Temel eğitim ne kadar uzarsa o kadar iyi olur. Genel kanı bu yönde. Ama nasıl uygulanacağı, sürenin uzamasından, çok daha önemli!
Örneğin 8 yıla çıktı da ne oldu?
Öğrenciler bilgi hamallığından kurtuldular mı? Daha donanımlı hale geldiler mi? Evet demek o kadar zor ki!
13 yıla geçmeden önce, mutlaka, 8 yılın bir muhasebesi yapılmalı, artıları, eksileri bir bir tespit edilerek, ona göre yeni bir yol haritası çizilmelidir.
Yoksa sürenin uzaması hiçbir anlam ifade etmez...
Bu bir zorunluluk mu?
Temel eğitim süresi, AB ülkelerinde en az 12, 13 yıl. Amerika ve diğer kalkınmış ülkelerin pek çoğunda da durum farklı değil. Yani 13 yıla çıkarken, yeni bir şey yapmıyoruz. Sadece aradaki açığı kapatmaya çalışıyoruz o kadar.
50 yıl öncenin dünyasında 4, 5 yıllık temel eğitim yeterli olabiliyordu. 10 yıl öncesine kadar 8, 10 yıllık temel eğitim de eh işte idare ediyordu. Ama bugünün dünyasında, en az 12 yıllık temel eğitim, olmazsa olmazların başında geliyor.
Temel eğitimin birinci hedefi, iyi vatandaş, iyi yurttaş yetiştirmektir. Kendine yeten, ülkesini seven, çevresiyle barışık, demokratik olgunluğa ulaşmış yani doğruyu, yanlışı birbirinden ayıran, doğru insanlar yetiştirmektir.
Her ne kadar bizim gibi ülkelerde, tüm bu erdemler bir kenara itilip, sınava dayalı, ezberci bir eğitim sistemi ile at yarışı gibi birbiriyle körü körüne yarışmanın ötesine geçemeyen, dünyadan bihaber kuşaklar yetiştirilse de, temel eğitim yine de çok önemli...
Özellikle de okul öncesi eğitim!..
Okul öncesi eğitim?
İnsanlar, yaşamları boyunca öğrendiklerinin yarıdan fazlasını, okul öncesinde, yani 0-6 yaş arasında öğrenirler. Kişilikler o dönemde şekillenmeye başlar. Eğitimi, insanları, doğayı, yaşamı kısacası her şeyi sevmeyi ya da nefret etmeyi o dönemde öğrenirler. Ve sonrasında da değişmeleri çok kolay olmaz...
İşte bu yüzdendir ki, ciddi ülkelerin hemen hepsinde, okul öncesi eğitim ya zorunludur ya da okullaşma oranları yüzde 90’ın üzerindedir. Biz ise yeni yeni keşfetmeye başladık. Ve hâlâ bu konuda kafamız çok karışık...
13 yıla evet ama!..
MEB’in, yeni projeler konusundaki sabıka dosyası, o kadar kabarık ki, buradan Çin’e yol olur. Akşam karar alıp, sabah uyguluyorlar. Bu da yetmiyor aynı dönemde birbirinden çok önemli projeler başlatıp, hiçbirine de gereken önemi, zamanı ve değeri göstermiyorlar. Daha da önemlisi, üzerinde yeterince çalışmadan, pilot uygulamalar yapmadan hemen yürürlüğe sokuyorlar...
Örneğin ülkemizdeki okulların fiziki yapısı 1+4+4+4 modeline uygun mu? Öğretmenlerimizin ve eğitim fakültelerimizin mevcut yapıları, böylesi bir sisteme kolayca entegre olabilir mi? Daha da önemlisi bu yeni modele uygun müfredat programları geliştirildi mi?..
Eğer amaç sadece süreyi artırmaksa, liseler de mecburi eğitim kapsamına alındı derseniz, olur biter. Ama eğer amaç, daha donanımlı yurttaşlar yetiştirmekse, işte o zaman uzun uzadıya düşünmek gerekir.
Örneğin yeni sistemde de, sanki her öğrenci üniversiteye gidecek gibi akademik dayatma yapılacak mı, yapılmayacak mı?
Herkese üniversite şansı tanıyoruz gibi bir safsatanın peşinden gidip, erken yönlendirme yerine liseyi bitirinceye kadar herkese tek tip eğitim mi verilecek? Yoksa üniversiteye gidecekler ile hayata atılacak olanlar, mümkün olduğunca erken yaşlarda belirlenip, herkese ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim verilecek mi?
Böylesi bir proje, A’dan Z’ye değiştirilen ve eğitimin E’sinden anlamayan bugünkü kurmay kadroların yönlendirmesi ile mi gerçekleştirilecek?..
8 yılın muhasebesi?..
8 yıllık temel eğitimden beklentilerimiz çok büyüktü. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın söyledikleri hâlâ kulaklarımızda. Tam gün eğitime geçilecek, sınıf mevcutları 30’a inecek, müfredat programı hafifletilecek, herkes en az bir yabancı dil öğrenecek, öğrenciler akademik donanımın yanı sıra, spor ve sanatla da yoğrulacaktı! Peki, hangisi gerçekleşti?
Sıfır elde var sıfır. Olayın hep politik yönü tartışıldı. Hâlâ da o tartışılıyor. Kime ne yararı varsa. Oysa asıl tartışılması gereken, cumhuriyetimizin 100. yılında nasıl bir gençlik istediğimiz ve o gençlerin, o günün dünyasında nasıl bir rol üstlenecekleri olmalıydı...
Özetin özeti: Havanda su dövmeye ve abartılı projelere bayılıyoruz. Peki ya sonrası? O hiç umurumuzda bile değil!..
Abbas Güçlü/Milliyet
Yorum Gönder