Terörün Arka Bahçesi Olarak: Sanat, Edebiyat, Bilim Ve Stk'lar - Emre Kongar
Bir sanatçı, bir edebiyatçı, bir bilim nisanı, bir Sivil Toplum Kuruluşu yöneticisi:
Türk olabilir...
Türkçü olabilir...
Kürt olabilir...
Kürtçü olabilir...
Müslüman olabilir...
İslamcı olabilir...
Yukardakilerden birine karşıt olabilir...
Bunların hiçbiri olmayabilir...
Ve bütün bunların üzerine, demokrat da olabilir...
Terörist de olabilir!
* * *
Bir terörist:
Türk olabilir...
Türkçü olabilir...
Kürt olabilir...
Kürtçü olabilir...
Müslüman olabilir...
İslamcı olabilir...
Yukardakilerden birine karşıt olabilir...
Bunların hiçbiri olmayabilir...
Sanatçı, edebiyatçı, biliminsanı ve STK yöneticisi de olabilir...
Ve bütün bunların üzerine, demokrat olamaz...
Çünkü terör ile demokrasi, teröristlik ile demokratlık uzlaşmaz!
* * *
Her düşünce, her inanç, her etnik köken üzerinden terörizm yapılabilir...
Buna karşılık her türlü kimlik ve en aşırı, en uç düşünceler bile demokrasi kuralları içinde savunulabilir!
Bir terörist örgütün, bir inancı, bir düşünceyi, bir etnik kökeni kullanması, o düşünce, inanç ve etnik köken sahiplerinin tümünün terörist olarak suçlanmasına neden olamaz...
Böyle bir suçlama ancak terör örgütünün faaliyetlerine, tabanını genişletmesine yardımcı olur, terörle mücadeleyi ise zayıflatır!
* * *
Sanatın, edebiyatın, bilimin ve demokratik ilkelere göre çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarının faaliyetlerini, terörle aralarında var olduğu iddia edilen organik bağları kanıtlamadan, terörizmle suçlamak hukuka ve demokrasiye uygun değildir.
Herhangi bir düşüncenin, kimliğin ve mesleğin, doğrudan organik ilişkiler kanıtlanmadan, terörizme kaynaklık, yataklık etmekle suçlanması, yanlıştır, haksızlıktır; demokrasiye aykırı, otoriter ve hatta totaliter bir yaklaşımdır!
* * *
İçişleri Bakanı Şahin, terör örgütünün yürüttüğü çalışmanın sadece dağda, bayırda, şehirde, sokakta, arka sokaklarda 'haince' pusu kurarak yaptığı saldırılardan ibaret olmadığını söylemiş ve şöyle devam etmiş:
"Bir başka ayağı daha var. Psikolojik terör, bilimsel terör var. Terörü besleyen arka bahçe var. (...) Birileri de ciddi halde saptırma yaparak, kendine göre gerekçeler uydurarak makulleştirerek, teröre destek veriyor. Resim yaparak, tuvale yansıtarak; şiir yazarak, şiire yansıtıyor, günlük makale yazarak. Hızını alamıyor. Terörle mücadelede görev almış askeri ve polisi sanatına, çalışmasına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyorlar. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor. Arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Londra'dır, Washington'dur, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur."
* * *
İçişleri Bakanı'nın konuşmasına ilişkin haberin çıktığı aynı gün gazetelerde yer alan bir başka habere göre PEN Almanya Merkezi Genel Sekreteri Wiesner, kişinin yazdıkları nedeniyle tutuklanmasının utanç verici bir durum olduğunu belirtmiş ve şöyle demiş:
"Dünya çapında düşünüldüğünde ilk sırada yer alan Türkiye'deki tutuklu gazeteci sayısı tabii ki dehşet verici."
Yine aynı haberin devamına göre Türkiye'de basın özgürlüğünün kısıtlandığını belirten Alman Gazeteciler Birliği Başkanı Konken de bu konuda adım atılmadığı gibi gazetecilerin engellenmeye çalışıldığını söylemiş.
* * *
Bir iktidarın, sanata, edebiyata, bilime, sivil toplum örgütlerine saldırmaya başlaması, bu tür etkinlikleri "terörün arka bahçesi" olarak görmesi demokrasi adına hiç de hayra alamet değildir.
2011 yılını böyle bir yazıyla kapatmak çok hüzün verici sevgili okurlarım; ama yine de hepinizin yeni yılı kutlu olsun!
Emre Kongar/Cumhuriyet
Türk olabilir...
Türkçü olabilir...
Kürt olabilir...
Kürtçü olabilir...
Müslüman olabilir...
İslamcı olabilir...
Yukardakilerden birine karşıt olabilir...
Bunların hiçbiri olmayabilir...
Ve bütün bunların üzerine, demokrat da olabilir...
Terörist de olabilir!
* * *
Bir terörist:
Türk olabilir...
Türkçü olabilir...
Kürt olabilir...
Kürtçü olabilir...
Müslüman olabilir...
İslamcı olabilir...
Yukardakilerden birine karşıt olabilir...
Bunların hiçbiri olmayabilir...
Sanatçı, edebiyatçı, biliminsanı ve STK yöneticisi de olabilir...
Ve bütün bunların üzerine, demokrat olamaz...
Çünkü terör ile demokrasi, teröristlik ile demokratlık uzlaşmaz!
* * *
Her düşünce, her inanç, her etnik köken üzerinden terörizm yapılabilir...
Buna karşılık her türlü kimlik ve en aşırı, en uç düşünceler bile demokrasi kuralları içinde savunulabilir!
Bir terörist örgütün, bir inancı, bir düşünceyi, bir etnik kökeni kullanması, o düşünce, inanç ve etnik köken sahiplerinin tümünün terörist olarak suçlanmasına neden olamaz...
Böyle bir suçlama ancak terör örgütünün faaliyetlerine, tabanını genişletmesine yardımcı olur, terörle mücadeleyi ise zayıflatır!
* * *
Sanatın, edebiyatın, bilimin ve demokratik ilkelere göre çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarının faaliyetlerini, terörle aralarında var olduğu iddia edilen organik bağları kanıtlamadan, terörizmle suçlamak hukuka ve demokrasiye uygun değildir.
Herhangi bir düşüncenin, kimliğin ve mesleğin, doğrudan organik ilişkiler kanıtlanmadan, terörizme kaynaklık, yataklık etmekle suçlanması, yanlıştır, haksızlıktır; demokrasiye aykırı, otoriter ve hatta totaliter bir yaklaşımdır!
* * *
İçişleri Bakanı Şahin, terör örgütünün yürüttüğü çalışmanın sadece dağda, bayırda, şehirde, sokakta, arka sokaklarda 'haince' pusu kurarak yaptığı saldırılardan ibaret olmadığını söylemiş ve şöyle devam etmiş:
"Bir başka ayağı daha var. Psikolojik terör, bilimsel terör var. Terörü besleyen arka bahçe var. (...) Birileri de ciddi halde saptırma yaparak, kendine göre gerekçeler uydurarak makulleştirerek, teröre destek veriyor. Resim yaparak, tuvale yansıtarak; şiir yazarak, şiire yansıtıyor, günlük makale yazarak. Hızını alamıyor. Terörle mücadelede görev almış askeri ve polisi sanatına, çalışmasına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyorlar. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor. Arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Londra'dır, Washington'dur, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur."
* * *
İçişleri Bakanı'nın konuşmasına ilişkin haberin çıktığı aynı gün gazetelerde yer alan bir başka habere göre PEN Almanya Merkezi Genel Sekreteri Wiesner, kişinin yazdıkları nedeniyle tutuklanmasının utanç verici bir durum olduğunu belirtmiş ve şöyle demiş:
"Dünya çapında düşünüldüğünde ilk sırada yer alan Türkiye'deki tutuklu gazeteci sayısı tabii ki dehşet verici."
Yine aynı haberin devamına göre Türkiye'de basın özgürlüğünün kısıtlandığını belirten Alman Gazeteciler Birliği Başkanı Konken de bu konuda adım atılmadığı gibi gazetecilerin engellenmeye çalışıldığını söylemiş.
* * *
Bir iktidarın, sanata, edebiyata, bilime, sivil toplum örgütlerine saldırmaya başlaması, bu tür etkinlikleri "terörün arka bahçesi" olarak görmesi demokrasi adına hiç de hayra alamet değildir.
2011 yılını böyle bir yazıyla kapatmak çok hüzün verici sevgili okurlarım; ama yine de hepinizin yeni yılı kutlu olsun!
Emre Kongar/Cumhuriyet