımız aynı inançla karşı çıkmalıyız. Hem demokrasi bunu gerektirir bunun için hem de Türkiye’deki bu maskeli balonun son bulması için. Çünkü Türkiye’de şeriatçılar bugün iktidardadır. Bugün şeriatçı milletvekilleri vardır. Bugün şeriatçılar, dün, önceki gün dinledim açık oturumu, Kemal Anadol’un açıkladıkları çok doğrudur; birtakım şeyhler tarikat reisleri için Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı imzasından geçti, kararnameler çıkardı, başka yerlere gömüldü. Bir şeyi Kemal eksik bıraktı, o tarihte ben bunu eleştiren yazı yazdım, telekse verdim ve sıkıyönetim yasağı geldi, bu konuyu eleştirmek yasaktır.
Işık Kansu/Cumhuriyet
Uğur Mumcu bugünleri anlattı -1- Işık Kansu
Uğur Mumcu bugünleri anlattı -2- Işık Kansu
Uğur Mumcu bugünleri anlattı -4- Işık Kansu
Yorum Gönder