Yeni CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki yazılı konuşmasını dinledim. Kendi kendime “Hele şükür sonunda konuştu!” dedim.
29 Ekim yasaklandığında sesi çok cılızdı. Bu kez güçlü ve doğrusu çoğunluğunu CHP’lilerin teşkil ettiği kalabalık için alkışlanacak bir konuşmaydı.
Sayın genel başkan hapishane ile hastane arasında yaşamını yitiren o aslanlar gibi vatan evladından söz etmeye başlayınca, “Bravo! Yalaka medyanın tek satırla bile sormadığı soruyu soracak” demeden edemedim. Ne yazık! Kaşif Kozinoğlu’nun neden, nasıl öldüğünü anlatmadı. Olayı bir hükümsüz ama tutuklunun ölümü gibi geçiştirmesi umutlarımı yıktı.
Oysa Serhan Bolluk yönetimindeki Aydınlık Gazetesi, bin türlü riski göze alarak Kozinoğlu’nun geride bıraktığı açıklamalarını yayımlayıp duruyor. Ana muhalefet partisinin genel başkanı, bu konuda Meclis’te ne yapacaksa yapmalıydı.
Kozinoğlu’nun geride bıraktığı notlar, bir iktidarı sarsabilirdi. Kozinoğlu sağ olsaydı dün mahkemeye çıkacak ve bildiklerini anlatacaktı. Kılııçdaroğlu’nun gündeminde Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın bildirimlerinde yer alan cankurtaran geliş gidiş saatleri yer alıyordu. Bu tür konuşmalar, sanki birilerinden, örneğin eskiden yönetiminde ve kuruluşunda hizmetiniz olan Soros takviyeli bir vakıftan mı?
Sosyal Demokrat Olmak
Genel başkan “Dersim isyanı” konusunda Başbakan’a yanıt verirken birden coştu. Dersim isyanını Zaman Gazetesi‘ne Atatürk’ün yönettiği bir katliam olarak açıklayan AKP’den devir milletvekillerinin görüşlerini, düşünce özgürlüğü olarak kabul etti.
Peki, 12 CHP’linin yaptığı neydi? Benim gibi, bu CHP yönetici kadrosuyla bu işin sonunun gelmeyeceğini söylemek değil mi? Başbakan olacağını söyledikten sonra “CHP bir sosyal demokrat partisidir ve biz düşündüklerimizi ancak aramızda konuşuruz. Yoksa basın toplantısı yaparak değil. Buna izin vermem!” dedi.
Ben biliyorum ki konuşma hakkını o gruptaki 12 milletvekilinden sadece Prof. Haluk Koç’a -hem de kapalı oturumda- verecekti. Kılıçdaroğlu, artık “Atatürk” diyor,“Cumhuriyet” diyor, sosyal demokrasiden söz ediyor. Ama nedense bunları sadece bölük pörçük yayınlanan grup konuşmasında söylüyor.
Sayın genel başkan, bunun arkasından bir basın toplantısı yaparak, Atatürkçülük, Cumhuriyet ve vatan sevgisi konusundaki düşüncelerini açıklarsa kendisinden bu sütunda özür dilemeyi bir borç bileceğim.
Aynı gün Sayın Tayyip Erdoğan’ın açıktan “Dersim’i senin milletvekilin açtı, sen de ‘CHP tarihiyle hesaplaşmaktan korkmaz’ dedin. İyi de yaptın. Yarın Meclis’te bunu ben yapacağım” saldırısına yanır yerine de deprem çadırlarının CHP’li belediyeler tarafından gönderildiğini söyledi.
Gene Kılıçdaroğlu’na kuşlar haber vermemiş olmalıdır ki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde insanlar tutuklanmakta, sendikalar, otobüs işletmeleri grev yapmaktadırlar. Konuşmada ondan da tek kelime yok. Ben, Dersim’in değil ama 15 kitabımla CHP’nin tarihini yazan eski bir CHP’liyim. Hiçbir zaman da Atatürk’e “Diktatör, katliamcı” diyenlerin karşısında susmadım.
Yazarak, söyleyerek, TV ekranlarına çıkarak, sırası gelince hapis yatarak Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlılığımı ilan ettim durdum.
İsmet Paşa‘ya karşı, 7 CHP’li milletvekili isyan etmişti. Onlar Ecevit’in genel sekreterliğini kabul edemiyorlardı. İsmet Paşa onları bir gün bile azarlamadı, “Sizi partiden kovarım” diye kükremedi, disiplin kurullarını görece davet etmedi.
Siz kim oluyorsunuz da CHP milletvekillerine gözdağı vererek grup toplantısı dışında konuşma yasağı koyuyorsunuz? Okuyun ve öğrenin sayın genel başkan, CHP hiçbir zaman bir politbüro olmamıştır. Size kadar kim yapmak istediyse, karşısında “Molla Kasımlar”ı bulmuştur, bunu unutmayın.
Kurtul Altuğ/AYDINLIK
Yorum Gönder