ABD’nin 10 yıl önceki Ankara Büyükelçisi Pearson, görüştüğü AKP’li ve CHP’li milletvekillerine, genelde Orta Doğu’yu, özelde Irak’ı kastederek “Bu bölgede demokrasi kültürü yok. Burada demokratik yapıyı, demokrasi kültürünü, geleneğini oluşturmak için uzun bir döneme ihtiyaç var. En az 20-25 yıl bu bölgede kalacağız” demişti.
ABD, Irak’ta 25 yıl kalamadı ama Arap Baharı denilen istihbarat operasyonlarıyla bölgede sözde bir demokrasi hareketi başlattı.
***
New York Times yazarı Friedman ise 11 Eylül olayından sonra yazdığı ilk yazıda, “Üçüncü Dünya Savaşı” başlığını kullanmıştı. Friedman şöyle demişti:
“Acaba ülkem gerçekten de ’Üçüncü Dünya Savaşı’nın başladığını anladı mı? Bu saldırı Üçüncü Dünya Savaşı’nın Pearl Harbor’ı, demek ki önümüzde çok çok uzun bir savaş var. Ve bu Üçüncü Dünya Savaşı bizi bir süper güçle karşı karşıya getirmiyor. Bizi, dünyanın tek süper gücü ve Batı değerlerinin, serbest piyasanın ve liberalizmin özbeöz sembolü olan bizi, bütün o kızgın ve süper yetkin kadın ve erkeklerle karşı karşıya getiriyor. Bu süper yetkin insanların çoğu yıkılan Müslüman ve Üçüncü Dünya devletlerinden geliyor. Onlar bizim değerlerimizi paylaşmıyor, Amerika’yı kendi toplumlarının başarısızlığının sorumlusu olarak görüyor.”
ABD Başkanı Bush da, 11 Eylül’den sonra yapılacak mücadelenin “Haçlı Seferi” olduğunu açıklamıştı.
Lyndon La Rouche da 11 Eylül’den 48 gün önce dünyayı uyarmış ve ABD ve Avrupa’nın topyekûn bir ekonomik durgunluk içinde bulunduğunu hatırlatarak, “Böyle dönemlerde dünya savaşları çıkarılır. ABD ve İngiltere içindeki güçler ki, Brzezinski bunlara dahildir, Asya’daki ’Şanghay İşbirliği Örgütü’ gibi oluşumları engellemek için dünya savaşı çıkarmak istiyor. Bu savaşın adını da, Batı ile İslâm’ın savaşı olarak koyacaklar. Bu savaşı engellemeliyiz; bunun için önce Ariel Şaron’u (İsrail’i) durdurmalıyız” demişti.
***
Güney Kıbrıs’ta, Politis gazetesinde Andreas Parashos “İlan Edilmemiş Üçüncü Dünya Savaşı” başlıklı yazıda ise şu yorumu yapmıştı:
“ABD Başkanı Bush’un ’teröristlerin bulunup cezalandırılacağı’yönündeki açıklaması, Üçüncü Dünya Savaşı’nın ilan edilmesiyle eş anlama gelmektedir. Zamana, mesafelere ve uzaya hakim olmayı başaran insan, zaptetmeyi başaramadığı tek canavarın yarattığı tehlike ile karşı karşıyadır.”
Üçüncü Dünya Savaşı’nın başladığını yine KKTC basınından Özdinç Özerdem de belirtmiş ve 10 Ekim 2003 tarihli Birlik gazetesindeki yazısında, “Dünyada terörizmin başını ABD çekmektedir. ABD’nin öngörüleri değişmiş ve lobilere teslim edilmiştir. ABD’nin şimdiki öngörüleri ABD egemen bir dünyadır. Üçüncü Dünya Savaşı başlamıştır. Bunu ABD, Irak soygunu ile başlatmıştır. Kuveyt’in işgali ile başlatmıştır. Irak’ın işgali ile resmen ortaya koymuştur” demişti.
Biz o zaman, “Yeni Dünya Düzeni, Küreselleşme, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi, NATO Büyütme Tasarımı, Ilımlı İslam, Dinlerarası Diyalog hep ’Üçüncü Dünya Savaşı’nın kavramlarıdır. Tabii bu savaşın kaderini, İslam Dünyası’nda, Rusya’da, Çin’de, Hindistan’da, Pakistan’da, İran’da ve özellikle Türkiye’deki direnç belirleyecektir” yorumunu yapmıştık..
***
Türk halkı, geçen 10 yıl içinde, emperyalizme direnmek yerine, teslim olmayı ilke edinenleri iktidara getirdi. İktidarın Libya ve Suriye politikaları en açık iki örnektir.
Böyle bir sürecin yaşanmasına, halkın değerlerini hiçe sayan sözde laik, sözde Atatürkçü kadroların türban gibi konularda yaptığı baskılar sebep oldu.
Şimdiki kadrolar ise dünya yeni bir paylaşım savaşı yaşarken, ABD tasarımı uygulamalarla, kuruluş felsefesine sahip çıkanlara daha ağır saldırılarda bulunuyor ve “ABD kaybederse biz de kaybederiz” düşüncesiyle İran’a karşı füze kalkanını Türkiye’ye konuşlandırıyor.
Durumun değişmesi, halkın gerçeği anlamasına bağlıdır.
Arslan BULUT/YENİÇAĞ
Yorum Gönder