Ne kadar zengin bir ülkeyiz?.. - Abbas Güçlü

Zenginliğin sınırı yok. Kimi cebinde bin lira varken kendini zengin hissediyor, kimi de milyar dolarları olsa da hâlâ mutsuz.
Ülkeler için de durum farklı değil.
Bazen öyle konularda kısıntılar yapılıyor, bazen de öylesine büyük harcamalar gerçekleştiriliyor ki kafanız karmakarışık oluyor.
Örneğin Anayasal bir zorunluluk olan temel eğitimi, ekonomik sıkıntıları bahane göstererek yaygınlaştıramayan, hâlâ birleştirilmiş sınıflarda eğitim yapmak zorunda kalan, öğrencilerine doğru düzgün yurt ve burs olanağı sağlayamayan bir ülke, bir anda kalkıyor, zengin fakir ayrımı yapmaksızın her öğrenciye bedava kitap veriyor. O da yetmiyor, herkese tablet vermeye hazırlanıyor...
Büyük düşünmek, elbette takdire şayan bir durum. Ama eğitime ayrılan kaynakları, doğru kullanmak da bir o kadar önemli!

Tablet devrimi?..
Tablet konusunda çok yazı yazdık, yazmaya da devam edeceğiz. Çünkü, eğitim için ayrılan kıt kaynakların heba olmasını istemiyoruz. Peki, tablet projesine karşı mıyız? Kesinlikle hayır. Tam aksine bir an önce gerçekleşmesini hatta üniversiteleri de içine alacak şekilde yaygınlaştırılmasından yanayız. Bizim tedirginliğimiz, bu çok önemli projenin de, tıpkı bir önceki “Bilişim Sınıfları“ projesi gibi heba edilmemesi...
O bir bakan projesi değil, iktidar projesiydi. FATİH de öyle. Ama sanki üzerinde yeterince çalışılmamış, yeterince tartışılmamış ve en önemlisi de farklı görüşlere yeterince önem verilmemiş. Eğer öyle olmasaydı, aşağıdaki mektup, Ankara’da bir muhatap bulurdu:

Uzmanı dinleyen yok
“Yurtdışında devlet bursuyla öğrenim gören öğrencilerden biriyim. Doktora konum iPad’lerin eğitimde kullanılması. Bizim tasarladığımız bir uygulamanın testlerini yapıyorum. Öncelikle ülkemizde yürütülen yeni çalışmadan duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim, ancak bu uygulamanın bize getireceği yüke dikkat çekmek için Milli Eğitim Bakanlığı ve Fatih Projesi’ne bir çok mail attım ama sesimi duyan olmadı. Umarım bu çığlık size ulaşır.
Okullarda bir yeniliği gerçekleştirmek için en önemli basamak, öğretmenlere yeterince hizmet içi eğitim (professional development) olanakları sunabilmektir. Ancak Türkiye’de maalesef öğretmenlerimiz için kurulmuş düzenli işleyen bir hizmet içi eğitim sistemi yok. Tüm okullarda, tüm öğrencilerimizin tablet sahibi olması, çok büyük bir vizyon, ancak bunu kullanamayacak öğretmenler yüzünden, bu sistem bir yerde tıkanacaktır. Bu konuda Amerika’da olduğu gibi bilgisayar odaları kurup, oralara bilgisayar uzmanı insanları istihdam ederek, her okula bir veya iki sınıfa yetecek kadar tablet alınması yeterli olacaktır. Bu hem masrafı düşürecek hem de efektifliği artıracaktır.
İkinci olarak değinmek istediğim konu ise, akıllı tahtalar. Amerika’da, akıllı tahta kullanan öğretmenlerle yaptığım görüşmelerde, bunları nasıl kullanacağını bilen bir öğretmene rastlamadım. Yukarıda da değindiğim gibi, akıllı tahtayı ya da tableti öğretmenlere vermek, gittikçe güçlenen ekonomimizle hayal değil, ancak bunun nasıl kullanılacağını sağlam temellere oturtmadan, her okula, her sınıfa, her öğrenciye dağıtırsak, Amerika’da gördüğüm örnekler gibi akıllı tahtaların üzerine kara kalemle yazan öğretmenlerle karşılaşırız.

FATİH kime yarar?
Son olarak değinmek istediğim konu, akıllı tahtadan çok daha ucuz bir çözümün olduğu. Sizin de bildiğiniz üzere akıllı tahta gerçekten kullanımı karışık bir teknoloji, örneğin biz kendi araştırma grubumuz için bir tane aldık ama projeksiyon cihazı ve laptop varken kullanmaya hiç gerek duymadık. Her sınıfa koyulacak projeksiyon cihazları ve öğretmenlere zimmetlenecek laptoplar, hem daha güvenli hem daha efektif olacaktır.
Bugün laptop kullanmayı bilmeyen öğretmen yokken, akıllı tahta kullanmayı bilen öğretmenimiz yeterince bulunmamaktadır. Bir de maalesef, bu teknolojiye sahip çıkamayacak kadar ihtiyaç sahibi olan öğrencilerimizin durumu var. Stajyer öğretmenken, durumu müsait olmayan öğrenciler, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafında satılan sütleri okul çıkışında bakkala satıyordu. Bu konudaki endişeleri Kocaeli’deki pilot uygulama da bize göstermektedir.
Özet olarak, her öğrenciye bir tablet vermek güvenli değildir, bunu 50 lira için bile satacak binlerce öğrenci olacaktır. Ek olarak tableti bozulan bir öğrenci eğitimine devam edemez. Ayrıca mevcut konumda akıllı tahta ve tablet kullanmayı tüm Türkiye’deki öğretmenlere öğretmeden bunları her sınıfa ve her öğrenciye dağıtmak ülkenin milli servetinin israfıdır. Bunlar gerçekleşmeden yapılacak adımlar Türkiye’yi değil, tablet ve akıllı tahta üreticilerini ileriye götürecektir...”
Özetin özeti: Bu kadar temkin ve tedirginlik de fazla. Ama her ayrıntıyı da dikkate almak gerekir...

Abbas Güçlü/Milliyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget