ZONGULDAK, “eskiler”in anlattıkları bir devirde, geçen yüzyılın başlarında, kömür dolayısıyla kendine özgü bir tür “sanayi devrimi” geçirirken ilginç olaylar yaşamış. Nitelikli madenin o kıyıya çektiği yabancı işletmecilikçe getirilen iş olanakları uzak kırsallardan binlerce yerli insanı “amele” olarak oraya yığarken, yalnız İstanbul’un okumuşları değil, Batı Avrupa’nın Fransa’sından, Belçika’sından, hatta İtalya’sından mühendislerle teknisyenler de gelmiş.
Eskiden köy bile olmayan bir kıyıda kentleşme yılları. Düşünün ki, bir süre sonra, ancak mutasarrıflık olabilen küçük bir yeni kentte Fransa ve İtalya konsolosluk açıyor.
O hengâmede, “amele”lerle “yevmiye” ya da başka koşullar yüzünden anlaşmazlık çıkarsa memurlarla “konsolos”lar bir araya gelip “konferans” yapar, yani konuşup tartışarak işçilerin sorunlarına çözüm ararlarmış. Konsolos ve konferans sözcüklerine henüz dili dönmeyen köylü madenciler ikisini birleştirir ve kendilerine kapalı böyle toplantılar için “gâvurlar gene congoloz oldu” derlermiş. Deyim, bir süre genel olarak da, sizden olmayanların gizlice bir araya gelip sizi konuşmaları için kullanılır olmuş. Ama şimdi yok, kimse bilmez.
Kıbrıs sorununun önümüzdeki günlerde New York yakınlarındaki Green Tree’de çok taraflı bir toplantıyla çözüme bağlanacağını duydukça, bu deyimi anımsamadan edemiyor insan.
Denktaş’ın hasta yatağında söylediklerinden biri de buna ilişkin: KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ya “Ben çok taraflı toplantılardan korkarım, aman dikkatli ol” demiş. Niçin?
Çünkü, o çeşit toplantılar öncesinde “iyi saatte olsunlar”, yani cinli perili dış çevreler çoktan congoloz olarak Türk tarafı için “iyi şeyler” düşünüp kumpas kurmuşlardır bile. Onlarla başetmek zordur.
Zaten, yarım yüzyıldır yüzlerce formül denenerek çözülemeyen “birleşme” sorununun binlerce kilometre uzakta bir ağaç gölgesinde çözüleceğine inanmak için çok saf olmalı insan. Bir kapan vardır mutlaka.
Dolayısıyla, Ada’da iki bağımsız devletin karşılıklı saldırmazlık ve iyi komşuluk paktlarıyla iki anavatanlı bir garanti altında yan yana yaşamasını öngören, gerçekçi, ayrıntılı ve somut bir Türk planını ortaya koymaktan başka çare kalmamıştır.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder